1. Bölüm

76 29 23
                                    

Herkes bir gün kendi Tanrı'sıyla tanışır. Doğduğunda hangi Tanrı'nın çocuğu olduğun bellidir. Ve onlar dileklerini gerçekleştirmek için insanları ziyaret ederler.

Bizim Tanrı'larımız hayvanlardır. Bu Tanrı'lar bizimle kendi güçlerini paylaşırlar. Buna Anima deriz. Tanrı'n ne kadar güçlüyse Animan o kadar güçlüdür.

Ben kendi Tanrı'mla on yıl önce tanıştım. Ben bir aslanın çocuğuyum. Tanrı ile tanıştığımda altı yaşında bir çocuktum. Bana istediğim her dileği gerçekleştirebileceğini söyledi. 'İstediğini dileyebilirsin. Para, zeka, sonsuz yaşam. Ne istediğini söyle yeter ki' dediğini çok iyi hatırlıyorum.

O zamanlar sadece bir çocuktum. Hepimizin gözünde kusursuz olan kişiler vardır. Onları gözümüzde yüceltir ve ulaşılamaz olarak görürüz. Benim babam pisliğin tekiydi. Sürekli içer ve beni döverdi. Annem bizi terk etmişti. Abim ise benim mükemmel kişimdi. Benim için ulaşılamazdı. Büyüyünce onun gibi olmayı istiyordum. Onun kadar iyi kalpli olmayı, onun kadar güçlü olmayı istiyordum.

Ben de Tanrı'mdan onun gibi olmayı diledim. Dileğimi gerçekleştirdi. Ama bana söylemediği birşey vardı. Dileklerin bedelleri olduğuydu.

Bizim yaşadığımız yerde çocuklar Animayı kullanmayı öğrenmek için okula gider. İstediğin okula kaydını yaptırdıktan sonra sınava girersin. Animayı kullanmayı ne kadar bildiğine göre sınıflara ayrılırsın.

Tabi ki ben en düşük sınıftayım. Bir türlü Animayı kullanmayı beceremiyorum. Animamın neye benzediğini bile bilmiyorum.

Bugünkü dersimiz Bay Shon'a. O bize Animayı kullanmayı öğretiyor. Şimdilik sadece çeşitlerini öğrendik. Umarım en kısa zamanda Anima kullanmayı öğrenirim. Bay Shon'u beklerken kapı açıldı ve içeriye çok genç bir kadın girdi. Elinde pembe bir kitap vardı. Uzun bir süre ona baktım. Uzun beyaz saçları vardı. Saçlarını geriye savurarak konuşmaya başladı.

"Merhaba. Çoğunuzun da bildiği gibi Bay Shon'un adı bir skandala karıştı. Ve eğitim kariyerine son verildi. Bundan sonra derslerinize ben gireceğim." Biraz duraksadı. "Sorusu olan var mı?"

Çoğu kişi elini havaya kaldırmıştı. Sırayla seçerek soruları cevapladı.

"Adınız ne?"

"Bana sadece San diyin. Hocam veya profesör falan demenize gerek yok"

Herkes şaşırdı. Ben de dahil. Bir profesör için fazla gençti.

"Kaç yaşındasınız?"

Profesör saçlarını kaşıdı. "22 galiba"

"Nasıl bu kadar gençken profesör oldunuz?"

"Bu uzun bir hikaye. Ama sizin yaşınızdayken yazdığım tez sayesinde oldu diyelim"

Bir erkek hevesle "Evli misiniz?" diye sordu.

Profesör gülümsedi. "Hayır" dedi.

Aynı erkek "Erkek arkadaşınız var mı?" dedi.

"Yeterince kişisel soru sordunuz"

"Daha önce ders anlattınız mı?"

"Hayır. Bu ilk olacak"

Bu şekilde bütün sorular bitmişti. Herkes sorusunu sorduktan sonra elimi kaldırdım. Bana gülümsedi.

"Neden bu kadar sıcak hava da bu kadar kalın giyindiniz? Ve neden eldiven takıyorsunuz?"

Anima - Tanrı'nın Gücü-Where stories live. Discover now