5- En Güzel Gün

En başından başla
                                    

Komodindeki saç fırçasını alıp kısa kızıl saçlarını taramaya başladı. Kulaklarının arkasından iki küçük örgü ile toparlattı. Aynaya bir adım daha yaklaşıp pembe gözlerine baktı. Küçük ama dolgun dudakları, pürüzsüz beyaz cildi ve ince burnu uyumaktan şişmişti. O halini görenler yeni uyandığını hemen anlardı.

Kaybedecek vaktinin olmadığını düşünerek defterini, kitaplarını çantasının içine koydurdu. Çalışma masasının ortanca çekmecesinden kırmızı renkli kadife cevher kesesini alıp belindeki kuşağa yerleştirdi. Odasından çıktı, merdivenlerden inerek bir alt kattaki mutfağa geçti. Kulübeye gideceği için yanına yiyecek bir şeyler almaya karar verdi ve tezgahta duran taze ekmekleri çantasının içine yerleştirmeye başladı. Mutfaktan çıkacakken kapının yanındaki ahşap masanın üzerindeki annesinin bıraktığı notu fark etti.

"Begonyam, bugün biraz erken kalktım. Çok yorgun olduğun için seni uyandırmak istemedim. Belki unutmuşsundur diye sana bu notu bırakmak istedim. Bugün pazar kurulacak, tüccar Bahd'a siparişlerin vardı, onları almayı unutma. Birde, geçen ay tüccar Yoban'dan birer çuval pirinç ve buğday almıştım. Yanımda yeteri kadar cevher yoktu, bir sonraki ay getir dedi. Masaya bir kese cevher bırakıyorum. Bu cevherler ile onların parasını verir misin benim güzel begonyam? "

Yazılanları bir nefeste okumuştu. Notun yanında kadife kumaştan bir kese görünce onu da belindeki kuşağa bağladı. Çantasını çapraz takarak en alt kata indi. Meydana açılan sokak kapısının yanındaki sandaletlerini giydi ve dışarı çıkmadan önce pudra pembesi kanatlarını serbest bıraktı. On beş saniye kadar kemiklerinin yerine oturmasını beklerken duvarda asılı olan ev anahtarlarını aldı. Kül grisi pelerinini omuzlarının üzerine attırdı ve sokak kapısını açtı.

Dışarısı az önce pencereden izlediğinden daha da kalabalıktı. Meydanda bazı Purpuralar, eflatun kanatlarını armoni ile çırparak kalabalığı coşku dolu ezgiler ile selamlıyorlardı. Sadece pazar zamanı değil bütün günlerde meydanda sokak sanatçıları olur, kalabalığın gürültüsüne onların şarkıları da karışırdı. Evlerinin çıkış kapısı meydana baktığı için iki üç adım atması ile Amenia'nın da kalabalığa karışması bir oldu. Uçan Herradenlerin aksine yürüyerek pazara gitmeye karar verdi. Kalabalık yüzünden uçmak istemiyordu aslında. Uçarken kanatları yelpaze gibi açılacaktı. Ya o fark etmeden başka bir Herraden kanatlarına bakar da sarı tüyünü görürse düşüncesi bir kurt gibi beynini kemiriyordu. Kanatları pelerininin altında yürümeye devam etti.

Meydanın sağ tarafındaki kalabalık sokağa girdi. Kanat rengini henüz kazanmamış çocuk Herradenlerin ellerinde oyuncaklarla koşuşturduğunu görüp gülümsedi. Çocukların gülme sesi bile neşesini yerine getirmişti. Kendi çocukluğu geldi aklına. Annesiyle pazara gelince koşuşturur, renk renk şekerler yer, yeni oyuncaklar alırdı. Şimdi ise pazara tek tük gidiyordu. Geçmişi düşünerek yürümeye devam etti. Pazar çadırlarını görünmeye başlayınca kalabalık daha da arttı.

 Pazar çadırlarını görünmeye başlayınca kalabalık daha da arttı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin