2. Kısım NEXA Bölüm 15

Start from the beginning
                                    

Minla'nın korkudan hıçkıra hıçkıra ağlayan küçük kızı bağlı bulunduğu kazıktan kurtarmasının üzerinden saniyeler geçmeden Cirraların üzerimize doğru koştuklarını görüyorum. Lanet olsun, çok hızlılar... Bir anlığına dona kalsam da, Merc'in silahını ateşlemesiyle kendime gelip, bende kendi silahımla maruz kaldığımız saldırıya karşılık veriyorum. Cirralar o kadar kalabalıklar ki, halen kazıklara bağlı olan iki kişiyi kurtaramayacağımızı fark eden Merc, Minla'nın kucağındaki küçük kızı gördüğü gibi "Koşun!" diye bağırıyor.

Hemen hemen yirmi metre mesafedeki sığınak bana o kadar uzak geliyor ki... Hayvanların bir kısmı çocuğun ailesini acı çığlıkları eşliğinde parça parça ederken, diğerleri de bize doğru yöneliyor. Peki görünmezlik Kramen'i koruduysa bizi niye korumuyor? Belki salgıladığımız adrenalin, belki de hareket halinde olmamız bizi takip etmelerine neden oluyor olabilir ama şu anda bunu düşünecek zamanımın olduğunu sanmıyorum. Zaten bizi göremeseler bile küçük kızı mutlaka görüyorlar ve onu takip etmeleri, aslında bizi takip etmeleri anlamına geliyor.

Minla, kucağında taşıdığı çocukla arkasına bakmadan koşarken, biz de arada geriye dönüp ateş ederek onu korumaya çalışıyoruz. Sığınağa ulaştığımızda Cirraların nefesini neredeyse ensemizde hissediyoruz. Kapağı hızlıca kaldırıp ilk olarak Minla ve kurtardığımız kızın aşağı inmesini beklerken, onları korumak için Merc'le birlikte yeniden savunma pozisyonu alıyoruz. Cirralar sığınağın bulunduğu evin harabelerinin arasından başlarını çıkarır çıkarmaz, prototip silahlarımızın bütün gücünü onlara göstersek de, buna uzun süre devam edebileceğimizi sanmıyorum. Korkudan kalbimi ağzımda hissederken, açtığımız ateşten kurtulmayı başaran bir Cirra, dehşet dolu ağzını açıp kocaman dişlerini bana geçirmek için üzerime atlıyor. Merc onu son anda indirmeyi başaramasa, şu anda hala sahip olduğum yaşamla aramdaki bağ tamamen kopmuş olacaktı. Teşekkürler...

İri yapılı adam bağırarak Minla'yı takip etmemi istiyor ve ben daha merdivenlerden ilk adımımı atmadan arkamdan iktirdiği için dengemi sağlayamayarak aşağıya yuvarlanırken sığınağın kapağını üzerime kapıyor. Ne yaptın sen? Onu kurtarmayı düşünerek düştüğüm yerden hemen kalkıyorum ve yukarıya çıkmak için harekete geçiyorum. Ancak Minla, kucağından hala bırakmadığı küçük kızla birlikte bana doğru ani bir hamle yaparak kolumdan yakalıyor. Sonrasında aramızda yaşanan kısa süreli sessizliğin içinde sadece dinlememi söylüyor ve çıkardığı gözlüğünün gizlediği yaşlı gözlerini siliyor. Yukarıdan silah sesi gelmiyor... Sadece Cirraların çığlıkları... Onun öldüğüne hala inanamıyorum...

Cirraların çığlıkları gecenin sessizliğini cehenneme çevirmeye devam ederken, Minla ve adının Merinas olduğunu öğrendiğimiz beş yaşlarındaki küçük kızla birlikte, çaresiz bir şekilde sabahın olmasını bekliyorum. Merinas yaşadığı şok yüzünden durmadan titrerken, onu sakinleştirmeye çalışmamıza rağmen -Bizi kim sakinleştirecekse?- ağzından tek bir kelime çıkmıyor.

Merc'in aramızdan ayrıldığına inanmamak için aklıma gelen bütün teorileri mantıklı bir zemine oturtmaya çalışmama rağmen, içimden bir ses bu kötü durumu en hızlı şekilde kabullenmem gerektiğini söylüyor. Elbiselerimizin yapıldığı malzemenin oldukça güçlü olduğu, belki iri yapılı adamın bu nedenle hala yaşıyor olabileceği aklıma gelen teorilerin en mantıklısı gibi görünüyor ama çok geçmeden kaskının olmadığını hatırlıyorum ve ardından umudum yeşeremeden yitip gidiyor.

Merc'in ölümü üzerimde öyle bir baskı oluşturuyor ki, sonunda Minla'ya patlıyorum. "Neden beni tuttun? Neden bırakmadın? Belki de yaşıyordu? Belki de ölü taklidi yapmıştı? Belki de silahı arızalandı ve o yüzden yukarıdan gelen ses kesildi. Nereden biliyorsun? Merc'in başına gelenler benim suçum. Önce beni göndermesine izin vermemeliydim. Beraber hareket etmeliydik. Onu kurtarabilirdim... Kurtara..."

Sözlerimi tamamlayamadan gözlerimden akan yaşlar nedeniyle ilk bulduğum yere oturuyorum ve başımı ellerimin arasına alıp, şu anda gösteriyor olduğum zayıflığı Minla'dan saklamaya çalışıyorum. Ben bir askerim ve tabii ki savaş varsa kayıplar kaçınılmazdır ama aldığımız eğitimlerde bize öğretilenler nedense şu anda yaşadığım duygusallığı engelleyemiyor. Merc'in ölümü ile ilgili kendimi öylesine suçluyorum ki, geçmiş ve gelecek düşünce odağımdan tamamen çıkıyor. Benim için sadece şimdi var ve şimdinin en büyük suçlusu da benim.

Minla, az önce ona ne kadar yüklenmiş olsam da, aslında sözlerimin kendisine olmadığını anlıyor ve bana cevap vermek yerine yanıma gelip sadece bana sarılıyor. Ona sanki hiç bırakmayacakmışım gibi, sanki buradan, bu andan, bu çılgınlıktan beni uzaklaştırmasını istermiş gibi sıkı sıkı sarılıyorum. Bir süre birbirimize kenetlenmek dışında hiçbir şey yapmadan, yanı başımızda yorgunluktan bitap düşmüş olan küçük kızı bile unutarak, akmasına engel olamadığımız gözyaşlarımızı ve Merc'i kaybetmiş olmanın acısını birbirimizle paylaşıyoruz...

GaiaWhere stories live. Discover now