M.E.T.E.K (Tanıtım)

Magsimula sa umpisa
                                    

"Ne demek yaşayan var!"

(.....)

"Saçmalama Mustafa, araştırdık o senede doğan bir bebek yok şimdi nereden çıkardın?"

(......)

"Sen emin misin bak bir kaç kez daha dene."

(.....)

"Tamam eğer yaşamış bir ve birden fazla insanı bulursan anında haber ver bana. Bak sadece bana haber. Kimseye değil."

(.....)

"Aklımda bir deney var. Eğer öyle bir kişiye rastlarsak -ki neyle karşılaşacağımızı bilmiyorum ama- şu DNA değiştirme deneyini yapacağız. Mutasyona uğramışın DNA'sını bir başkasına aktaracağız. Çin'de denendi ama Talasemi hastaları üzerine denendi şimdi de bir farklısını Türkiye'de deneyelim"

Gözlerimi sonuna kadar açarak duvara tutundum. Aman Allah'ım! Neler diyor Arda? Ben ve kızımı öğrenirse ne olacaktı? Bizi de mi denek olarak kullanacak?  Kahretsin. Ne olursa olsun izin veremem buna. Hızla karşımdaki banyo kapısını açıp içeri girdim. Yüzüme su çarparak kendime geldiğimde hiç bir şey olmamış gibi Arda'nın yanına gidip bir kaç saat havadan sudan laflamaya başladık.

Eve geldiği andaki siniri uçmuş melek gibi adam olmuştu! Kızının bir gücü olduğunu ve ona da annesinden geçtiğini hatta annesinin de 1993 yılında doğan tek bebek hatta ki hatta doğan özel güçlü tek bebek olduğunu bir öğrense öldürseler gene durmaz ve deneylerden deneylere atlardı üstümüzde. Ardından saatin geç olduğunu öne sürerek uykuya bıraktık kendimizi.

****

Arda'nın planının üzerinden üç gün geçmesine rağmen hala üzerimi kara bulut gibi saran huzursuzluk aile içine uğramış ve Arda ile aramızı bozmaya yetmişti. Zaten telefon konuşmasından sonra ister istemez cephe aldığım Arda ile en ufak tartışmayı büyütüp aramızı bozuyordum. Her ne kadar istemesem de olsa engel olamıyordum.

Dalgınlığımın verdiği hatadan dolayı elimi kesmem ile anında ağzımdan kaçan iniltiye engel olamadım. "Anne," diyerek ellini bacağıma koyan kızım ile hızla tezgahtaki bezi avucuma bastırırdım. Ardından kızımla aynı boya gelecek şekilde çömeldim. Elimdeki bezi çekerek "Bak, bir şey kalmadı meleğim," deyip gücümle geçirdiğim kesik yerini gösterdim. Bir kaç damla kan haricinde Avucumun içinde bir şey yoktu.

"Ama sen üzgünsün, anne." Kaşlarımı çatarak ona baktığımda elini avucumun içine koymuştu. Benim gücüm sadece fiziksel yaralarımı iyileştirmek. Kızımın gücü ise hem kendi fiziksel yaralarını hem de yaralanan bir insanı iyileştirebilecek, sağlam bir insanı ise öldürebilecek derecede yüksek güçleri var. Tabii bunla sınırlı değil. Karşısındaki insanın hissettiklerini anlayabilirdi. Ama henüz tam olarak nasıl kullanacağını kestiremiyor. Arada bir kullansa da yöntemi bilmediğinden kendi kendine öğrenmeye çalışıyor. Salonda uyuyan Arda'ya baktığımda Rüya tekrar konuştu. "Babama üzülüyorsun değil mi hep işe gidiyor diye?"

Şaşkın şekilde Rüya'ya dönüp hemen kendimi toparladım. Yüzüne gelen sarı ince saçlarını çekip okşadım. "Sakın bu konuları baban varken konuşma bir daha. Biz ne konuştuk?" Gözlerine hüzün çökerken kafasını sallayıp yerdeki ayıcığını alarak mutfaktan çıktı. Hazırladığım yemekleri masaya yerleştirdikten sonra çatal kaşıkları koyacakken içerden kopan çığlık ile elimdekileri fırlatarak yüreğime düşen korkuyla salona koştum.

Rüya'nın çığlığı, ardından ağlayış sesleri ile Arda çoktan uyanıp yüzü kan içinde kalan Esra'nın tepesinde telaş içindeydi. Gözlerimi sonuna kadar açıp tv ünitesinin cam kapağının Rüya'nın yüzünde yaptığı hasarı görmem ile bir an kalbim sıkıştı. Ardından karşı karşıya geldiğim gerçek beni kendime getirecek derecede sarsınca koşarak Rüya'nın yanına gittim. Arda ise sonuna kadar açtı gözleriyle şaşkın bakışlarını harmanlayıp Rüya'nın kanlanmış yüzüne baktı.

M.E.T.E.KTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon