hipster sick up lines (heeey, i thought you liked them, boo)

10.2K 593 588
                                    

"...Tuhaf bir şey? Ne gibi tuhaf bir şey? Kusura bakmayın Bayan Geordie ama bu dönem sonu ödevi kesinlikle vasat. Ne beklediğinizi bile anlamadım..."

(Louis'nin III. Dönem sonu ödevi için ilk denemesi.)

Bu ilk olduğunda, Niall duştaydı. Şarkı söylüyordu.

Louis elbette kulak kabartmadı. Niall her zaman duşta şarkı söylerdi, bunda anormal bir şey yoktu. Profesör Benner'ın hafta başına istediği kompozisyonu yazmaya daldırmıştı, fark etmeden şarkıya eşlik ediyordu. "So saddle up, you don't know enough, and we don't give a fuck," aniden duraksadı. "Ne?" parmakları klavye üzerinde donup kaldı.

Hayır, hayır, yanılıyor olmalıydı. Niall neden Grouplove söylüyordu? Hah, çok saçmaydı bu. Louis kesinlikle yanlış duymuştu.

"I could never sit still 'cause the water's always rising, I could never sit still..."

Louis aniden ayağa kalktı. Eli ayağına dolaşmıştı. Hayır, yanılmıyordu. Niall sahiden Grouplove söylüyordu. Bu imkansızdı. Bu olmamalıydı.

Tamam, diye düşündü sakinleşmeye çalışarak. Grouplove o kadar da bilinmiyor sayılmazdı, daha önce sokakta Tongue Tied mırıldanan ergenlere rastlamıştı. O şarkı gerçekten patlamıştı, yani grubu bilenler olması normaldi.

Hayır değildi. Grubu değil; sadece Tongue Tied'ı biliyorlardı. Öyle kalmalılardı. Peki nasıl oluyor da UK Top 40 Singles Chart'tan başka bir şeyi takip etmeyen ev arkadaşı grubun son albümündeki, youtube'da bile sadece birkaç defa tıklanmış şarkıyı bilebilirdi? Bu hiç mantıklı görünmüyordu.

Niall çıktığında çocuğun tam anlamıyla üstüne atladı. "Hey, İrlanda," dedi, sesinin bu kadar ürkütücü çıkmasını istememişti ama elinde değildi. "Ne söylüyordun sen?"

Niall tek kaşını kaldırdı. "Şarkı?"

"Aa, sahi mi Sherlock?" gözlerini devirdi. "Nereden biliyordun o şarkıyı?"

Niall düşünceli halde çenesini ovuşturdu. "Bilmem ki, bir yerde duydum herhalde."

Louis birazcık da olsa rahatladığını hissetti. "Nerede duymuş olabilirsin? Albümlerimi mi karıştırdın?"

Niall başını iki yana salladı. Louis'nin onu böyle saçma bir mesele hakkında sorguya çekmesine tepki göstermeliydi, ama çocuk ya fena halde akşamdan kalmaydı, ya da ev arkadaşının garibenin teki olduğunu şimdiye anlamıştı. "Hah, hatırladım!" dedi Niall. "Geçen akşam barda biriyle tanışmıştım. Neydi... Harry." bir şey hatırlamış gibi gülümsedi. "Evet. İyi çocuk, şu Harry."

Louis beklentiyle ona baktı. "Yani?"

"Ha işte, meğer bu Harry'nin Radyo 1'de programı varmış. Orada duymuştum. Grubun yeni albümünü tanıtıyordu, Grouplove mıydı.."

Louis başından aşağı kaynar sular boşanıyormuş gibi hissetti. Hayır, hayır. Grimshaw terfi ettiğinde o aptal program bitiyor diye çok sevinmişti halbuki. Nick salağı artık kendini tekrar etmeye başlamıştı. Vampire Weekend, Imagine Dragons, Arctic Monkeys, Two Door Cinema Club, sonra yine Vampire Weekend diye gidiyordu. Programa çıkardığı gruplar zaten 12 yaşındaki kızların orospusu olmuştu, daha fazla tanınmaları Louis'yi rahatsız etmiyordu çünkü onları çoktan gözden çıkarmıştı.

Peki ya bu Harry neyin nesiydi? Bir Indie grubunu ünlü yapmaya hakkı olduğunu nasıl düşünmüştü?

***

"....Yani hem de biçim ve ölçü bırakmamışsınız. Nesir konusunda bile emin değilmişsiniz. Cidden, Bayan Geordie, bu şartlar altında nasıl bir Edebiyat öğrencisi bir şeyler yazabilir ki?..."

hipster sick up lines (heeey, i thought you liked them, boo)Where stories live. Discover now