NE ZAMAN ALIŞTIK MUTSUZLUĞA

4 0 0
                                    

NE ZAMAN ALIŞTIK MUTSUZLUĞA
Güneş ışığı vuruyor odamın penceresine,adeta yaz sıcağını hissediyorum Şubat ortasında.

Öyle olmazdı oysa...Kara kıştı Şubat...

Şubat bile değişti diyorum kendi kendime, her şey gibi.

Yağıyor şimdi üzerimize durmadan sıcaklığıyla hüzünlü ve yorgun...

Kardeşim televizyon izliyor yanımda bense masamın başında oturmuş,yazılar okuyordum.
Okumaktan yorulunca önce bir türk kahvesi hazırladım,
elimde kahvemle pencereyi açıp dışarıyı izlemeye başladım.
Aydınlık bir gökyüzü parlıyor,gözlerimi kamaştırıyordu.
Bahçemdeki sarı papatyaları izlemeye başladım.O kadar güzel ki...
Papatyaların üzerinde sayısız arılar uçuşuyordu.Bir de Puf çiçekleri...
Bayılıyorum Puf çiçeklerine..Birazcık üfleyince her tarafa uçuşuyor o beyaz yapraklar.
Keşke hayat da böyle olsa diyorum içimden, bir üflemeyle yok etsek acıları.
Renkli kelebekler de uçuşuyor çiçeklerin etrafında.
Bahçenin güzelliği ile zihnimin ve ruhumun koyuluğu nasıl da zıtlık oluşturuyordu.
Keşke şu doğanın güzelliği kadar saf olsa her şey,diye geçiyor içimden...
Ve her baharda doğa gibi insan da yenilese kendini doğal akışında,
özünü ve güzelliğini koruyarak...Çiçeklerimi izlerken Emel’ın sözleri geldi aklıma.
Emel, metin çalışması yaptığım arkadaşlarımdam biriydi.
Hocamız hayatımızda bizi mutlu eden bir durumu bir cümle ile açıklamamızı istemişti.
Bu günkü çalışmamızda Emel şunu yazmıştı:

İki dakika ıstırapsız kalsam veya beş dakka huzurlu olsam mutlu olmam için yeter.

Cümleyi okuyunca gülümsedim; sitemle yine mi ıstırap Emel, bu ne diye sordum.

Emel’e ne zaman bir metin konusu versek hep hüzün içeriyordu yazısı.
İçeriği değiştirmesi için mutluluğu anlat demiştik, yine hüzne dayandırmış yazılarını.

_ Öyle olmaz Emel, bana umutlu olduğun bir metin yazmanı istiyorum, dedim.

Cevabı içimi burktu:

Hocam, hangi metni isterseniz yazarım,ama ben mutlu olmadan nasıl mutluluğu anlatabilirim?

Yüzüne baktım. Öyle bir bakışı vardı ki..Ne diyeceğimi bilemedim.

Hayatından biraz söz etti.
Çocukken geçirdiği bir akciğer hastalığı nedeniyle bir gözünü kaybetmiş.
Diğer gözünde de problem varmış.Babası da rahatsız diye çalışamıyor.
Öyle doğal ve tebessümle anlatıyor ki şaşkına döndüm :

_Şaka yapıyorsun herhalde Emel,dedim.Gerçekten gülümsüyordu.

_Hayır hocam, şaka yapmıyorum,dedi.Hala gülümsüyordu.

Sinirim bozulmuştu.Bu aralar zaten en çok üzülmekle meşgul değil miydik?

Henüz 17 yaşında.Okuldan çıkışta elektronikle ilgili bir işte çalışıyormuş,akşam 7’ye kadar.
7’den sonra da gece 12’e kadar çiçekçide çalışıyormuş.

Öğretmenler gününde elinde çiçeklerle sınıf kapısında beklediğini anımsadım.

Ben düşüncelere dalarken o anlatmaya devam ediyor:

_Ama çiçek işini çok seviyorum, çok keyifli hocam.

Diğer arkadaşları da gelince sohbetimiz bitiyor.
Hepimiz yazdığımız şiirlerden okuyup bazı değerlendirmeler yapıyoruz çayımızı içerken.
Çalışmamız bitiyor ve Emel sınıfına dönüyor.

Aklıma çiçekler geliyor, O’na tekrar ödev veriyorum:

_0 zaman sen de bize çiçekleri anlat, ama hüzün kokmasın,diyorum...

Yine gülümsüyor giderken.

Eve döndüğümde Emel’ın o tebessümü kalmıştı gözümün önünde.

Mutsuzluğu nasıl da kanıksamış, nasıl da imkansız ve nasıl da uzak görüyor kendine?

Bir kağıda bile sığdıracak sözcük bulamıyor mutluluğu anlatmak için.

Üzülüyorum...

Gençlerin en mutlu olması gerektiği dönem değil mi şimdi?

Ne zaman alıştık biz böylesine mutsuzluğa?

Kardeşimin sesini duyuyorum bir an:

_Abi, bahçeden çiçek toplayalım mı?

Bir kez daha bakıyorum dışarıya:

Karmaşık ruh halimden midir bilmiyorum, gözlerimde bir yorgunluk hissediyorum.

Ellerimle yüzümü ovuyorum biraz ,kardeşimi elinden tutup:

_Hadi, toplayalım diyorum dışarı çıkarken.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 22, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mutsuzluk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin