1. Kısım GAIA Bölüm 06

En başından başla
                                    

Sandalyelerin ve birkaç koltuğun bulunduğu, çok da büyük olmayan dinlenme odasına giren doktorların çoğu beni hemen tanıyor. Onların "Nasılsın Lara?" "Her geçen gün daha da büyüyorsun!" "Aynı annene benziyorsun!" gibi sözlerine gülümseyerek teşekkür ediyorum. İçeride biraz zaman geçirdikten sonra tahmin ettiğim gibi Lena huysuzlanmaya başlıyor. Aslında planımda olmayan kardeşimin yanımda olması sanırım işime yarayacak. Doktorlardan, küçük kızın huysuzluğunu bahane ederek onu dolaşmaya çıkarmak için izin istedikten sonra hastanenin koridorlarında özgürüm -tabii ki kafeterya yerine, doktorlar dışında herkese yasak olan koridorlara doğru yönleniyorum-.

Lena, minik elleriyle elimi sıkı sıkı tutarken ben de mümkün olduğunca gizlenerek annemin odasını bulmaya çalışıyorum. Denk geldiğim ilk boş odadaki askıdan ödünç aldığım beyaz önlüğü ve ameliyat maskesini üzerime geçirmiş olsam da, eminim biraz dikkatli bakıldığında gençliğim kendini ele veriyordur. Ayrıca, eğer biri sorarsa elimi tutan küçük kızı nasıl açıklayacağım hakkında hiçbir fikrim yok.

Kaçak dolaştığım koridorun duvarında bulduğum mini yönlendirme haritası çok işime yarıyor. Bu koridordan sağa, ileriden sola, sonra sağa mı sola mı? Biraz dolaştıktan sonra, kapısında annemin ismi yazan odayı buluyorum. Kitaplarla dolu küçük bir kütüphanenin karşısında bir masa ve iki sandalyenin bulunduğu, diğer doktorlarınkinden farksız, sade, küçük bir oda...

Elimi tutmayı bir an olsun bırakmayan küçük kardeşim, annemin odasında sonlanan bu gezinti nedeniyle oldukça mutlu görünüyor "Lara, nereye geldik biz?" Yakalanmamak için hızlı hareket etmeliyim ve bu da Lena'nın oyalanmasını sağlamam gerektiği anlamına geliyor "Burası hazine odası. Biz hazineyi ele geçirmeliyiz. Ama kötü adamlar da hazinenin peşinde. Bu yüzden kapının aralığından bize doğru gelen kötü adam var mı diye bakmanı istiyorum. Bunu yapabilir misin?"

Kardeşimin bütün varlığıyla neşe saçarak oyun havasına girmesi çok uzun sürmüyor. Ben de Dr. Sophie Nitts'in bilgisayarının başına oturuyorum. Önce bana sorulan parolayı tahmin etmeliyim; yoksa aradığım bilgilere asla ulaşamam. Babamın ismi, doğum tarihim, Lena'nın doğum tarihi... Düşün, düşün... Babamla annemin evlilik yıl dönümleri, benim adım, kardeşimin adı... Düşün, hadi düşün, başarabilirsin... En sevdiği yemek, en sevdiği renk, babamın ölüm tarihi...

Babamın ölüm tarihi mi? Annemin şifresi babamın ölüm tarihi miymiş? Bu konuyu daha sonra düşünmek üzere rafa kaldırıyorum, çünkü gerçekten acele etmeliyim. Önümde beliren sanal objeleri ellerimle ayıklayarak hastanenin hastalarla ilgili tuttuğu arşivlere ulaşmaya çalışıyorum. Havada uçuşan objeler Lena'nın oynadığımız oyunu bir anda unutmasına neden oluyor. Kardeşim de en az benim kadar meraklı olduğu için bunu tahmin etmem gerekirdi.

Aradığım şeyi bulmak konusunda umudumu yavaş yavaş yitirirken, ilgisiz bir klasörün içinde babamın adını almış başka bir klasör buluyorum. Ancak klasör şifreli olduğundan içinde ne olduğunu göremiyorum. Lena ise bu sırada yaptığım şeyden sıkılmış olacak ki, yeniden onu oyalamak için uydurduğum oyunu oynuyor.

Annemin bilgisayarına ulaşmak için başka bir şansım olacağından emin değilim. Bu nedenle annemin gizli tutmaya çalıştığı klasörü, kolumda takılı bulunan ve bir bileklik şeklinde görünen öğrenci bilgisayarının belleğine transfer etmeliyim.

Yüzde on, yüzde yirmi, otuz... Zaman adeta ilerlememeye yemin etmiş gibi... Sanki günlerdir buradayım ve hala transfer işleminin bitmesini bekliyorum. Kırk, elli, altmış... Lena heyecanla bana dönüyor "Kötü adam geliyor. Kötü adam!" Yetmiş, seksen, doksan... Neredeyse nefesimi kesecek olan korkuya direnmeliyim. Kapı gıcırdayarak açılırken transfer yüzde yüze geliyor ve aynı anda annemin bilgisayarını kapıyorum.

İçeri giren beyaz önlüklü, altmış yaşın üzerinde olduğu beyaz saçları ve yüzündeki kırışıklardan anlaşılan adam bana şaşkın bir ifadeyle bakıyor "Burada ne arıyorsun Lara?" Beni tanıdığına göre ben de onu tanıyor olmalıyım. Bu nedenle beynimi patlatırcasına hafızamı zorluyorum "Merhaba Dr. Luuuucccc...." Yaşadığım işkenceyi fark etmiş olacak ki "Dr. Lucas," diyerek sözlerimi tamamlıyor. Ben de şaşkın bir ifade takınıyorum "Hastanede kardeşimle birlikte kaybolduk. Sonra annemin odasını bulduk ve onu burada beklemeye karar verdik. Bir sorun yaşamayız değil mi?"

Acaba bilgisayarı kaparken son anda beni gördü ve ağzımdan laf mı almaya çalışıyor? Yalan söyleyip söylemeyeceğime mi bakıyor? Artık bunları düşünmek için çok geç. Çünkü eğer ne yaptığımı gördüyse, birazdan güvenliğe haber verecek ve annemin bilgisayarında yapacakları inceleme sonunda onu izinsiz kullandığım meydana çıkacak. Bu da en iyi ihtimalle Akademi hayatımın sonu olacak. En azından annemin çöpüne apar topar attığım, buraya gelirken üzerime giydiğim beyaz önlüğü ve maskeyi görmedi diye içimden geçiriyorum.

Yaşlı adam beni şaşırtan sıcak bir gülümsemeyle "Siz burada bekleyin. Ben gidip annenize haber vereyim," dedikten sonra, sıkışan göğüs kafesimden Gaia'ya adeta bir rahatlama dalgası yayılıyor "Teşekkür ederim..." Adam odadan çıktıktan sonra önlüğü çöpten alıp ondan kurtulmak amacıyla, hemen yandaki tanımadığım bir doktorun boş odasına gizlice girip, askısındaki diğer beyaz önlüklerin arasına asıyorum. Maskeyi ise, çok fazla dikkat çekmeyeceği için, çöpteki diğer nesnelerin arasında bırakıyorum.

Annem, çok gecikmeden yanımıza geliyor ve bize kafeteryaya kadar eşlik ediyor. Beni azarlayacak gibi olsa da, sanırım sabah yaşadığımız duygusal anı hatırlaması nedeniyle vazgeçiyor. Gaia'da hayatta kalmak, kuralları uygulamak demek olduğundan onun da başı belaya girebilirdi.

Dr. Sophie'nin mesai saati bitip eve vardığımızda, aklımdaki tek şey bir an önce odama geçip, son anda bilgisayarıma kopyalamayı başardığım klasörü incelemek. Bu nedenle şu anda aç olmadığımı ve kendimi çok yorgun hissettiğimi söyleyip, odamda dinlenmek için annemden izin istiyorum. Özellikle babamın ölümünden sonra, aile olarak yemek yemeye özen gösteren annem, izin vermek konusunda biraz isteksiz görünse de beni kırmıyor. Sonunda yalnızım...

Ne kadar çabalasam da gizemli klasörü -en azından ben öyle olduğunu düşünüyorum- açmayı başaramıyorum. Odamdaki zar zor çalışan havalandırma ve sonuçsuz kalan çabalarım birleştiğinde, kelimenin tam anlamıyla kan ter içinde kalıyorum. Sonunda pes edip, Gaia'da standart olan ve tek kulağa takılan telefonumu kullanarak Jake'i arıyorum. İtiraf etmek istemesem de, arkadaşım bu konularda benden çok daha bilgili ve becerikli.

Jake telefonunu açtıktan sonra ona sakince nasıl olduğunu soruyorum ve ardından devam ediyorum. "Bir konuda yardımına ihtiyacım var. Hani geçen gün verdikleri ödevi hatırlıyor musun?" Söylediklerimden hiçbir şey anlamadığı için şaşkın şaşkın, sözleri ağzında geveleyerek beni onaylıyor "Hmmm, e-evet, ha-tır-lıyorum." Onun bu şaşkın tavrı, yüzümde bir gülümsemenin belirmesine neden oluyor "İşte o klasör şifrelenmiş. Nasıl oldu bilmiyorum. Açmak konusunda bana yardım edebilirsin değil mi?" İstediğim olumlu yanıtı aldıktan sonra Jake'i bize davet ediyorum.

Saat akşam dokuz gibi arkadaşım kapıyı çalıyor. Annem onu içeri buyur ederken Jake'de yalakalık konusunda hiç boş durmuyor "Nasılsınız bayan Sophie? Bugün de her zamanki gibi çok güzel görünüyorsunuz..." Kadın tebessüm ederek karşılık verdikten sonra bize içecek bir şeyler hazırlamak üzere mutfağa geçiyor.

Odamın kapısını kapatıp bizi kimsenin duyamayacağından emin olduğumuzda Jake patlıyor "Telefonda söylediklerin neydi öyle? Şifreli bir klasör olduğu dışında hiçbir şey anlamadım. Bir şey mi buldun?" Anlam veremediğim bir şekilde onu tersliyorum "Anlaman gerekeni anlamışsın!"

Bunu niye yaptım? Benim yüzümden gereksiz yere gerilen arkadaşımı rahatlatmam gerek "Aradığımız şeyle ilgili herhangi bir ipucu bulamadım ama annemin bilgisayarında yaptığım araştırma sırasında, üzerinde babamın adının yazılı olduğu şifreli bir klasör buldum. Bu yüzden biraz heyecanlıyım. Seni kırdıysam lütfen kusuruma bakma." Jake, tepkimin kendisine özel bir şey olmadığını anladığında yumuşuyor. "Hadi şu bahsettiğin klasöre bakalım." 

GaiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin