-46- Karmaşık olaylar döngüsü.

Depuis le début
                                    

Aynı Buğra'nın yaptığı gibi.

Onur, sanki narin bir eşyaymışım gibi yavaşça hareket ederek beni dizimin altından ve sırtımdan tutup da kucağına alırken gözlerimi kapattım ve boynuna sardım kollarımı.

Kucağındaki ben ile birlikte yürürken "Zayıfladın mı sen ?" dedi suratına yapmacık bir gülümseme kondurduğundan emin olduğum bir surat ifadesiyle. Zayıfladığım falan yoktu, aksine kilo almıştım. Tek amacı ilgimi çekmek ve beni güldürmekti ama bu blöfleri ciddiye alacak kadar salak değildim.

"Herkes senin gibi göbekli olmuyor tabii."

Neden Buğra ile olan tüm diyaloglarımız zihnimde yankılanmaya devam ediyordu ?

Çünkü anıların sana kalan tek şey, dedi iç ses. Güle güle kullan.

Onur'dan,

Tam Hazal'ı yatağına bırakmıştım ve tekrardan bara gitmeye niyetlenmiştim ki, Hazal "Burada dur." dedi. "Beni yalnız bırakma."

"Sadece yarım saatliğine," diye söz verdim, "Söz tam yarım saat sonra tam yanında olacağım."

Ağlamaktan dolayı kızarmış gözlerini hafifçe yukarı kaldırıp gözlerini gözlerime sabitledi. "Hayır dedim," diye diretti, bu halde bile inatçılık yapabildiğine inanamıyordum. Cidden.

"Ne için gideceğini çok iyi biliyorum. Ve hayır, istemiyorum."

Tüm vücuduma yetebilecek kadar derin bir nefes almaya çalıştım ama Hazal'ın yanında nefes almak bile zordu, aldığım nefesi bile burnumdan getiriyordu resmen.

Yatağın etrafından dolanıp diğer tarafına geçtim ve boşluk kalan tarafına oturdum. "Oldu mu ?" diye soludum sinirle. "Rahatladın mı şimdi ?"

Gülümsemeye çalıştı ama yine de  başarısız olmuştu. "Evet, rahatladım."

Ellerimi başımın arkasına, başımı da yastık başlığına dayadım, Hazal ise sol omzunun üstüne doğru ağırlığını verip yan bir şekilde bana döndü.

İstemsiz bir şekilde ilerideki duvara sabitlenen bakışlarım Hazal'a doğru çevrilirken "Çıkarken Hazan'ı gördün mü ?" diye sordu.

"Görmedim,"

"Hiç mi ?"

Sorduğu aptal soruya göz devirmekle yetindim. "Aşk acına dönsen diyorum ?"

Sırtının üstüne doğru yatacak şekilde uzandı ve iki elini kenetleyip karnının üstüne yerleştirdi. "Aşk acısı falan çekmiyorum. O sadece bir anlık duygu patlamasıydı, anlık bir şeydi yani."

Yalan söylediği o kadar belliydi ki, "Söz konusu Buğra olunca hiçbir duygun anlık olmuyor." deyiverdim bir anda. "Ona olan sinirin bile yıllarca sürebilir, aşkın da."

Bana karşıt bir cevap vermesini önlemek adına elimi dudaklarına bastırdım. "Uyu, ve sakın ağzını bile açayım deme."

"Tamam," diye mırıldanarak hafifçe gülümsedi. "Seni seviyorum."

"Ama Buğra'dan çok değil."

Buğra'yı benden, daha doğrusu herkesten, daha ayrı ve daha fazla sevdiğini biliyordum. Buğra'ya sinir olma sebeplerimin başında bu neden geliyordu zaten, onu benden daha çok sevmesine katlanamıyordum işte.

Hazal, güvendiğim tek insan tanesiydi. Buğra ile yeniden karşılaşana dek ben de onun için öyleydim. Ama ondan sonra benim bulunduğum konumu Buğra kapmıştı, ve şu an bile Hazal'ın güvenini ne kadar sarsarsa sarsın hala konumunu kaybetmemişti. Buna fazlasıyla emindim.

Sen Gitmeden Önce.Où les histoires vivent. Découvrez maintenant