24. Yaralı ♠

66.2K 3.6K 450
                                    


Kör bir ruhun yıkımı kadar kudretiydi bu şehrin rüzgârı; zamansız yitip gidenleri içine çektiği gibi, içine çektiklerini de refahtan uzak tutuyordu. Ölmüş bedenlere bağışlanan soğuk bedenlere atmayan kalpler eşlik ediyordu, soluk renklerin hâkim olduğu kentte. Ruhlar Şehri’nin sakinleri kanıyorlardı, lakin bir kez daha ölüme tabi tutulmuyorlardı.

Tuhaf bir şekilde hayata gözlerini zamansız kapatanların mekânıydı. Ya da ölürken gözü arkada kalanların.

Eceliyle ölmüş birinin yolu düşmezdi buralara. Ve buradan bir adım sonrası yok oluştu. Yüzyıllardır var olan şehrin ilk misafiri Hırvatlardı; bir ruhun boynuna isabet ettiğinde yok oluşa sebebiyet veren mavi izumiranje ışığını da onlar bulmuşlardı. Mavi izumuranje ışığının Hırvatça anlamı eylemine eşdeğer olarak yok oluş demekti ve hedefi, şehrin tek lideri olan Ateş Karan’dı.

İri parmaklar mavi izumiranje ışığını kavradığında mavi ışınları içine özenle yerleştirdi. Tam tamına on bir ışın, muhakkak birinden biri Ateş’in boynuna isabet ederdi. İşte o zaman liderlik Damir Novak’ın olurdu.

Damir Novak; soylu Hırvat oğlu, bu şehrin liderliği nasıl olur da yüzyıllar sonra Karan’lara kaptırılabilirdi? Yediremiyordu. Öyleyse hakkı olan liderliği bugün alacaktı. Yılan dövmesinin sarıp sarmaladığı parmaklarını, ufak at kuyruğu yapılmış sarı saçların- da gezdirdi. Koyu yeşil gözlerini pervasız bir hırs çerçevelemişti. Emrinde olan adamların birini yanına çağırıp silah uzatırken, gözlerinde artık daimi bir ifade olan yok etmezsen yok olursun tehdidi vardı. Zira Damir gözü kara bir adamdı, eğer Ateş bugün yok olmazsa emri yerine getiremeyen tüm adamlarını gözünü kırpmadan harcayabilirdi.

“Bu sefer bitecek!” dedi kesin bir tonla. “Bitmezse bitersiniz!” Emir Damir’in dudaklarından çıktığında, tahayyülünün dışına taşan emeller buralarda kalbi atan tek canı kastetti. Önce ruhu ve ardından da bedeni şarampole yuvarlanan Hare, namütenahi bir bilinmezliğe adım atarken üzerine kapanan beden uzun zamandır tatmadığı korku duygusunu had safhada yaşamıştı.

***
Genç adam elini geceye eşlik eden karanlık saçlarının arasından bir kez daha geçirdi. Koyu mavi gözleri ifadesizlikten men edilmişçesine tek bir noktaya odaklanmış, onlarca anlamı bir arada barındırıyordu. Çehresinde bazıları derin olmak üzere çeşitli yaralar, sırtında ise kazanın emareleri vardı; ama umursamıyordu. O güçlüydü fakat güçsüz olan biri vardı ki günlerdir parmağını bile oynatmadan sere serpe yatıyordu. Beyaz tenine yer edinmiş çürükler durumun ehemmiyetini alenen ele verirken, Ateş oturduğu koltuktan kalktı ve Hare’nin yanına ilerledi.

Solgundu kız, kirpiklerine kadar halsizdi sanki. Çıplak bedeni- ni kamufle eden sargılar, çatlayan birkaç kaburgasını çevrelemişti. Tutunmaya çalıştığı hayat gerçek olmasa da saçlarına uzanan eller gerçekti Hare’nin. Onu izlerken, kızın birkaç saç tutamını parmaklarının arasında buldu. Yaşadığı duygu karmaşası seçilemeyecek durumdayken, en belirgin olanını baz aldı; öfke.
Öfkeliydi, ama bunu yapanlardan çok kendisineydi öfkesi. Koruyamamıştı. “Korkma,” dediği kızı koruyamamıştı. Bedenindeki her ziyanın suçlusu kendisiymiş gibi hissediyordu.

“Aç gözlerini hadi, ne uykucu bir şey çıktın sen.”

Sarf ettiği ilk kelimelerin kızın kapalı bilincine ulaşamamasının verdiği rahatsızlıkla yatağın boş kısmına çöktü. Her gün gelen, yaşarken meslekleri hekimlik olan ruhlar Hare’nin tedavisini itinayla yaparken, kaybettiği kanın bedenindeki etkisi nedeniyle uyanması sürekli gecikiyordu. Aslında arada bilincinin yerine gelmesi gerektiğini belirtmişlerdi ancak uyanmamasının nedeni, kaybettiği fazla miktardaki kanın yerine konulamaması olduğu aşikârdı.

HİS 🔥 +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin