2. Kısım NEXA Bölüm 01

Start from the beginning
                                    

Aracımız havada ilerlerken, pencereden gördüğüm yaşadığımız şehrin manzarası yine içimi huzurla dolduruyor. Tam beni mutsuz eden şeyleri unuttuğum için sevinecekken birden onların en önemlisini hatırlıyorum. Yoğun hava trafiğinde, her biri ayrı bir yere varmak için yola çıkmış olan binlerce aracı izlerken, Savaş Komutanı Kall'ın bana söyledikleri yeniden aklıma geliyor.

Aracın içindeki sivillerin, üzerimizdeki üniforma nedeniyle her zaman bize yaşattığı, alaycı bakışlar eşliğindeki aşağılanma hissi şu anda gerçekten hiç umurumda değil. Zaten sayıca çok azalmış olan askerden biri olduğum için kendimi onların düşündüğü gibi müzelik değil, aksine çok şanslı hissediyorum.

Yaklaşık bir asır önceki büyük savaş sırasında daha doğmamış olmama rağmen neler yaşandığını, nasıl yok olma eşiğinden dönüldüğünü asla unutmayacağım. Bunun bir daha olmasını engellemek herkesin görevi olmalıyken galaksimizdeki barış, ordunun önemini neredeyse yok edecek kadar azalttı. Yaşananlardan sonra bütün gezegenler tek bayrak altında birleşip, yapılan barış anlaşmaları gereğince ordularını minimuma çekseler de, ben bunun çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Büyük savaşta hayatını kaybetmiş bir kahramanın torunu olduğum için değil, sadece doğru olduğunu düşündüğüm için ordudayım. Belki hayatım boyunca, keşif görevleri haricinde bana hiç ihtiyaç duyulmayacak. Belki onları korumaya yemin ettiğim insanların acıyan bakışları hep üzerimde olacak. Belki de içinde bulunduğum ordu dışında hiçbir yerde saygı göremeyeceğim. Yine de hayatımın sonuna kadar karşıma çıkacak olan bütün sorunları, verdiğim karardan asla pişman olmadan, başım dik karşılayacağım.

Eve ulaştığımda sadık hizmet robotumuz Meli227 -ki biz ona kısaca "Meli" diyoruz- her zamanki gibi beni kapıda karşılıyor. Ondan annem ve babamın simülasyon odasında arkadaşlarıyla görüştüğünü öğrendiğimde, onları rahatsız etmemek için doğrudan odama gidiyorum. Üzerimdeki üniformayı çıkarmaya bile enerjim olmadığını hissetmemle kendimi yatağa atmam bir oluyor. Odamın tavanını kaplayan galaksi haritasında amaçsızca gözlerimi gezdirmeye başlıyorum. Gün içinde yaşadıklarım birer birer aklımdan geçerken farkında olmadan uykuya dalıyorum. Annem yemeğin hazır olduğunu haber vermek için kapımı çalana kadar bir süre kestiriyorum.

Meli bize servis yaparken, annem ve babam günümün nasıl geçtiği ile ilgili sorular soruyorlar. Bir süre, onlara Savaş Komutanı Kall ile aramda geçenlerden bahsedip bahsetmeme konusunda kararsız kalsam da, en azından detayları öğrenene kadar bu konu hakkında konuşmama kararı almakta çok gecikmiyorum.

Akademideki birçok arkadaşımın yaşadığı tecrübenin aksine, ailem orduya katılmam konusunda bana hep destek oldu. Yine de bazen, onlar için yeterli olamadığım konusunda şüpheye kapılıyorum. Her ne kadar dile getirmeseler de, eminim benim yeni teknolojiler keşfeden bir bilim adamı, bir mühendis ya da başarılı bir tüccar olmamı tercih ederlerdi. Annemin standart bir garson ve babamın ortalama maaşlı bir satış elemanı olduğunu düşündüğümde, onlara hayatlarının geri kalanında daha güzel bir gelecek sağlayamayacağım için çok üzülüyorum. Hatta bazen bu düşünceler beni öylesine ele geçiriyor ki, acaba akademiyi bırakıp başka tercihlere mi yönelsem diye düşünüyorum. Orduda olmaktan gurur duyuyor olsam da, ailemi her gördüğümde, geleceğim için yaptıkları fedakarlıkları düşünmekten kendimi alamıyorum.

Nexa'daki birçok evde standart olan bir simülasyon odası ve eski model hizmet robotumuz Meli'den başka değerli pek bir şeyimiz olduğu söylenemez. Ailemin ekonomik durumu iyi olsaydı; en azından kendimi daha az suçlu hissederdim. Aklımdan geçen düşünceler dahil diğer günlerden çok da farklı olmayan akşam yemeğinin ardından odama gidip biraz müzik dinliyorum ve yarın yüzleşeceğim bilinmezliği tüm enerjimle karşılamak için günü olabildiğince erken sonlandırıyorum.

Sabah yedi kırk ve en yakın arkadaşıma bile anlatmadığım seçmeler için Savaş Merkezi'ndeyim. Orduya ait alanda bulunan, ancak akademinin dışında kalan, çok büyük olmasa da bölgedeki en görkemli yapı olan Savaş Merkezi bugün, önünde bekleyen ve anladığım kadarıyla benimle aynı nedenle burada olan yirmiye yakın gence ev sahipliği yapıyor. Bazıları aralarında sohbet etmeye başlamış olsa bile genel çoğunluk, benim gibi bizi bir an önce içeri almalarını bekliyor.

Savaş Komutanı Kall'ın, binanın girişindeki heybetli 'Gardiyan' heykellerinin arasında belirişini gördüğümde, zaten derli toplu olan üniformamı yeniden toparlama ihtiyacı hissediyorum. İri adam kapıya doğru ilerliyor ve orada nöbet tutan askerlere bir şeyler söyledikten sonra yeniden gözden kayboluyor. Beklentilerimizin şaşkınlığa karışmasının üzerinden çok geçmeden, iki asker eşliğinde içeriye alınıyoruz ve önümüzdeki uzun koridorun sonuna doğru ilerliyoruz.

Buraya daha önce hiç gelmediğim için, kısa yolculuğumuz sırasında gördüğüm şeylerin her biri, içimde tanımlayamadığım bir heyecan uyandırıyor. Yürüdüğümüz koridorun her boşluğunu dolduran, büyük savaştan kalma irili ufaklı resimler, Nexa'nın ordu tarihindeki önemli isimlerin madalyaları ile birlikte portreleri, bazılarının heykelleri, "Eğer çaresiz değilseniz, savaş katliamdır," gibi metal plakalara kazınmış özlü sözler adeta bizi karşılıyor.

Yolun sonundaki salona ulaştığımızda, kapının önünde duran heykel beni hazırlıksız yakalıyor ve içimdeki duygular kontrolüm dışında yüzeye çıkıyor. Taşların mükemmel bir işçilikle oyularak meydana getirdiği büyükbabam, yüzündeki kararlı ifadeyle sanki korkacak bir şey olmadığını söyler gibi gözlerini dikmiş bana bakıyor. Hızla içeri girdiğimiz için heykelin altındaki uzun yazının başlığında yazan "Nexa'nın Koruyucusu" nu zar zor okuyabiliyorum.

Yuvarlak salondaki koltuklara oturduğumuzda, geriye kalan boşluklardan burasının bizim için çok büyük olduğunu fark ediyorum. Aşağıya doğru eğimli olan salonun ortasındaki sahne bölümünde bulunan Savaş Komutanı Kall, bizleri "Hoş geldiniz," dercesine hafifçe selamlıyor. Yaşlı adam lafı ağzında eveleyip gevelemeden doğruca konuya giriyor. İşte dünden beri sabırsızlıkla beklediğin an... Aç kulaklarını... 

GaiaWhere stories live. Discover now