Ionita’nın çatık kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.

“Ben bebek bakıcılığı yapmıyorum sadece ona alışması için yardımcı oluyorum.”

   Logan da ilgi çekici bir konu bulmuş gibi onlara dönmüştü.

“Daha çok koruyor gibisin Ionita.”

   İki taraftan topa tutulan Ionita çaresizlikle Logan’a dönmüştü, evet, kesinlikle bu daha eğlenceliydi.

“Şu an hiç yardımcı olmuyorsun Logan.”

“Olanı söylüyorum sadece.”

   Sertçe sandalyesini çekip oturmuştu yerine Ionita, asık olan suratı daha da asılmıştı. İstediğini elde edememiş gibi bir hali vardı. Derin bir nefes alıp önce Logan’a sonra da Audria’ya baktı, nefesini verirken ortaya konuşmuştu.

“Tekrar ediyorum, ona sadece yardım ediyorum. Bu korumak değil.”

dedi kollarını kavuşturup arkasına yaslanırken. Gözlerini bana dikmişti bu sefer, sırıtışım yayılmıştı suratımda.

“Ayrıca koruyor olsam bile Sirius’un duygularının etkisi bu, ona direnememem benim suçum değil. Bana suçlu benmişim gibi davranmayı kesin!”

   Alttan alttan bana bir şey ima etmeye çalışıyordu sanki, ağzındaki baklayı çıkarması için üstüne gittim Ionita’nın.

“Ona biraz zaman verin, bir iki haftaya tekrar tanıdığımız dik kafalı Ionicuta’ya dönüşür.”

   Gözlerini kısarak öne eğilip masaya tutundu Ionita bana bakmayı kesmeden.

“Gelelim sana kıvırcık kafa.”

   Evet, kesinlikle bu tanıdığımız Ionita değildi. O, dalga geçmeyi ve küçümsemeyi severdi ama aynı zamanda merhametliydi, daha babacandı. Ama şu anda karşımızdaki Ionita elinden gelse beni dövecek gibiydi, kaldı ki bana kızsa bile hiçbir zaman hesap sormaz, sadece iyiliğim için uyarırdı. Elbette ki dinlemezdim.

   Sirius’u tanımıyordum ama öfkelendiğinde öfkesini yükseklerde yaşayan biri olduğu kesindi, Ionita sadece uç noktalarda anılardan etkilenirdi ve şu anda çocuğun etkisi altında olduğu belliydi.

“Tekrar soruyorum ve bir daha sormayacağım, Illya'ya ne dedin veya ne yaptın?”

“Bu neden umurunda?”

   Audria ters ters bakarken çatalını bırakıp tabağını itmişti kenara. O da fark etmişti Ionita’da terslik olduğunu, genelde bu kadar üstüne gitmezdi. Hoşlanmadığı bir şey olmuştu onun da.

“Çünkü kendini buraya ait hissedemezse bir işimize yaramayacak ve bu yüzden üzülmesini, kırılmasını istemiyorum.”

   Hala bana bakıyordu Ionita, Audria’ya cevap verirken gözlerini bir kere bile kırpmamıştı. Sağ elime çenemi dayayıp masaya yaslandım, olaya dahil olmazsam uzayacak gibiydi bu konuşma.

“Kötü bir şey demedim. Sadece o, torbanın haşatını çıkarırken yanına gittim, dayanmasını ve böyle devam etmesini çünkü karanlık olmadan yıldızların parlayamayacağını söyledim. Aslında metaforumla ona iltifat bile etmiş sayılırım. Sonra aklına ne geldiyse sinir olmuş bir şekilde bana döndü ve gözlerinde bir ışığın parladığını gördüm bir anlığına. Şimşek çakmıştı sanki. Nasıl yaptığını sordum, rahatsız olmuş gibi uzaklaştı benden bunun üzerine. Bir şey demeyince ve tuhaf bir sessizlik olunca yemek vaktinin geldiğini söyledim en son. Öylece çıktı spor salonundan. Anlayacağın ne bir şey dedim ne de bir şey yaptım, ne yaşadıysa burada yaşadı.”

Hai finito le parti pubblicate.

⏰ Ultimo aggiornamento: Jun 16, 2018 ⏰

Aggiungi questa storia alla tua Biblioteca per ricevere una notifica quando verrà pubblicata la prossima parte!

Rüzgarın Çocukları Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora