BÖLÜM 20 ∞♦ Teklif ♦∞

En başından başla
                                    

Başımı salladım. "Üç asker, iki insan."

"İnsanları kaçması için bırakırız. Askerlerin yerine geçip kapıdan girebiliriz." dedi Taylor. Herkes başını sallarken ben de atın hisleriyle oynamaya çalıştım. Babamdan öğrenmiştim, böylelikle canlıları bir şekilde sakin tutabiliyorduk.

At birden durup ön ayaklarını yukarı kaldırıp kişnedi. Gülümsedim. "Sıra bizde..."

Taylor göz kırpıp oraya doğru gittiğinde Tyrone dönüp bana baktı. Yanımda yer alıyordu ve sıcaklığı omzuma düşüyordu. Gözlerimiz birbirine bakıyordu. Gözlerinin titrediğini bile görmemiştim.

"Kendine dikkat et." dedim ona bakmadan.

Yanağımın üzerinde yumuşak bir doku hissetiğimde kalbimin atışları kulaklarımda yankılanıyordu. Gözlerim istemsizce kapanırken aniden geri çekildi. Dudaklarımı aralama isteği doğmuştu. Derin bir nefes alıp kirpiklerimin altından ona baktım.

Bir eliyle yanağımı okşadı. Geri çekilmiş olsa da çok yakındı. Burnu burnuma değdiğinde yanaklarım kızarmıştı.

"Ne-ne yapıyorsun?" Gözlerimi hafif irilterek ona bakmayı sürdürdüm. Hafifçe gülümsedi. Şu an tam planın başındaydık. Bunu yapması için başka zaman yok muydu?

"Tekrar dudaklarımı hissetmek istiyorsan, bu savaştan sağ kurtulursun." dedi ve arkasını dönüp Taylor'un yardımına koştu.

Gözlerimi hızlıca kırpıştırıp ona baktığımda beynimde bir ses yankılanmıştı. Siktir! Ben sana göstereceğim sağ kurtulmayı!

Marcus'un kızgın sesini duyduğum an kıkırdadım. Başımı iki yana sallayıp gülümsedim. Beni her zaman kendime getiren bir abim olduğu için mutluydum. Ama Tyrone neden beni öpmüştü? Onun dolgun dudakları tenime değmişti. Kendimi bir insan gibi hissetmeye başlamıştım.

Onların yanına gittiğimde küçük hançerimi atın dizginlerini tutan askerin sol omzuna attım. Çığlık atıp ellerini oraya götürünce Taylor ve Tyrone arkadaki askerlerle ilgilendi. Onları etkisiz hale getirdikten sonra giysilerini çıkartıp üstlerini değiştirmek için arkada durdular. Oraya bu kılıkla giremezdik. Askerlerin kıyafetleri uyumluydu.

Atın yanına gidip sırtını okşadım. Sakin olmasını diliyordum. Kendini silkeleyip burnunu boynuma götürüp sürttü. Kıkırdayıp çenesinin altını okşadım.

Askerler yerde uzanıyordu. O iki insanın ayak seslerini de duyuyordum. Uzaklaşıyorlardı. Tyrone ve Taylor arkadan çıkmışlardı. Onlara döndüm.

"Burası tamam." dedi Tyrone. "Ben aracı kullanacağım. Sen ve Eliana arkada duracaksınız. İçeri girdiğimiz an hemen saldırmak yok."

Taylor onaylayan mırıltı çıkardı. Atın burnunun üzerine öpücük kondurduğumda kişnemişti. Geri çekilip arkaya doğru gittim. Benlik bir iş yoktu.

Tyrone da yerini alırken arkaya geçip oturdum. Ter kokusu hakimdi. Yüzümü buruşturup yayımı düzelttim. Taylor da arkamdan hızlıca binip arabaya iki kere vurdu. Karşıma geçince gözlerimi dışarıya çevirdim.

Araba hareket ettiğinde Taylor'un bana baktığını hissettim. Rahatsızlanmıştım. Ayaklarımı kendime çekip elbisemin eteğini ellerimle bacağıma sardım.

"Marcus ile kan bağı olarak abi-kardeş ilişkiniz yok değil mi?"

Başımı iki yana salladım. "Onu abim gibi görüyorum." Kaşlarımı aklında takılan soruyla çatmıştım. Gözlerimi ona çevirdim. "Eğer krallığına kimse giremiyor ve çıkamıyorsa Marcus ve Alaric seni nasıl tanıdılar?"

Thita - Yakut HançerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin