"Neye inanamıyorsun hayatım?"

"Şu oğlunun hala uyuduğuna. İnsan böyle bir gün nasıl uyuyup kalır? Ah bu çocuk nasıl okulu bitirecek Kutay?"

"Merak etme oğlum akıllıdır."

"Çok akıllı olduğunu zaten biliyorum. Birde biraz daha sorumluluk sahibi olsa daha iyi olacak."

"Merak etme olacak. Henüz daha çok genç. Bu da hareketlerine yansıyor."

"Haklısın sanırım çok evhamlı bir anne oldum."

"Hayır hayatım sen çok ilgili ve sevgili bir annesin." derken aşkla bakmıştı karısına.

"Kutay bana öyle bakarsan aşağı inemeyiz. Ve bugün çok önemli bir gün. Çocuklarımız üniversiteye başlıyor. Bu yüzden kahvaltımızı birlikte yapmalıyız."

"Kendime engel olabilsem ama yapamıyorum." deyip karısının belinden tutmuş ve merdivenlere yöneltmişti. "Ama insek gerçekten iyi olacak." diyerek yürümeye başladıkları anda arkadan gelen sesi duymuşlardı.

"Anne on dakika doldu mu?"

"Sanırım birkaç dakikayı mazur görebilirim. Hadi bakayım." diyerek oğluna gülümsemiş ve öpmesi için yanağını uzatmıştı.

Genç adam küçük bir öpücük kondurduktan sonra "Nasıl hızlı hazırlandığıma inanamazsın." derken gözlerini kısmıştı.

"Sen söz konusu olduğunda inanırım." diyerek sevgiyle bakmıştı. "Hadi bakalım kahvaltıya."

Herkes masadaki yerini aldıktan sonra yemekler yenmeye başlamış ve herkes içindeki heyecandan bahsederek, bunu yenmenin çareleri hakkında birbiriyle fikir alışverişinde bulunmuştu.

***

Fakültenin kapısından girerken ayakları onu taşıyamayacak kadar titriyordu. Eski okul günlerinden kalma samimi bir arkadaşı yoktu. Herkesle sadece okulda arkadaşlık yapmış, bunun dışında görüşmemişti. Bazı zamanlar bunun boşluğunu çok hissetmişti. Belki içindekileri açabileceği kadar güveneceği bir arkadaşı olmuş olsa, hayat daha kolay olabilirdi. Ama o hep zor yolları seçip, her şeyini de içinde yaşamıştı. Acaba üniversitede gerçek bir arkadaş, dost bulabilecek miydi?

"Burada böyle durmaya devam edersen yolu tıkayacaksın?"

"Efendim?"

"Yoldan kenara çekilsen de geçsek diyorum." diyen genç yan yan bakıp, sınıfa girmişti.

Ancak uyarıdan sonra kapının önünü kapattığını anlamış ve mahcup bir şekilde geçip, boş gördüğü ilk yere oturmuştu. Daha ilk gün nasıl böylesine bir aptallık yapabilmişti...

Sırasıyla tüm hocalar derse girmiş ve tanışmayla geçen bir günün ardından çıkış saati gelmişti. Kapıdan çıkıp, ilerlerken bugün kimseyle ciddi anlamda konuşmadığını düşünüyordu. İlk günün stresinden çevresiyle yeterince ilgilenememiş ve içe kapanık bir duruş sergilemişti. Böyle giderse okul bittiğinde tek arkadaşı olmayacaktı.

"Merhaba..."

Ama o kadarda içe kapanık biri değildi. Sadece biraz zamana ihtiyacı vardı.

"Hey merhaba dedim."

Dalgınlıkla yana döndüğünde fark etmişti sabahki gencin ona seslendiğini. "Bir şey mi dediniz?"

"Sadece merhaba demiştim."

"Affedersiniz dalmışım."

"Belli oluyor. Sabahta çok dalgındınız. İlk gün için çok normal."

Sen Geldin Bahar Geldi - Mevsim Serisi 2 (Kitap oldu)Where stories live. Discover now