çavdar tarlası

475 41 12
                                    

keyifle okuyun....sibel...

EZGİ...

dizlerimde ki ıslaklığı hissedebiliyorum, üşümüyorum, ama çavdarların arasında esen ılık rüzgar dizlerimi ıslatan çiğin etime yapışmasına neden oluyor, dizlerimi geçen bu çavdar tarlasında ne işim var bilmiyorum, buraya ne zaman geldim neden burdayım bilmiyorum, 

yürüdükçe dizim ayaklarım çiğ tanelerinin ıslaklığını kapıyor, sabah çok erken bir saat olmalı, güneş henüz doğmamış, belki de akşam üstüdür ve güneş batmıştır, bilmiyorum, karmaşık bir şeyler var içimde, ben hiç bir zaman böyle karmaşada kalmadım, 21 yaşındayım harika bir hayatım var, herkesin belki de sahip olmayacağı bir ailem, rahat bir yaşantım, severek deli gibi çalıştığım bir işim, kariyerim var, sağlığım yerinde huzurum baki, 

ama birden bire bu içimde beliren korkunun nedeni ne, bu çavdar tarlası mı? neden bu kadar bereketli bir tarla beni çok korkutuyor, bacaklarımda ki bu titreme esen rüzgardan mı? yoksa az ileri de gözlerini bana dikip kurumuş ağacın dalında öylece duran kargadan mı? 

simsiyah... hemde içinde tek bir renk barındırmaya cesaret edemeyecek kadar siyah, kırmızı beyaz yada sarı, o simsiyah tüylere karışsa bir daha bulunamazlar, renkleri yutan bir siyahlık çünkü, 

ve gözleri, anlamıyorum bakışlarından kendimi, hangi hayvan bir insana bu kadar dikkatli ve nefretle bakar, bu inanılmaz, belki inanmayacaksınız ama o siyahları sanki daha önce görmüş gibiyim, bir yerlerden tanıdık gelen bir bakış, ama kimse bana nefretle bakmadı bu güne kadar, herkes tarafından sevilen biriyim,annem kalbinin ekmeğini yersen çok zengin olursun diyor bana, çünkü temiz mişim, kimse hakkında kötü düşünmem, Allahım yarattığı hiç kimse kötü olamaz çünkü, beş vakit olmasa da asla sabah namazlarımı kaçırmam, dudaklarımda hep şükür vardır, sonsuz bir inancım sonsuz bir hürmetim var yaradanıma,

ama o burda değil, beni terk etti, yalnızım artık, ne ailem ne sevenlerim nede Rabbim var, etrafımı çevreleyen açık sarı başaklarının büyümek için uzamak için çabaladığı gün ışığını daha çok görmek için başakların dimdik durduğu, esen hafif rüzgarda balerinler gibi bir sağa bir sola yatan çavdar tarlası, bir den simsiyah bir karanlığa büründü, nefret ederim karanlıktan, siyah olan hiç bir şeyi sevemem, hayatımın renkleri cıvıl cıvıldır ve asla siyaha yer yoktur, 

siyah karamsarlığın rengidir, asildir evet, ama o asalet bir kaybedilişin sonucudur, hiç bir renk sevmez siyahı almaz içine, alırlarsa bilirler ki siyah değiştirir asıl rengi, koyulaştırır kendine yabancı hissettirir, soldurur, kurutur, bambaşka bir renk çıkar ortaya, o yüzden hayatıma gökkuşağının tüm renklerini kattım rengarenk ama asla ne hayatımda, ne dolabımda, ne tasarladığım elbiselerde, asla siyah renk kullanmadım, iş yerimizin sahibesi rahşan hanım da benim bu durumuma saygı gösterdi, müşterilerim bile elbise diktireceklerinde eğer siyah istiyorlarsa asla bana teklif dahi etmiyorlar tasarlamam için, 

ama şimdi, olduğum yer, dizlerimde ki ıslaklık, esen rüzgar karganın o nefret bakışları, ve simsiyah gece, bir şey olmuştu, aydınlık yok olup karanlığın karşısında ki savaşını kaybetmişti, ama neden, neden şimdi, neden ben uyanmadan, artık uyanmak istiyorum, bunun rüya olduğunun farkındayım ama uyanamıyorum, uyanamamaktan korkuyorum, 

karşımda ki o kurumuş ağaca baktım, ve gördüklerimle kocaman açıldı gözlerim, etrafım kocaman bir karanlığın içine hapis olmuşken bir tek o kuru ağaç aydınlığın içindeydi, karga hala kıpırdamadan istifini bozmadan bana bakıyordu, sanki bana muhtaçsın der gibiydi, kendimle savaştım, gerçekten çabaladığımı biliyordum, ama istiyordum o aydınlığı istiyordum, karanlıktan nefret ediyordum, korkuyordum, 

ZALİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin