19/Bataklıklar ve çiçekler

Start from the beginning
                                    

Kartal nefes dahi almadan cevap verdi. “Var.”

Kız sessizce adamın devam etmesini beklerken, gözlerinin yeşil rengini derinleştiren tarifsiz bir sevgiyle ona baktı Kartal. Yalan değil, İdil gittiğinden beri her nefesi ciğerlerini yakıyordu sanki. Gitmeden parmaklarının ucuyla üzerinden geçtiği yara, usul usul sızlamaya devam ediyordu. Ama hepsi, onu sancılı bir ölümün kıyısına getiren her şey, Nilüfer’i görmesiyle etkisini bir nebze de olsa yitirmişti. Aralarında oya gibi işlenen derin sessizliğin sürüp gittiği saniyeler uzarken hala bir cevap beklediğini anlatmak istercesine kaşlarını havalandırarak durumu normalleştirme çabasıyla sevimli bir şekilde gülümsedi Nilüfer. Aynı anda ruhundaki isteğin derin akışına boyun eğerek Nilüfer’e uzandı Kartal, kızı kendine çekip sıkıca sarıldı.

Adamın onu tutuşunda, öyle derin bir çaresizlik ve muhtaçlık vardı ki nefesi kesildi Nilüfer’in.

Düğümlenen boğazına rağmen yutkunmaya çalışırken sessizce kollarını Kartal'ın gövdesine sardı. Adamı alıp göğsüne yatırmak istiyordu böyle. Belki o zaman onun, kör dikenleriyle etine batan bu büyük çaresizliğine deva olabilirdi biraz. Keşke olabilseydi... Kartal'ın, yüzünü tamamen boynuna yasladığını hissettiğinde titreyen gövdesiyle adama biraz daha sokuldu, bacakları onu daha fazla taşıyamayacak gibiydi. Derin bir nefes alırken adamın kokusunun ruhunda sebep olduğu yakıcı etkiye kapılarak gözlerini kapattı, aynı anda parmakları usulca Kartal'ın saçlarının arasına karıştı.

Öyle ne kadar durduklarını bilmiyordu ama sonunda kendini geri çekerek parmaklarının nazikçe Kartal'ın saçlarına dolanmasına müsaade etti Nilüfer. “Daha iyi misin?”

Kartal sessiz kalmayı tercih etti; konuşmak şimdi, içinde bulunduğu bataklıktan kurtulmak için çırpınmak kadar aciz ve acınası bir çaba gibi geliyordu. Üstelik Nilüfer’in güzelliği, Kartal'ın bir balçık gibi ağır ağır koyulaşan bataklığında bile çiçekler açıyordu. Kıza bakarken renk değiştirerek yeşilin en derin tonuna bürünen gözlerinin Nilüfer’in nefesini kestiğinden habersiz usulca yüzünü eğdi Kartal, kızın dudaklarının kenarına hafif bir öpücük kondurduktan sonra güçlü bir nefesle kokusunu içine çekerek geri çekildi. “Şimdi,” dedikten sonra aradaki mesafeyi kapatmak için başını eğerken fısıltıyla devam etti. “Seninle...”

Başka zaman olsa, tüm çalışanlarının onları görebileceği bir yerde bu şekilde yakınlaşmaktan çekinirdi ama bugünlük Kartal dışındaki her şeyi göz ardı etmeye karar vererek sessizce iç çekti. Adam, anlam vermekte zorlandığı hüznü ve tüm yakışıklılığıyla yanı başında dururken başka türlü davranması mümkün değildi. Hızlıca etrafı kolaçan ederken utangaç bir gülümsemeyle elini yanağına yerleştirdikten sonra uzanıp Kartal'ın dudağına masum bir öpücük kondurdu. Ardından hiçbir şey söylemeden onu şaşkınlığıyla baş başa bırakarak odadan çıktı.

Mesainin bitimine yakın kahve almak için odasından çıkarak asistanların kullandığı mutfağa doğru yürümeye başladı. Melsa'yı gördüğünde tam mutfağın kapısındaydı. Onu görmeyi hiç beklemediği hızla havalanan kaşlarından belli oluyordu. Buradan dönmesinin yanlış anlaşılacağını düşünerek içeri doğru bir adım attı. Arşiv odasında kilitli kaldığı günden beri Melsa'yı buralarda görmemişti. Sırf ona arşive inmesini söyleyen kişinin kim olduğunu söylemedi diye kattaki herkesi itham eden Kartal'ın, onun neden burada çalışmasına müsaade ettiğini anlamıyordu. Mutfaktaki diğer çalışanlara sessizce selam vererek kendine kahve hazırlamaya koyuldu. Onu görünce bir an sessiz kalan Melsa da zehirli bakışlarını üzerinden çekmeden kaldığı yerden konuşmaya devam etti.

SevdakederWhere stories live. Discover now