Kurnaz'ın Bir Günü

10 0 1
                                    

SABAH

Oha! Dolmuş kuyruğuna bak... Şunları atlatmanın en iyi yolu sağda taksi bekliyormuşum gibi yapmak. Kılığım ve duruşum karakterimi hiç ele vermediği için, bugün de 'bir bildiği vardır' imajıyla bu salakları atlatırım kesin. Pazartesi sabahı bok var bir anda bu kadar kalabalık oluyor. Çoluklu çocuklu gerekli gereksiz bir sürü tip yollarda, ne lüzumu var? Bak bak, kaldırımdan geçen güruha bak. Çekilmeyeceğim ulan kenara, nasıl nereden yürürseniz yürüyün çok da umrumda. Bak geliyor 70'lik 'bana kesin herkes yol vermeli' teyzesi, avcunu yalarsın. Senin gibi herkese paye verseydim şimdi oohoo, daha şu noktaya bile yürüyememiş olurdum ben. Al, nereden geçiyorsan geç! 

Hah, işte beklediğim fırsat ayağıma gelmek üzere. Şu dolmuş çok hızlı geliyor, kesin sıranın tam önünde duramayıp onları ıskalayıp kapısını usulca benim önüme denk getirecek. Canım dolmuşçu kardeşim, seni seviyorum! Veeee bingo!Kurnaz'ın birinci kuralıdır:

'Önünde kapı açılırsa, hızlıca içeri dal.'

Şükür ki en sevdiğim duruma denk geldik, dolmuşta sadece bir kişilik yer var. Ve ben önümde açılan kapıdan içeri, daha kuyruk ahalisi 'noluyor ne yapsak' diyemeden 1 milisaniyede oturuverdim, dolmuşçunun kapıyı kapatması da aynı hızda oldu. Kapı kapanırken yine arkadan, yeni uyanan kuyruk ahalisinin sesleri:

'Beyefendi sıra var! Hayret bir şey ya! Resmen....'

Onlar cümlelerini bitirene kadar biz bir sonraki durağa vardık bile. Ee hayat böyle, yemeyenin ekmeğini yerler. Uyanık olacaktınız arkadaşım. Sizin gibi işe gitme sevdasıyla 20 dakika kuyruk bekleyecek değilim zira. Tek kişilik mi yarım kişilik mi belli olmayan koltuğun en sağ köşesinde bacaklarımı açtım oturuyorum. Yanımdaki kadın rahatsız olmuş olacak ki, içine doğru höf'leyerek daha da kenara çekildi, büzüldü. Bu hayatta inandığım tek bir şey varsa o da şu;

'Kendi alanını kendin yaratacaksın.'

Kurallardan daralıyorum. Kurallar sadece salaklar içindir. Kuralları delmeyeceksen ne için var değil mi? Neyse neyse, bugün bu salaklara takılmayacağım, bugün benim için önemli bir gün.

İŞ GÖRÜŞMESİ

Duruşum yeter. Duruşum yeter de artar. Şurdaki kılıbıklar mı benim rakibim, teh! Bir kere Türkiye'de CV değildir çalışan arkadaşım, bunu bileceksin. Çalışan, ömrünü bu firmaya feda edeceğin izlenimi ve ilişikte bitmeyen bir gülümsemedir. Gönder gelsin. Kariyer buralarda yalandır. Geleneksel yöneticilerin çoğu hala, 'Fakir olsun, bana köle olsun, gece gündüz çalışsın' istiyor. Sen de tam olarak bu rolü oynayacaksın! Görüşmelere gidip açık açık konuşan salaklara aşırı gülüyorum. Abi orası senin karakterini göstereceğin, samimi olacağın yer mi? İşyeri senin oyun alanındır. Ve bütün iyi CV'leri işte bu bilgilerinle bin kere dövebilirsin. 

-Kurnaz bey?

-Buyrun efendim!

-Sizi içeri alalım, Ahmet bey sizi bekliyor.

Beklesin, bekleyecekse göreceği de var. Ben de zamanında kendi işimi yaptım ve patronluk nedir, yanında adam çalıştırmak nedir, Ahmet beyden iyi bilirim. 

Bu görüşmeleri de iyi tanıyorum. 1 aydır gülen yüz rejimindeyim ve tüm sahte gülücüklerimi sana sakladım Ahmet. Benden görüp görebileceğin bütün 'enerjik, güleryüzlü, dinamik' yüzümü bu görüşmede göreceksin. Bir kez beni işe aldın mı, içeride sadece şikayet edip, e zaten haliyle minimum iş yapacağım. Neyse şimdi şu SSK ve maaş işini bağlayalım da.

Bak Ahmetcim baştan söyleyeyim, tecrübelerimi sana 5'le çarparak anlatacağım. Çevremden duyduğum bütün başarı hikayelerini kendime mal ederek, sadece kahramanların isimlerini değiştireceğim. Bana sorduğun, cevabı sayısal olan tüm sorulara en özgüvenli ifademle tamamen uyduruk bir sayı sallayarak cevap vereceğim. Zaten biliyorum, hayatta sonra dönüp kontrol etmeyeceksin. Ah Ahmet ah, benim gibilere inanmamayı öğrenene kadar, daha benden çok şey öğreneceksin!

Neyse şu görüşme madem güzel geçsin. Zaten bu zıkkım plazanın girişinden ofisine gelene kadar binbir sorun yaşadım. Girişte kimlik bırakmak mecburmuş, bırakır mıyım ordaki ne idüğü belirsiz adamlara kimliğimi? Çıkardım, bu tip durumlar için yanımda taşıdığım tarihi geçmiş öğrenci kimliğimi uzattım. Olurdu, olmazdı uzun bir tartışma! En sonunda sinirlendim, çıkardım telefonu ve beni  görüşme için aramış olan İK'cıyı aradım, kırk yıllık dostum gibi:

-Ha Uğur merhaba! Ben şimdi aşağıdayım da, kimlikle ilgili sorun çıkardı buradaki arkadaşlar ya... Haaa, kimliğim yok diye almayacaklarmış! E söyledim senle görüşmeye geldiğimi!

Bunları söylerken de dik dik güvenlik görevlisinin gözlerine bakmaya devam ettim. Bilinçaltı mesaj hemen geçti anlaşılan, 'Ben önemli adamım ve içerideki adamın önemsediği biriyim, bana sorun çıkarmasan iyi olur.' Bir anda kimlik sorunu buharlaşıp uçuverdi ve kapılar açılıverdi. 

Zaten bunun gibi operasyonel işlerle meşgul arkadaşlarla, inşallah bu işe girersem daha çok görüşeceğiz. İnşallah dedim evet, bu kelimeleri aslında yerine göre kullanırım. Karşımdaki kitle ve bana sağlayacağı para-fayda oranına göre (Zaten bana para-fayda sağlamayacak bir kitleyle hiç görüşmem), ateistlikle hacılık arasında gidip gelen bir dindarlık seviyem var. Her ikisiyle ilgili de derin bir bilgim yok ama, ben faydalı olana inanırım. İnsanların da kalbi obezdir, sürekli sevgi isterler, sevgiye doyamazlar. Seninle ortak bir yanları ortaya çıktığında sevinçten deliye dönerler. Sanki sen uzaydan ithalsin gerizekalı, tabii ki ortak yönlerimiz olacak, insanısz! O kadar açlar ki işte insanlar böyle şeylere, sırf 'ikimiz de yaprak sarma seviyoruz'dan girip onlara neler yaptırabileceğine, inanamazsın. Bu tip yakınlıklar onları besler, ve bunlar bana angarya işleri başkasına çakma, para kazanma gibi türlü faydalarla döner. 'Kardeşim' edebiyatına bayılıyorum mesela. Kardeşim deyince bir anda akan sular duruyor, sanki senden zarar hiç gelmezmiş sanılıyor. Ben de ordan yürüyorum işte. Şu şirkete bir gireyim, istisnasız herkesle eşi benzeri görülmemiş bir sahtemimiyet kurup nasıl herkesin kalbini kazanacağım belli değil. Neyse, tüm sırlarımı bir kerede vermek istemiyorum, sırayla anlatacağım.

-Evet Ahmet bey, benim daha önce satış deneyimim de olduğu için, kendi işimi yaparken de aynı durumlarla çok karşılaştım, içiniz rahat olsun bu konularda.  

.....

.....

-Ben de çok memnun oldum efendim, görüşmek üzere, görüşmek üzere saygılar.

Çıkarken bekleme salonuna doluşmuş yeni adaylara baktım. Yok yok, bunların benim yanımda hiçbir şansı olamaz. Ahmet'le muhabbeti iyi bağladım. Arkadaki Tura'yı gördüm ordan lafa girdim, beşiktaş amblemli kalemlik gördüm ordan çıktım. Şunu yıllar önce keşfetmiştim, daha ilk gençlik yıllarımda: 

Çok sıradan bir gerçeği bile eğer çok ciddi ve üst ton suratımla anlatırsan, insanlar hakkaten bir şey bildiğini sanırlar.

Bu iş görüşmesinde de ana stratejimi tam olarak bunun üzerine kurdum. O sırada yan odada başka biriyle görüşme yapan bir kız duydum; kıkır kıkır kıkırdayıp 'Yalan olmasın, onu tam bilmiyorum ama konunun geneliyle ilgili net bilgi sahibiyim.' diyordu. Aptal işte, toy. Yalan olsun, ne olacak! Zaten buraya başladığında iş hayatın da, sonra kendi hayatın da, giderek içine girdiğin her hayat bir yalan olacak, koca bir yalan! Öyleyse nedir, kurnazın yolundan gitmek sana sadece fayda sağlar. Takıl kurnaza, hayatını yaşa!


You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 13, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KurnazWhere stories live. Discover now