Olgunlaşmış Domatesler.

16 2 0
                                    

Merhaba^^ Hikâyemizin ana karakteri olan Andrea için dış görünüş kesinlikle bulamadım. Ben de kendimi kullanıyorum. Resim falan istenirse karşınıza ben çıkacağım, Üzgünüm:')

Gözlerimi buz gibi bir sabaha açtım. Dışarıdaki yağmur olur gibi değildi. Ama problem değil. Yağmuru severdim. Yerlere düşen o küçük sular beni mutlu ederdi...

Dizlerime kadar gelen geceliğimi çıkardım ve üzerime düzgün şeyler giydim.

Kasabada yaşıyorduk. Teksas'ta bir kasaba. Yarıyıl tatili olduğundan yaşıtımdaki gençler ailelerine böyle zamanlarda yardım ederlerdi. Ben de bu sorumluluğumla yükümlüydüm.

        Bizler dışarıya çıkamayız. 16-19 aşlarındaki hiçbir genç aklı varsa dışarıya çıkmaz.

        Dünyamızı korkunç bir virüs ele geçirmişti. Ben 7 yaşımdaydım. İnsanlar ölüyor ve geri dönüyorlardı.

   Annem ve babamda görmüştüm bunu...

Bu yüzden ben ve kardeşim büyükannemizle yaşıyorduk. Yaşlı bir kadındır ama fazla seçeneğimiz yoktu.

Bizim yaşımızdaki insanların kaçma nedeni ise savaşmamız. Bizi yakaladıklarında bir ilaç enjekte ediliyor vücudumuza. Özellikle ailesi olmayanları istiyorlardı.

   Onlardan kaçmak imkansızdı...

 

Kardeşimi uyandırmadan odadan çıktığımda saat 9'a geliyordu. Gözlerim şişmişti.

  "Günaydın Drea"

Mutfakta olduğum gibi sıçradım. Arkama döndüğumüzde büyükannemle gülüşmeye başladık "ah, beni nasıl korkuttun büyükanne"

Kardeşim, ben ve büyükannem kahvaltıyı bitirdiğimizde saat geç olmuştu. Kardeşimi odasına çıkartıp bir şeylerle oyalanmasını istedim. Gözümün önünden kaybolmasını istemiyordum.

  Yağmur durduğunda yağmur vurmamış bitkileri sulamak için üzerime bir hırka alıp dışarı çıktım. Evimizin ön bahçesine çıkıp bahçe hortumunu aldım. Arka tarafta sebze yetiştirdiğimiz büyük bir alan vardı. Bunları satıyor ve gelir elde ediyorduk. Varlıklı değildik. Ama şükretmekten başka çaremiz yoktu.

     O günün insan olarak geçirdiğim son gün olduğunu nereden bilebilirdim?

 

    Hortumu yere bırakıp omzuma düşen turuncu dalgalı saçlarımı küçük bir lastikle topladım. O an alnımdaki iki üç sivilceyi gördüm. "Harika, regl dönemin gelmiş Drea Hanım" diye söylendim kendi kendime.

   "Hey, Drea!"

Bu  Mike. Buraya taşındığımdan beri çok yakın yakın arkadaşım. Aslında tek arkadaşım diyebilirim. O hariç herkes benim soğuk revani olduğumu düşünür. Suratsız, konuşmayan bir kız olduğumu.

Öyleydim de. Ama Mike bunu inkar eder hep. Ona göre dünyaya gelmiş "en iyi niyetli havuçtum."

"Merhaba Mike, ne yapıyorsun bu saatte buralarda?"

"Sana bakmaya geldim. Yardıma ihtiyacın var mı? Alnındaki sivilceler harika görünüyor." alnımı işaret etti ve dişlerini göstererek güldü.

"Teşekkürler, her ikisi içinde."

"Akşam samanlıkta beklerim seni"

"Gelmeye çalışırım"

''Gel"

Her gün yaptığımız şeydi bu Mike'la. Samanlığa gider, hayallerimizi anlatırdık birbirimize. Ben ailemi geri istediğimi söyler o da dünyayı kurtarmayı istediğini söylerdi.

Arka bahçeye doğru yol aldım. Bahçemiz güneş görüyordu ve domateslerimizin kızardığını görmek beni mutlu etti. İstemsizce gülümsedim "Ne ara güzelleştiniz siz böyle?"

Olgunlaşmış domatesleri toplayıp bir sepete koydum. Kokuları güzeldi.

Birden ön taraftan bir ses duydum. Kafamı kaldırdım ancak ortalıkta bir şey yoktu. Daha sonra sesler çoğalmaya başlayıp bir gürültüye dönüştü.

Korkmuştum ve nefesimi tuttuğumu farkettim. Sakin olmalıydım. Sessiz olmalıydım.Bir şey olduğu yoktu.

Yoktu...

Ayağa kalkmadan eve doğru sürünmeye başladım, ananem ve kardeşim korkmuş olmalıydılar.

  Eve girmeme az kalmıştı ancak biri boynumun arka kısmından sıkıca tuttu.

Büyük bir çığlık kopardım.

Domateslerim her yere dağılmıştı...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 07, 2014 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ÖL YA DA SAVAŞ.Where stories live. Discover now