19. Büyü ♠

110K 7.4K 882
                                    

Arabanın ön camına düşen aceleci yağmur damlaları, alacakaranlık
havaya yaraşır bir şekilde metalik renkteydi. Bakışlarımı mıhlanmış gibi damlaların üzerine sabitledim. Her damla bir öncekinin akıbetini paylaşırcasına birbiri ardına akıp gidiyordu. Su birikintisine giren tekerleklerin sıçrattığı çamurlu sudan nasibini alan kaldırımlar arkamızdan söverken, tedirginlikle harmanlanan düşüncelerim tiz bir çığlık attı ve ihtiyarın sözleri zihnimde milyon kez yankılandı.

"O ihtiyarın her söylediğine inanma." Dakikalar süren sessizliği karakteristik sesiyle bozduğunda irkilerek başımı sürücü koltuğa çevirdim. Bir kez daha yokluğu karşıladı beni.

"O zaman neden yanına gittik, neden merak ettiklerini ona
sorma gereği duyuyorsun?"

Onun güçlü sesine karşın, sinek vızıltısı kalacak derecede
inceydi sesim. Belki de beni ciddiye almayışının en önemli sebeplerinden biri de buydu; sesim kadar güçsüz olan bedenim ve
ruhum sözlerimin tüm ehemmiyetini sömürüyordu.

"Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir," dedi kendinden
emin tonla.

"Kardeşini geri almak için beni öldürmen gerektiği konusunda
araftasın o zaman."

Kendimden beklemediğim bir biçimde cesaret isteyen sorular
sormam, cümlemin bitiminde akıbetimi suratıma vuruyordu.

Gelirken kısacık süren yol, son sorduğum sorunun yanıtını bekleme süresiyle dönerken daha uzun gelmişti sanki.

Aldığı rahatsız nefesler ilmek ilmek huzursuz havaya karıştı-
ğında, "Bunu seninle konuşmayacağım," dedi.

"Ölmekten korkmuyorum," diye itiraf ettim. Öyleydi de.
Nihayetinde bu şehirde ölmek benim için sonsuza dek yok oluş demekti; benim korktuğum şeyse yok olmak değil sevdiklerimden
uzakta oradan oraya savrulup gitmekti, şimdi olduğu gibi.

"İğneden bile korkan bir kız, ölümden korkmuyor öyle mi?"
Sesindeki alayı göz ardı ederek sanki görüyormuşum gibi olduğu
tarafa bakmaya devam ettim. "Buna inanmadım."

Sıkıntılı bir nefes alıp, sırtımı koltukla bütünleştirdim. "İnanıp
inanmamak senin seçimin, müstakbel katilimin hakkımda ne
düşündüğünü pek umursamıyorum açıkçası."

Çıkışan cümlelerime öfkeli bir karşılık beklerken sergilediği
sükût beni şaşırtmıştı. Sonumu bilmek mi çenemin bağını çözmüştü bilemiyordum fakat konuştukça konuşasım geliyordu.
Geldiğimiz yollardan farklı olarak, yapıların daha yoğun olduğu bir caddeye dönüş yaptığımızda rotasının ev olmadığını anladım.

"Nereye gidiyoruz?"

"Gidince görürsün."

"Söylesen olmaz mı?" Midemdeki minik mehter takımı araba
salladıkça sedasını artırıyordu, bundan rahatsızlık duyarak avucumu oraya bastırıp sıktım.

"Bir şeyler yiyeceğiz," demesiyle yanaklarımın kızardığını hissettim.
Bu adamdan hiçbir detay kaçmıyordu kesinlikle.

"Ne yiyeceğiz?"

"Dürüm."

"Dürümcü mü var burada?"

"Evet."

"Ama burada hiç hayvan yok ki."

"Etle yaptıklarını kim söyledi."

Bezmiş sesi duyularıma intikal
ederken aramızda geçen diyaloglar kısa ve netti.

HİS 🔥 +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin