1. Kısım GAIA Bölüm 12

Start from the beginning
                                    

Şehir sakinlerinin yaşadığı, evimle arasında sadece üç kat bulunan otuz sekizinci katta, bizi taşıyan asansör duruyor. Kapılar açıldığında ilk inen Herbert oluyor ve etrafa şöyle bir göz gezdirdikten sonra, bize inmemiz için güvenli olduğunu söylüyor. Z koridorunda yavaş adımlarla, mümkün olan en az dikkati çekerek ilerliyoruz. Çevremizde koruyucular olmasa da, sürekli bir yerlere giden ya da bir yerlerden gelen insanlara rastlıyoruz. Kırk beş numaralı odanın önünde durduğumuzda, Herbert Mavi Özgürlüğün parolasıyla kapıyı önce üç ardından bir ve son olarak yeniden üç defa çalıyor. İçeriden gelen bir kadın sesi "Özgürlük için" diyor ve Herbert "Fedakarlık gerek" dedikten sonra, onun dışında hepimiz açılan kapıdan içeri giriyoruz. Sanırım genç adam, odanın güvenliğini sağlamak için dışarıda dolaşarak gözcülük yapacak ya da başka bir şeylerle ilgilenmesi gerek. Kim bilir...

Odada büyük dikdörtgen bir metal masa ve çevresindeki sandalyelerden başka hiçbir eşya yok. Masanın en ucunda bay Lowen, diğer sandalyelerde ise ikisi kadın, üçü erkek olmak üzere altı kişi oturuyor. Bize kapıyı açan kısa boylu, siyah kısa saçlı, otuzlu yaşlardaki sempatik görünümlü kadın da boş olan sandalyelerden birinde yerini alınca, oluşan yedi kişilik Mavi Özgürlük grubu bize de oturmamızı rica ediyor. Arkadaşlarım ve ben de boş kalan sandalyelere yerleşirken ortam sessiz ve gergin halini koruyor.

Bay Lowen "Hepiniz hoş geldiniz," diyene kadar ellerim ayaklarıma dolaşmış bir şekilde, ne yapacağımı bilemeden oturuyorum. Adam, özellikle benim gözlerimin içine bakarak, başladığı konuşmasına devam ediyor "Önce sizleri Mavi Özgürlükle tanıştırmama izin verin." Bay Lowen yaptığı kısa girişin ardından, bizi masada oturan diğer kişilerle teker teker tanıştırıyor. Bay Lowen'a ve son görüşmemizde anlattıklarının devamını dinlemeye o kadar odaklanmışım ki, tanıştırma kısmında söyledikleri bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkıyor. Hadi be adam! Anlat artık ne anlatacaksan! Dünya Sağlık Örgütü Başkanı, sanki beni duymuş gibi arkadaşlarıma dönüp "Lara'yla daha önce konuştuklarımızı size anlattığını var sayıyorum." Bizimkiler onaylarcasına başlarını sallıyorlar. "O zaman kaldığımız yerden devam edelim." Yine bana bakıyor ama bakışları artık beni eskisi kadar rahatsız etmiyor. Sanırım bu adama ısınmaya başladım.

"Nerede kaldığımızı bize hatırlatabilir misin Lara?" Bay Lowen'ın benimle olan konuşması buraya gelene kadar defalarca aklımdan geçmiş olsa da, nedense bir anlığına duraksıyorum. Sanki bana şu an sorduğu soru, benim için çok önemli olan bir sınavın yüz puanlık sorusuymuş gibi yanlış bir cevap vermekten korkuyorum -Sana dünyanın en zor sorusunu sormadı ya! Kendini topla ve soruyu cevapla!- "En son Gaia'nın inşa edilişini anlatıyordunuz." Kısa duraksamam yüzünden onu biraz bekletmiş olsam bile, bunu çok önemsediğini düşünmüyorum.

Bu toplantıya iştirak eden herkes, eski kalelerin taştan yapılan surları gibi hem sağlam, hem de her an bir nedenden dolayı yıkılabilecek gibi tetikte bizi izliyorlar. Adam ayağa kalkıp sözlerine nasıl devam edeceğine karar verircesine, bir süre ileri geri yürüyüp kendi kendine mırıldandıktan sonra bize doğru dönüyor "Altı ay içinde çok büyük bir çabayla şehrin inşası tamamlandı. Ancak önümüzdeki en büyük sorun, Doria istilası başlayıp dünyaya panik hakim olmadan, seçtiğimiz insanları oraya gitmeye ve olası savaş bitene kadar orada yaşamaya nasıl ikna edeceğimizdi. Sonunda, Krenon teknolojilerinin de katkısını içeren bir plan yaptık. Her biri kendi dalında uzman, farklı ülkelerden, faklı şehirlerden, yaklaşık iki bin kişiyi özel bir bilimsel proje başlığı altında ve büyük paralar vadederek Gaia'ya getirmeyi başardık. Ardından ihtiyacımız olan tek şey buraya nasıl geldiklerini hatırlamamalarını ve onlar için yazdığımız senaryoya inanmalarını sağlamaktı. Bunu da, seçtiğimiz insanlar şehre ilk ayak bastıkları sırada, sağlıkları ile ilgili olduğunu söylediğimiz, ancak içerdiği Krenon teknolojisi sayesinde, her birinde yaklaşık bir senelik hafıza kaybına neden olacak bir aşılama ile sağladık. Bahsettiğim senaryoyu zaten hepiniz biliyorsunuz. Ardı ardına yaşanan depremler nedeniyle bütün karalarda çökme yaşanıyor. Buzullardaki erimeyle birlikte Dünya tamamen sular altında kalıyor ve yaşanamaz hale geliyor. İşte şimdi, bütün bunların doğru olmadığını bilen nadir insanlar arasındasınız."

Bay Lowen soluklanmak için duraksadığında fırsattan faydalanan Jake söze giriyor "Peki ama siz bütün bunları nereden biliyorsunuz? Ayrıca nasıl bu kadar uzun yaşadınız?" Başından beri merak ettiğim ve sürekli başka nedenlerle soramadığım bu sorunun cevabını umarım Jake sayesinde alacağız. Adam Jake'e gülümsemesine rağmen, gözlerinin içindeki ciddiyet rahatsız edici derecede yoğun görünüyor "Öncelikle şunu söyleyeyim. Eğer Mavi özgürlük bu kadar gün yüzüne çıkmasaydı ve bu kadar çok kayıp yaşamasaydık, sizler değil, sadece Lara burada olurdu. Bu konuda hepinize karşı dürüst olmak istiyorum. Sizler planlarımıza sonradan dahil oldunuz."

Tam bir soru cevaplanacak derken başka bir soruya neden olan konuşmalar sanırım üzerime kene gibi yapıştı ve hiç peşimi bırakmayacaklar. Demek bu insanların çok daha önceden benimle ilgili bir planları varmış. "İyi de neden ben?" İçimden sorduğumu düşündüğüm bu soruyu istemeden yüksek sesle söylüyorum. Bay Lowen zaman kaybetmeden bana dönüyor "O konuya daha sonra geleceğiz Lara." Oldu mu şimdi bu. Merak, merak, daha çok merak, tek dostum merak, ebedi düşmanım merak, canım merak, sevgili merak... Off ne diyorum ben!

GaiaWhere stories live. Discover now