-48- Karşılık vermeme durumu.

Start from the beginning
                                    

Tamam, ayrılmış olabilirdik ama hala birbirimizi tam anlamıyla kaybetmiş de sayılmazdık.

"İyi misin ?" diye sordum, sesim fazla yabancı gelmişti bana ; bu kadar şefkatla sarmalanmış bir ses tonu beklemiyordum kendimden.

Elini kapı kolundan indirirken boş boş yüzüme baktı, ardından ise içeri doğru yönlendirdi adımlarını.

Hemen peşinden ise ben.

Arkasından içeri doğru giderken kapıyı hızlıca kapatmayı da ihmal etmemiştim, hala dışarıdaki karanlıktan canavarımsı bir şeyin çıkacağı korkusunu atlatamamıştım çünkü.

Yerdeki kırılmış camlara basmamaya çalışarak ve adeta seksek oynayarak yatağın üstüne doğru uzanmış Buğra'nın yanına ilerledim. Kolları iki yana doğru açılmıştı, göğsü alıp verdiği nefeslerin etkisiyle inip kalkıyordu ve gözleri ise kapalıydı.

Yatağın ucuna oturdum ve iki elimi de bacaklarımın arasına sıkıştırdım, genelde ne yapacağımı bilemediğim zamanlarda gerçekleştirdiğim bir hareketti.

En sonunda dayanamayıp biraz önceki sorumu tekrarladım. "İyi misin ?"

Direkt olarak Hazan konusunu açmak istemiyordum. Eğer konu Hazan olsa bile bu konuyu başlatan ilk kişi olmayı da istemiyordum çünkü bu konuda yine hassas davranacağını biliyordum. Bu yüzden ilk konuşanın o olması daha mantıklıydı.

Gözlerini açıp bedenini oturur pozisyona getirirken "İyi gibi mi görünüyorum ?" dedi ani bir tavırla. Sinirliydi ve bunu belli etmekten de çekinmiyordu. Eh, bu kadar fevri davrandığına göre en azından konu Hazan değildi.

Bu kadar delirmesine, eşyaları kırmasına, kendini hırpalamasına ve atarlı ergenler gibi davranmasına sebebiyet veren olay buydu... Sorun, kıskançlığıydı.

Sessiz durmayı tercih ederek, konuşmasına devam etmesini bekledim.

Elini saçlarının arasından geçirdi.

Kaç gündür elimi saçlarında gezdirmediğimi bilmiyordum, ama içimdeki bu sonsuz özleme baktığımda yıllar geçmiş gibi hissediyordum.

"Buradan bakılınca mükemmel görünüyorsun valla."

Kaşlarını havaya kaldırdı, "Bu görünüş açısından dediğin bir şey miydi, yoksa ruh hali mi ?"

Ses tonu değişmişti bir anda ; sinirli ifadesi yok olmuş, onun yerine de merakla sarmalanmış bir ifade gelmişti.

Her ikisi de. "Senin neren mükemmel ya, ruh halin için dedim ben onu."

Buğra ile yeniden karşılaştığımız ilk gün de dediğim gibi, bu çocuk kesinlikle benim reaksiyonlarımı değiştiriyordu.

Daha biraz önce Hazan'ın maili ile sarsılıyordum, şimdi ise tüm bu olayların üstüne yeniden Buğra ile bu kadar yakın mesafede konuştuğum için.

"Evet, kesinlikle öyledir," deyip umursamaz bir maskeye bürünmeye çalıştı ve omzunu silkti. Ama sonuç başarısızdı. Çünkü sağ yanağındaki gamze, resmen Buğra'nın emrine itaat etmeye tenezzül etmeyip varlığını göstermişti bile.

"Eğer hala böyle çarpık bir gülüş sergileyebiliyorsan iyisin demektir ve -"

Lafımı yarıda kesmemi sağlayan şey, Buğra'nın bedeniyle benim bedenimin mükemmel bir uyum içerisinde birbiriyle buluşmasıydı.

Ona hala kızgındım, onu hala affetmemiştim ve onu hala öldürmek istiyordum ama tüm bunlar, onunla olan en ufak temasta bile bunu tüm hücrelerime kadar hissedip ona yeniden aşık olacağım gerçeğini değiştirmiyordu.

Sen Gitmeden Önce.Where stories live. Discover now