6. Mahkûmiyet ♠

119K 8.5K 1.4K
                                    

Korku adeta ışıldayan gözleriyle bana bakarken, mahkûmiyetle
sınanmış ruhum alaycı bir gülüş bahşetti. Kader denilen olay
başlı başına çözümsüz düğümlerle defalarca iç içe geçirilmişti.
Çözmeye çalışmak mümkün değildi ve üstelik deneyene de koca
bir düğüm armağan ediliyordu. Ah, ne absürt bir paradoks; çö-
zümsüz yazgım hiç tanımadığım insanların dilinin ucunda dolanıyordu.

Ufak tefek bir kız değildim ama tedirginlik beni oturduğum
eski koltuğa iyiden iyiye sindirdiğinden dolayı küçücük kalmıştım.Karmakarışık düşüncelerime ek olarak bir de beni hayrete düşürecek olaylar cereyan edince, gözlerimi kırpmadan olanları
izlemek dışında başka çarem kalmamıştı. Sandalyenin birkaç santim üstünden yükselen siyah kare biçimindeki paket usulca yukarı doğru süzüldü, onu siyah bir demir parçası takip etti. Paket,
içinden bir sigara dalını sahibine teslim ederek gelişinin aksine
hızlı bir şekilde aşağı indi ve gözden kayboldu. Sigaraya istediğini veren, çakmak olduğuna kanaat getirdiğim siyah demir parçası da aynı sonu paylaştı. Tek bir noktaya sabitlenen sigara, ucunda karıncalanan ateşle ağır ağır tükenmeye başladığında özgür bıraktığı dumanı odayı etkisi altına almayı başarmıştı.

"Saf saf bakmaya başladın yine."

Sigarası yavaşça dizi olduğunu tahmin ettiğim yere inip orada
durdu. Sesi daha önce duyduğum hiçbir erkeğin sesine benze
miyordu; hoş, babamın yediği haltları öğrendikten sonra hoşlandığım tek erkek de dâhil tüm karşı cins midemi bulandırmaya
başlamıştı. Fakat Ateş'in sesindeki tuhaf tınıya karşı nötr olmakta
zorlandığım bir gerçekti.

"Kusura bakma, her gün karşımda eşyalar kendiliğinden hareket
etmiyor."

"Senin dilin yine fazla çalışmaya başladı."

"Sen ne kadar tuhaf bir adamsın ya, hem kardeşin tarafından
kandırılıyorum hem de senin kaba saba hareketlerinle uğraşmak
zorunda kalıyorum."

İşte yine tutamadım kendimi, biri benim ağzıma koli bandı
yapıştırabilir mi?!

"Yani kibarlık iyi bir şeydir, biraz daha kibar olamaz mısın?"

Sesim son cümlemdeki tona kıyasla aç bir kedinin köşeye kıstırdığı
zavallı farenin yardım mırıltısı gibi çıkmıştı. Dikkatle açılan gözlerim sandalyedeki en ufak kıpırtıyı hissederek beynime uyarı
göndermek için fırsat kolluyordu. Çıkışla aramdaki mesafeyi
hesaplamaya çalışırken Sezgin, Derin ve yaşlı bir adamın içeriye
girmesiyle derin bir nefes aldım.
Yaşlı adam ağır adımlarla yaklaşıp, ucunda oturduğum koltuğun tam ortasına çöktü. Bakışlarımı istemsizce üzerinden ayıramıyordum. Evi ve eşyaları gibi, kıyafetleri de oldukça yıpranmıştı. Bembeyaz saçları ve yaşanmışlıkların belirtisi olan çizgiler göz çevresini kendilerine mesken tutmuşlardı. Aynı benim gibi, fakat benim aksime kendini belli eden muhteşem bir gözlemle yeşil gözlerini yüzümde dolaştırdı; dolaştıkça ifadesi değişkenlik kazandı.

İşaret parmağını kendinden çok uzaklaştırmadan kaldırıp beni
gösterirken, "Bu kız," dedi manidar bir sesle. "Bu kız yaşıyor, yanaklarına bakın şunun kıpkırmızı."

Buruşmuş elleri bana yaklaştıkça ürküyordum ama tuhaf bir şekilde
geri çekilmiyordum. Nihayet sert ve buz gibi elleri yüzümle
buluştuğunda yanmış gibi hızla geri çekti; yaşlı yüzünü endişe
gölgelemişti.

"Olamaz, bu kız yaşıyor!"

Sobanın yanında duran sandalye rahatsız bir şekilde geriye
doğru itildiğinde, içimdeki kasvetli duygular parçalara bölünüp
dağıldı. Büyük adımlar, oturduğumuz koltuğa doğru yaklaştı. Yine tam dibimde durdu. Babetimin önünü zorlayan başparmağım onun ayakkabısının baskısını hissetti.

HİS 🔥 +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin