Bölüm 34- Kaygan Zemin 2

Start from the beginning
                                    

Esen'in sözlerinin etkisiyle salondan yuhalanma sesleri yükselmeye başladı.Kimsenin Başkan'ı kaçırmak gibi bir planı yoktu ki! Biz tamamen tesadüf eseri bu eve düşmüştük. Kadın bizimkiler hakkında atıp tutuyor ama üçünün de sesi çıkmıyordu. Hadi Cesur kendini savunamıyor korkuyor diyelim, Bukra'nın bir planı olduğunu kabul edelim, Emir nasıl dayanabiliyordu bu olanlara. Benim kalabalığın içinde kaybolduğumu nasıl fark etmiyordu? Ağabeyimi görüp neden heyecanlanmıyordu. Bu çocuklara ne yapacaklardı, içinde bulunduğumuz kalabalık onları bir saniyede parçalardı. Ağabeyim yumruğunu sıkmış, kendini tutmaya çalışıyordu. Ona güç vermek isterdim ama beni de bir endişe sarmıştı. Burak da yoktu... Tüm koruyucularım gitmiş gibi hissediyordum. Omuzlarım düşmüştü, Kraliçe konuşmaya devam etti:

- Dostlarımızın çoğunu patlamada kaybettik, ben daha fazla kayıp vermek istemiyorum. Ama biz intikamımızı almaya çalışırken, yaşamak için kendimize bir düzen kurmaya çalışırken. Ailelerimizi arkamızda bırakmışken ...

Son cümleden sonra ağabeyimin titremeye başladığını hissettim. Kimseye belli etmeden kolunu okşadım:

- Hepimiz için dayanman lazım. Sakin ol. Lütfen.

Kolu öyle kalın ve sertti ki bunun bir insan kolu olduğuna inanmak mümkün değildi. Ona dokunduğumda ağabeyimi teselli edermiş gibi hissetmedim hiç, sanki yabancı bir yaratığa dokunmuştum. Söylediklerim işe yaramış onun titremesi azalmıştı ama ben her an sinir krizi geçirebilirdim. Buraya geldiğim andan beri bir oyunun içinde gibi hissediyordum. Jumanji ile bu evin içine fırlatılmış ve ağabeyimi bulursam onu alıp evimize dönebilecekmişim gibi. Ama gerçek öyle değildi; kardeşlerim ölüyordu, ağabeyim bir yabancıya dönüşmüştü ve benim ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Kraliçe konuşuyordu ama onun yüzüne bakmak istemiyordum başım önüme düşmüştü ki yanımdaki adam usulca bana seslendi. Burak'ın gittiği boşluğa o gelmişti.

-Başını kimsenin karşısında eğmemelisin. Omuzlarını kaldır ve dik dur.

-Olur, deyiverdim öylece. Mavi gözlü bu yakışıklı adama hayır demem mümkün değildi sanki.

Bu kısacık ama etkili sohbetten sonra can sıkıcı olanı dinlemeye geri dönmüştüm.

- Bazılarımız da yeni aileler kurmaya çalışırken... diye devam etti Kraliçe sonra dönüp çenelerimizi kırmakla tehdit eden adama bir gülücük attı. Bu neydi bir ilişki itirafı mı? Magazin kaldırabilecek günümde değildim.

- İnsanların değişenleri kabullenememesini, onları kendi çıkarları için kullanmasını anlıyorum ama bir değişenin başka bir değişene yaptığı ihanet? İşte bunu hazmedemiyorum. Her hareketin bir karşılığı muhakkak ki olur. Bu ihanetin de bir bedelinin olması gerektiği kanaatindeyim.

"İntikam istiyoruz!" diye bağırdı kalabalıktan birisi.Sonra bütün salon "İntikam! İntikam!" diye inlemeye başladı. Yumrukları havadaydı... Başım dönüyordu ve öğürme isteğime zar zor karşı koyuyordum. Bizimkiler hala boş bakıyor hatta bariz bir şekilde gülüyorlardı. Linç edilmek mi istiyordu bunlar? Kendilerini savunmak yerine neden gülerek insanları kışkırtıyorlardı, ortalığı karıştıran birileri zaten vardı! Kraliçe'nin sevgilisi yine o meşhur alkış hareketini yaptı herkes susup onlara döndü. Esen konuşmaya devam etti, zaten her şey istediği gibi gidiyordu.

- Tüm kanunları yeniden koyacağımız bu çağda gösterdiğimiz her müsemmanın bir yenisine kapı açacağını bilmelisiniz sevgili dostlarım. Aynı şekilde uygulayacağımız her ceza bir sonraki için emsal değerinde olacak. Ben adalete çok önem veriyorum o yüzden vakit kaybetmeden sizi buraya toplamak istedim. Bu değişenlerin meselesi olduğu için bulunduğunuz meclis değişenlerle dolu. Hakim sizler olacaksınız ben de infaz memuru. Bize yardım için bu evde olan diğer dostlarımız ise şu anda evi araştırıp delil toplamakta. Kimler bu ihanete ortaksa tek tek ortaya çıkacak.

Mavi salon dedikleri bu yer gözümde kırmızı salona dönüşmeye başlamıştı. Benim kıyafetlerim Burak'ın odasında kalmıştı ve içime taktığım minik çanta kimliğimi deşifre eden şeylerle doluydu. Sesler boğuklaşıyor görüntüler bulanıklaşıyordu ama dimdik duruyordum. O mavi gözlü adam demişti ya omuzlarını kaldır diye işte sırf o yüzden olması gereken yerde duruyordu omuzlarım.

- Sevgili dostlar, yargılamamızın adil olması için bu hainlere de söz hakkı vermeliyiz. Anlatın bakalım, sizin Başkan'ın odasında ne işiniz vardı.

Kraliçe'nin onlara söz hakkı vermesiyle hepsinin bakışlarındaki boşluk bir anda gitti ama o sinir bozucu gülüşleri yerinde duruyordu. Sözü ilk olarak Emir aldı, avuçları alev almıştı, arkadaşım sonunda kendine geliyordu ama bu hiç iyiye işaret değildi:

- Hüma nerede?! Onun tırnağının ucuna zarar gelsin var ya hepinizi yakarım lan!

Kraliçe'nin sevgilisi ateşi söndürürmüş gibi yaptı gülerek ve bu hareketin ardından Emir avuçlarını kontrol edemedi ve kendini ateşe verdi.

- Arkadaşın ateşini söndürmek isteyen var mı? dedi, adam neşe içinde.

En ön sıralarda çok yakınımızdan bir çocuk, "Zevkle!" diyip önce salonu selamladı ardından dua eder gibi açılmış avuçlarını yerden yavaşça yukarı kaldırmaya başladı. Arkadaşımın bütün vücudu ayak uçlarından başlayarak buzlar içinde kalmaya başlamıştı. İstediği kadar değişmiş olsun bu çocuğun hamuru insandı ve gözümün önünde ölüyordu.

-Yeter! Diye bağırdı Halil ağabeyim. Madem adil yargılama istiyorsunuz biz daha ölmesine izin vermedik. Öldürmemiz doğru olmaz.

Yanımdaki adam ağabeyimin attığı topu yakalamış ve devam etmişti.

- Zaten birçok değişen dostumuzu kaybettik yenilerini kaybetmek istemiyorum. Olayı tam olarak öğrenmeden onlara dokunmamız doğru olmaz. Bu çocuklar kendi hırslarından mi yaptılar bunu yoksa arkalarında biri mi var öğrenmek gerek. Sen söyle bakalım, buraya nasıl geldiniz?

Karmaşada kimse "Hüma nerede?" sorusunun üstünde durmamıştı. Sonunda sözü Bukra aldı:

- Ben düşlediğim yere bir göz açıp kapama süresinde gidebiliyorum. Parkta bir kavgadan kaçarken kendimizi burada bulduk. Sanırım bu yeteneğim sayesinde buraya geldik ama biz aslında eve gitmek istemiştik. Kimseye bir kastımız yoktu, arkamızda kimse de yok. Sizi tanımıyoruz bile. Eğer izin verirseniz gitmek istiyoruz.

Tüm mantıklı sözlerinin ardından kahkahalarla gülmesi benim bile sinirimi bozmuştu. Kimse ona inanmıyordu özellikle Emir'in yaptıklarından sonra.

-Tamam bu kadar yeter. Sizi yeterince dinledik, dedi Kraliçe. Anlattıklarınız ve tavırlarınız hiç uymuyor gençler. Size inanmıyoruz! İhanetinizin bedeline gelecek olursak, birinin kendi ırkından birini öldürmesi sıradan bir infazdan bin kat daha korkunç benim gözümde. Tüm bu konuşmalar ve tehditlerden sonra ben derim ki, bu çocuklara bahşettiğimiz güçleri kötüye kullandıkları için onlardan geri alalım.

-Hayır! Diye bağırdı Emir. Böyle bir şeye hakkınız yok, siz kimsiniz ki! Hepinizin ağzına edicem lan!

Kalabalık "Al! Al!" diye bağırıyordu. Bu durum Esen'in hoşuna gitmişti.

- Gelmiş ve gelecek tüm değişenlere ibret olması için bu değişenlerin güçlerinin Başkan'ın infaz gününde, halkın önünde alınmasını kimler destekliyor? El kaldırsın!

Halil ağabeyim ve benim dışımda tüm salon el kaldırdı. Ağabeyim yanımızdaki adama bakıyordu. Adam yavaşça " Siz de salona katılın!" dedi ve ikimizde sevdiklerimizin infazına el kaldırdık.

---------------------------------------------------

Heyo, size Monna'nın iki bölümüne bedel tek bir bölüm hazırladım. Finale çok az kaldı ve olacaklara tepkinizi görmek için sabırsızlanıyorum.

-SPOILER!-

Finalde iki ölüm bizi bekliyor...

Peki sizin finalden beklentileriniz neler? Düşüncelerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum:)

Keyifli okumalar.

Metamorfoz Serisi-BaşlangıçWhere stories live. Discover now