72.

5.7K 439 480
                                    

Sevgili pizzeykus ;

Eski kullancı adına geri dön, onu daha çok seviyorum. O kullanıcı adın şu an istediğim şekilde değil diye ithafını kısa tutuyorum, bye

*

Salondaki üçlü koltuğa uzanmış, Ashton'ın gelmesini bekliyordum. Korkunç prezervatif kazası sonrası hapları ne kadar çabuk içersem benim için o kadar iyi olacaktı. Umarım Ashton hızlı olurdu.

Aradan beş dakika gibi bir süre geçtikten sonra, uyumak üzereydim ki kapı çaldı. Yavaşça ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Yürümek benim için azıcık sancılı olmuştu; hâlâ bazı kaslarım bana acı verebiliyordu çünkü.

Kapıya varıp kapıyı açtığımda, karşımda sadece Ashton'ı değil, Calum'ı da buldum. Ashton'ın yüzü asıktı, Calum ise Ashton'a şirin denilebilecek bakışlar atıyordu.

"Burada ne işin var?" dedim Calum'a bakarak. Soruma oflayarak karşılık verdi. "Bana olan sevginiz gözlerimi yaşartıyor gerçekten. Hani ben yokken bir şeyler için icraata geçtiğinizi bilsem, beni sevmemenizi de sorun etmeyeceğim. Ama yok, yok yani."

Ashton'a bakıp imalı imalı güldüm. O da bana aynı gülümsemeyle bakıyordu. Calum tabii ki de bunu fark etti. "Ne oluyor?" diye sordu. "Ne kaçırdım? Neden gülüyorsunuz?"

"Yok bir şey." Gülümsememi bastırmaya çalıştım; ama başarılı olamadım. Kapının önünden çekilip geçmeleri için yol açtım. "İçeri geçsenize."

Ashton elindeki poşetlerle mutfağa doğru ilerlerken ben de Calum ile salona geçtim. O salondaki geniş koltuğa yayılırken, ben de teklide oturmayı tercih ettim. Tabii tam oturduğum sırada kasıklarıma öyle bir sancı girdi ki, inlememek için kendimi zor tutmuştum. Calum'ın şüphe dolu gözleri üzerimdeydi. "Bir şeyin mi var GZ, hasta falan mı oldun?"

Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Yo, nereden çıkardın?"

Omuz silkti. "Bilmem."

"Ben iyiyim," dedim ve gülümsedim. "Beni boş ver de, seni buraya hangi rüzgâr attı, onu söyle Shaggy."

"Ashton'ın garip bir alışveriş yaptığına dair bir mesaj aldım, ben de onu sokakta yakaladım. Sana geleceğini söylediğinde de peşine takıldım işte."

Söylediklerinde sadece bir noktaya takılmıştım. "Ashton'ın garip bir alışveriş yaptığına dair bir mesaj mı aldın?"

"Evet, benim her yerde casuslarım vardır da." Bana göz kırptı.

"Peki, casusların sana Ashton'ın ne aldığını söyledi?"

Cevap verirken tereddüt etmedi. "Bolca dondurma ve şey... Prezervatif."

"Ona almamasını söylemiştim," diye mırıldandım kendi kendime. Calum bunu duymuş muydu bilmiyordum, ama kocaman gülümsedi. "Başta Ashton'ın seni aldattığını düşünüp delirmek üzereydim ki, o prezervatiflerle doğruca senin evinin yolunu tuttuğunu gördüm. Ne âlemdesiniz diye yoklamak için de peşine takılayım dedim. Ee, prezervatifler yakın bir tarihte sevişeceğiniz anlamına mı geliyor?"

"Calum!" Ellerimle yüzümü kapattım. "Yapma şunu."

"Tanrı aşkına, ne yapıyorum ki?"

Ashton, bir elinde su dolu bir bardak, diğer elinde de ertesi gün hapı olduğunu tahmin ettiğim o şeyle içeri girince ikimizin de dikkati dağıldı. Gözlerim, Ashton yanıma gelip elime bardağı tutuşturana kadar onu takip etti. Elinde tuttuğu hapı da bana uzatırken, "iç bunu," dedi.

"O ne?" diye sordu Calum. Onu umursamayıp hapı elinden alarak ağzıma attım. Suyu da kafama dikip yutarken Ashton Calum'ı muhteşem bir dürüstlükle cevapladı. "Ertesi gün hapı."

Az kalsın boğuluyordum. Calum da benimkinden daha dehşet verici bir reaksiyon göstererek ayağa fırladı. Bağırıyordu. "Ne, ne, ne, ne, ne?"

Ashton pişmanlıkla alnına vurdu. "Kahretsin, bunu söylememeliydim."

"Bu ne demek, farkında mısınız?" Calum salonu arşınlıyor, delicesine bağırarak konuşuyordu. "Seviştiniz demek. Seviştiniz! Bildiğin o işi yaptınız demek. Tanrım!"

Calum'ın hareketlerini endişeyle izliyordum. İçinde seks ve sevişme geçen birkaç cümlenin ardından bir anda heyecanlı yürüyüşüne son verdi. "Dur bir dakika! Ertesi gün hapı hiçbir şekilde korunmadığın durumlarda alınmıyor muydu?"

Bakışlarını bize çevirdi. "Hem seviştiniz, hem de korunmadınız mı?"

Bir şey söylemedik. Söylememize de gerek yoktu, o bunun cevabını zaten biliyordu. "Yani seviştiniz ve..." İşaret parmağıyla Ashton'ı gösterdi. "Senin spermlerinin," parmağını Ashton'ın üstünden bana kaydırdı. "Senin yumurtalarınla buluşma ihtimali vardı; ama siz o hapla buna az önce engel oldunuz."

Sessizliğimizi koruduk.

"Graziella!" Calum hiddetle bana doğru yürüdü. "Tükür onu!"

Calum'ın resmen gözü dönmüştü. Bana dokunmaya çalışacakken Ashton onu tuttu. "Saçmalama Calum, uzak dur ondan."

"Olmaz! Söyle, tükürsün çabuk."

Yüzümü buruşturdum. "Calum, hapı yuttum. Tüküremem."

"Kus o zaman! Ne bileyim, bir şeyler yap da çıkar!"

"Sakin olur musun?" Ashton onu zar zor bir koltuğa oturttu. "Sana tüküremeyeceğini söyledi."

Calum Ashton'ı ittirdi. "İkinizden de nefret ediyorum! O kadar aptalsınız ki, çoğu zaman kendimi canlı canlı yakmak istememe sebep oluyorsunuz. Ve bilmenizi isterim ki bunda gayet ciddiyim!"

Tavrı beni üzüyordu. "Sence de aşırı tepki vermiyor musun?"

"Hayır, vermiyorum." Calum, Ashton'ın bütün zapt etme çabasına rağmen, ellerinden kurtulup ayağa kalktı. "Yaptığınız bu korkunç, dayı olmamı engelleme sabotajından sonra bir daha sizinle asla konuşmak istemiyorum."

Ve Calum Hood, öfkeli bir şekilde kapıyı çarpıp çıkarak evimi terk etti.

🎃&🐓

Atarlı calum hood bebek isteyen tayfayı coşturuyorororororor

ama yazar benim, ben istemediğim müddetçe o spermler, o yumurtaları dölleyemez, hadi eyv ;))

scream my name // irwinWhere stories live. Discover now