11.Bölüm : Beni tanımıyorsunuz ama evlenmek istiyorsunuz. Neden?

Start from the beginning
                                    

"Büyük iş diyon! Hallederiz yeğenim sen yeri zamanı söyle hemen dükkanı boşaltam oraya"

"Yok bekleyemem hemen şimdi yapıyoruz. Sen neyin var neyin yoksa topla ben seni mekana götüreceğim. Artık birkaç saate mekanı çiçek bahçesine çeviririz değil mi?"

"Sen yeter ki iste orayı cennete bile çeviririz. Gelin kız bile mekana evet diyerek girer merak etme sen"

"Ha yaşa be dayı! Hadi gidelim o zaman"

"Sen önden git biz kızımla arabaya yüklenir öyle geliriz"


Orhan bunu duyunca tedirgin olmuştu. Hasret'i de yanında götürürse işler karışırdı. İki kardeş bir ağızdan "Hadi bir şey yap Mert!" derken sanki o da ağabeylerini duymuş gibi "Yok be dayı kızın gelmesin! Yani yanlış anlama senin kızın dünya ahiret bacım sayılır ama benim hatun biraz arıza şimdi görür falan bir daha ağzından o eveti anca rüyamda duyarım" dedi. Ulan Mert büyüksün!


Orhan rahatlayıp "Aferin" dediğinde adam da önce kızının kapısına doğru bakıp biraz düşündü sonra da Mert'e dönüp "Para hazır diyon değil mi?" dedi. Mert parayı hiç dert etmemesini söyleyince de kabul edip biraz beklemesini isteyerek Hasret'in odasına gitti. Her zaman yaptığı gibi Hasret'e yine odasını kilitli tutmasını ve kendisi dönene kadar da dükkandan dışarıya ayak basmamasını söylüyor olmalıydı.


Birkaç dakika sonra Mert adamla çıkıp içeriden dışarıdan ne kadar çiçek bulduysa onunla birlikte kamyonete yüklemeye başladı. Tabii kardeşinin kendi parasıyla dükkanı kaldırdığı anlarda olanları eli kolu bağlı bir şekilde izleyen Fikret'te fenalıklar geçiriyordu. Şimdiden kendisini bol sıfırlı hanelere hazırlasa iyi ederdi.


Mert ise yükleme işi bitince görevinin ilk etabını tamamlamanın verdiği rahatlıkla adamı bahsettiği mekana gitmek üzere oradan uzaklaştırmıştı. Onlar gözden kaybolur kaybolmaz Orhan da hemen dükkanın önüne geldi ama kapı kilitliydi. Aslında çok da şaşırmamıştı ama yine de geçen sefer ki gibi kapıyı açık bulabileceğini umuyordu. Ancak Salih bu defa yakın bir yere gitmiyordu ve işinin ne kadar süreceğini bilmediği için de işini garantiye alarak dükkanı kapatıp gitmişti.


Orhan kapının kilitli olduğunu anlayınca kardeşinin yanından hızla geçip Hasret'in penceresinin önüne geldi. Hasret içerideydi ve bir köşede büyük cam bir vazoyu bembeyaz çiçeklerle süslüyordu. Çok da dikkatli çalışıyordu. Sanki çiçek düzenlemiyor bir hayali gerçeğe dönüştürmeye çalışıyordu. Etraftaki malzemelere bakılacak olunursa birinin düğünü ya da nişanı için hazırlanıyordu bu hoş çiçek. Orhan onu izlemeye dalmışken kardeşinin acele etmesini söylemesiyle birlikte parmağının tersiyle pencereye tıkladı. Hasret sesi duyar duymaz Orhan'ın geldiğini anlamıştı. Ondan başka kim camı tıklatırdı ki zaten?


Arkasını dönüp Orhan'ı penceresinin önünde bulunca kimliği almaya geldiğini anlayıp hemen ayağa kalktı. Ayağındaki aksaklığı saklamaya çalışarak pencereye yaklaştıktan sonra da camı açarak tebessüm etti. Orhan da aynı şekilde ona gülümseyip kardeşi Mert'in kendilerine ne kadar zaman kazandırabileceğini bilmediği için hemen konuya girerek "Kimliğin yanında mı?" diye sorduktan sonra Hasret'in başıyla evet der gibi onaylamasıyla da "Güzel! Nikah işlemlerini birlikte yapmamız gerekiyor o yüzden şimdi seni de alacağım ve bizden istenen evrakları hazırlayıp birlikte belediyeye giderek başvuru yapacağız" dedi. İyi hoş ama Hasret epey tedirgin olmuştu. Ya onlar yokken babası geri döner ve dükkanda olmadığını anlayıp kıyameti koparırsa ne olacaktı?

Hasret (Dizi Tadında/Beklemede)Where stories live. Discover now