8- Karanlık Gece

Start from the beginning
                                    

"Görüyorsun Eran, ayna gibi düz görünüp seni yüceltenlere hemen kanma. Altın olup parlayanlara, seni küçümseyenlere de inanma." Gar'hun'un bu ayna ve şamdanlarla anlattığını Eran çok iyi anlamıştı. Mahcupluğunu gizlemek istercesine başını eğip yürümeye devam etti.

Beş kanat açıklığı kadar ilerlemiş sandalyelere varmışlardı. Açık renkli ahşaptan oyma sandalyeler pencerenin hemen yanında birbirlerine bakarak gri minderlerine oturacak Hiddarunları bekliyorlardı.

"Gel, otur buraya," diyerek eliyle sağdaki sandalyeyi gösterdi. Ardından sandalyelerin arkasındaki açık pencereleri kapattı. Konuşmalarının dinlenmesini istemiyordu. İro'nun tünemesi için bir sandalye daha çekip Eran'a işaret ettiği yerin karşısına oturdu. Herkes yerine geçince Gar'hun zehrin yorduğu bedenine derin bir nefes alıp söze başladı.

"Bu zehrin bedenime nasıl girdiğini, tam olarak ne zaman zehirlendiğimi bilmiyorum. Ama şifacılara göre kahvaltıdan önce hatta aslan saldırısı olduğu akşam saatlerinde bu zehir bedenime bulaşmış. Bunu diyeceğimi tahmin edemezdim ama sen o gün kuralları çiğneyip Gamalara çıkışmasaydın sana odanda kalmanı emretmeyecek, ben de seni suçluyor olacaktım." Gar'hun konuşmasına ara verip öğrencisinin davranışlarını inceliyordu. Eran sakin duruyor, İro pür dikkat Gar'hun'u dinliyordu. "Bunu senin yapmadığına eminim, ama şu an Andarun'daki herkes bunu senin yaptığına emin."

"Peki ya şimdi? Beni suçlu ilan edenler cezalandırılmamı bekliyor olacaklar! Üstelik diğer prenssoylar, onlar için bu olay kadar güzel bir haber olamaz! Gar'hun! Şu an o haini bulamazsak neler olacağını benden daha iyi biliyorsun. Prenssoyluğuma leke düşmesi demek..."

"Onu bulacağımızı da senden daha iyi biliyorum," diyerek öğrencisinin sözünü kesti. Konuşmanın başından beri ilk kez tebessüm etmişti. Sağ göz kapağının üzerindeki yara izi belirginleşmiş altın renkli gözlerinin feri gelmişti. "Zehir şişesine dokunarak onu odana koyan kişiyi tespit edebilirsin," dediğinde Eran öfkelenerek doğruldu.

Eran'ın kimselere söylemediği, henüz tam olarak gelişmeyen bir yeteneğiydi bu temas ederek olayları zihninde canlandırma. Üstelik bu kadar yorgunken ve zehir şişesi o kadar küçükken Gar'hun dediğini yapmak imkansıza yakındı.

"Bu konuyu daha önce de konuştuk Gar'hun, o yeteneğim konusunda geliştirmem gereken çok şey var. Hem kopmuş tüy kadar şişe, ne kadar anı tutabilir ki üzerinde?"

"Denemeden bilemezsin,"  derken Seferdarların yanında yere fırlattığı zehir şişesini arıyordu gözleri.

Yaklaşık dört kanat açıklığı mesafede yerde mum ateşiyle parlayan bir cam parçası görünce durdu. "Walen," diye seslendi. Zeminde birden bire beyaz renkli duman belirdi. Duman arttı da arttı. Gar'hun'un öncül ruhu ortama uygun bir bedene bürünüyordu. Duman yükseldi, parça parça bölünüp şekil almaya başladı. Dumandan beden Gar'hun'un sol omzuna ve koyu gri kanatlarına dolanınca beyaz ejderha şeklini aldı, altın sarısı gözlerini açıp oturanları selamladı. Öncül ruhlar bağ kurdukları kişinin göz renklerini, yeteneklerini, sesini hatta görüntüsünü bile taklit edebiliyorlardı. İro, Walen'i görünce talim aklına gelmişti. Karşısındaki saf enerjiden mahluk dumandan olsa da demir kadar güçlüydü. Bedeni tamamen şeklini alınca beyaz pulları parlayan küçük bir ejderha olmuştu.

"Walen, kadim dostum. Küçük bir ricam olacak senden. Zehir şişesini getirir misin?" Sözünü bitirir bitirmez Walen yok odu. Saniyeler sonra zehir şişesiyle yanlarına geldi. Küçük şişeyi efendisinin ellerine bıraktı.

Gar'hun, Walen'e teşekkür edip elindeki zehir şişesini Eran'a uzattı.

"Dokun!"

Ellerinin arasına sıkıştırılan şişeye baktı. Her canlı farklı bir enerji yayardı. Nesneler de bazen bunu taneciklerinin arasında belli bir süre muhafaza ederlerdi. Bazen arflarca, bazen aylarca, bazen ise saniyeler içinde enerji bu maddeyi terk ederdi. Eran nasıl yaptığını ya da ne zaman yaptığını anlamadığı bir şekilde bu enerjiyi takip ederek geçmişte olanları, konuşmaları, kişileri, canlıları, zamanı hatta tamamen yaşananları tekrardan zihninde canlandırabiliyordu. Odaklanmaya çalıştı. Enerjiyi hissetmek için parmak uçları şişeye temas edince zihni zamanda küçük bir yolculuğa başladı.

HİDDARUN *Düzenlenecek*Where stories live. Discover now