I.L. Bölüm 10

3.2K 251 94
                                    

Hotele vardığımızda Mary ile birlikte arabadan indik. Zara'ysa aşağıya inmemişti. Mary, Zara'ya baktı. ''Sen gelmiyor musun?'' Kafasını olumsuz anlamında salladı. ''Kulübeye gidip eşyalarımı toplamalıyım. Saat beşte yola çıkacağız.'' Mary ona bir şeyler daha söyledikten sonra ''Görüşürüz,'' dedi. Araba yanımızdan ayrılırken onun arkasından baktık. Hotele doğru yürürken ''Zara nereye gidiyor?'' diye sordum. Etraftaki yeşillikleri incelerken ''Sadece Zara değil, hepimiz gideceğiz,'' dedi. ''Eve geri dönüyoruz.'' Söylediklerinden bir şey anlamamıştım. ''Burada yaşadığınızı sanmıştım.'' Olumsuz mırıltılar çıkarttı. ''Buraya sadece dolunaylarda kutlama yapmak için geliriz. Büyükannelerimizin arasındaki değişik bir gelenek işte.'' Yani buraya öylesine gelmişlerdi. Sanırım onları bir daha göremeyecektim.

Hotelin kapısına kadar geldikten sonra Mary'nin telefonu çaldı. Kısa cevaplar vererek kapattığı telefon konuşması onun moralini bozmuş gibiydi. ''Benim gitmem gerekiyor Rebel, annem aradı. Kız kardeşimi babamdan almam gerekiyor. Sonra da eve dönmek için hazırlanmam gerek.'' Yüzünde üzgün bir ifade vardı. Gülümsedim. ''Seninle tanıştığıma sevindim Mary, iyi yolculuklar.'' Beklemediğim bir şey yapıp bana sarıldığında üstümdeki şoku atlatıp bende ona sarıldım. ''Kendine dikkat et Rebel.'' O da bana gülümsedi ve sonra arkasını dönüp arabasının yanına doğru yürümeye başladı. Patrick'i hotele kadar getirdiği için arabasının burada olması çok normaldi. Hastaneye de Patrick'le gelmiş olmalıydı. Arabaya binip uzaklaşmadan önce kornaya bastı. Ona el salladım ve gözden kaybolana kadar arkasından baktım.

Ardından yeniden hotele doğru döndüm ve içeriye girdim. Patrick'in nerede olduğunu bilmiyordum bu yüzden telefonumu çıkarttım ve ona nerede olduğunu sorduğum bir mesaj gönderdim. Çok geçmeden nerede olduğunu söylediği bir cevap geldi. Mesajda ''Resepsiyonun arkası, soldaki oda,'' yazıyordu. Küçük adımlar atarak resepsiyonun arkasındaki demir kapının önüne geldim. Kapıyı yavaşça ittirip açtıktan sonra soldaki odaya doğru yürüdüm ve içeriye girdim. Odada çift kişilik bir yatak, tek kişilik bir koltuk, köşeye konulmuş küçük bir kıyafet dolabı ve tam kapının yanına yerleştirilmiş yuvarlak bir masa vardı. Parke gri bir halıyla kaplanmıştı. Karşımdaki yatakta Sarah hala baygın bir şekilde yatarken, yatağın yanındaki tekli koltukta Patrick oturuyordu. Beni görünce ayağa kalktı. ''Hoş geldin.'' Ona doğru yürüdüm ve yanına gelince elimi omzuna koyup sıktım. ''İyi misin?'' Omuz silkti. ''Sarah gözünü açarsa daha iyi olacağım.'' Sahi, bunun normal bir baygınlık olduğunu söylemişlerdi ama o hala ayılmamıştı. ''Keşke onu hastaneye götürseydiniz. Doktorlar ne yapılacağını bilirdi.'' Kalktığı koltuğa geri oturdu. ''Sarah'nın normal ilaçlara karşı alerjisi var. Onu buraya getirdiğimizde Mary denilen kızın büyük annesi geldi. Hekim gibi bir şeymiş sanırsam. Sarah'nın durumunu kontrol ettikten sonra ona ilaç hazırladı.'' Eliyle yatağın yanına duran şişeyi gösterdi. Şişenin içerisinde birkaç bitki ve su vardı. ''Kadın şifalı otların nasıl kullanıldığını iyi biliyormuş ve onu doğal yollarla iyileştireceğini ama Sarah'nın uyanmasının bir iki günü bulabileceğini söyledi.'' Anladığıma dair mırıltılar çıkarttım. ''Umarım yakın bir zamanda uyanır.'' İç çekti ve ''Umarım,'' dedi.

Birkaç saat boyunca Patrick'le birlikte Sarah'nın başında bekledim. Bu süre içerisinde Patrick ile bir sürü şey konuşmuştuk. Saat yediye gelirken odama gitmeye karar verip ayaklandım. Saat sekizde eğlence parkındaki işimin başında olmak zorundaydım. İkinci günden işe geç kalamazdım. Ellerimi cebime attığımda oda anahtarımın ve diğer her şeyimin vosvosta kaldığını hatırladım. Sıkıntıyla iç çektim. ''Ne oldu?'' Dudağımı dişlerimin arasına aldım ve Patrick'e baktım. "Eşyalarımın hepsi vosvosta kaldı. İşe gitmek için hazırlanmalıyım.'' Eliyle çenesini sıvazladı. ''Arabayı gidip aldığım için şanslısın, yoksa bütün bir geceyi kanlı kıyafetlerinle geçirmek zorunda kalacaktın. Çocukların bu görüntüden hoşlanmayacağından eminim.'' Gülümsediğinde gülümsedim. Komiklik yapmaya çalışıyordu ama pek başaralı olduğu söylenemezdi. ''Sen burada Sarah'nın başında bekle ben gidip eşyalarını getireyim.'' Onu onayladım. Eşyalarımı getirmek için odadan çıktığında Sarah'nın yanına doğru ilerledim. Ona baktığımda göğsünün düzensiz bir şekilde inip kalktığını gördüm. Göz kapakları oynamaya başladığında parmağını kıpırdattı. Birkaç saniye sonraysa gözlerini yavaşça araladı. Patrick'in söylediğine göre Sarah'ın kendisine gelmesinin daha uzun sürmesi gerekiyordu. O uyanınca şaşırmıştım. Şaşkın gözlerimi onun üzerinde dolaştırırken gözlerim gözlerini buldu. Şüpheyle beni süzüyordu. Beni hatırlamamış mıydı? ''Burada ne yapıyorsun?'' Sorusu beni hatırlamadığının işaretiydi. Ayrıca sesi yorgun ve pürüzlüydü. O da bunu fark etmiş olacak ki öksürerek boğazını temizledi. Sorusu karşısında bir an ne söyleyeceğimi bilemedim. ''Ben bu otelde kalıyorum. Patrick birazdan gelecek. O gelene kadar başınızda beklememi söyledi, baygınlık geçirdiniz.'' Sarah huzursuzca yattığıyerde kıpırdadı. ''Su var mı?'' Sorusuyla beni yine şaşırtmayı başarmıştı. Biran elim ayağıma dolaşmıştı. Gözlerimle odayı taradım. En sonunda masanın üzerinde bir sürahi ve bardak gördüm. Hızlı adımlar atarak masanın yanına ulaştım ve Sarah için bardağa su doldurdum. Geri dönüp suyu ona uzattığımda kafasını yavaşça yattığı yerden kaldırıp suyu içti. Bardağı bana geri uzattıktan sonra uykusuna geri dönmüştü. O uyuduktan sonra Patrick odaya girdi.''Çantanı getirdim.'' Yanına gidip ona teşekkür ettikten sonra ''Sarah uyandı,'' dedim. Anlamayarak bana baktı. ''Hala baygın gözüküyor, uyandığına emin misin?'' Kafamı salladım. ''Evet, uyandı ve benden su istedi. Şimdi yeniden uyudu.'' Emin olamayarak Sarah'ya bakmaya devam etti. Ardından beklemediğim bir şey yapıp onu hafifçe uyanması için dürtükledi. Sarah uyanmayınca kolundan tutup onu yavaşça ama etkili bir biçimde sarstı. Bir yandan da yüksek sesle ismini söylemişti. Bana baktı. ''Eğer ayılmış olsaydı şimdiye kadar gözünü açardı. Bir daha böyle şakalar yapma Rebel, hoş değildi. ''Kekeledim. ''A-ama...-'' Patrick sözümü kesti. ''İşe gitmek için hazırlansan iyi olacak, geç kalacaksın.'' İç çektim. Bana inanmıyordu ve ne dersem diyeyim inanmayacağa benziyordu. Bir şey söylemeden odadan çıktım. Sözüme inanmayıp beni üstü kapalı bir şekilde odadan kovmuştu. Kendi kendime söylenerek odama kadar çıktım. Odama çıktığımda kanlı kıyafetlerimi çıkartıp temiz kıyafetler giydim. Karnım acıkmıştı. Bu yüzden işe gitmeden önce hotelin yemek salonunda bir şeyler yemeye karar verdim. Odadan çıkmadan hemen önce gözüme camı kırık cep telefonum çarptı. Telefonu görünce yemek yemeyi unutmuş sadece ona odaklanmıştım. Bir müddet boyunca sadece camı kırılmış telefonuma baktım ve düşüncelerin beni sarmasına izin verdim. Gözümden yaşlar akarken sessiz hıçkırıklarım bana eşlik ediyordu. Telefonum çaldı. Elimle gözlerimi silip arka cebimdeki telefonuma uzandım. Arayanın Bay Antony olduğunu görünce boğazımı temizledim ve telefonu açtım. Hattın ucunda ki sesi neşeli geliyordu. ''Merhaba Rebel nasılsın?'' Her ne kadar boğazımı temizlemiş olsam da sesim pürüzlü ve üzgün çıkmıştı. ''İyiyim Bay Antony siz?'' Bay Antony'nin sesi hemen değişti.''Rebel ne oldu?'' Onun endişeli sesi karşısında kendimi tutamayıp hıçkırdım. Bana destek verebilecek, bana sarılıp her şeyin geçeceğini söyleyecek birisine ihtiyacım vardı. ''Hatırladım,'' dedim. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından ''Neyi?'' diye karşılık gelse de Bay Antony daha sonra neyden söz ettiğimi anlamış olacak ki bir ''Rebel...'' dedi destek vermek istermişçesine. Daha çok hıçkırdım ve kendimden hiç beklemediğim kelimeler dudaklarımdan döküldü. ''Ben burada kalamam, büyükannemin yanına gitmem gerekiyor.'' Çok hızlı konuşmuştum.''Dur bir dakika Rebel, hey!'' Onu dinlemedim. ''Anneme, büyükannemin yanına gideceğime ve onunla yaşayacağıma dair söz vermiştim.'' Sesi sesimi bastırdı. "Sakin ol Rebel, oraya geleceğim.'' Ona itiraz edemeden telefon suratıma kapatıldı ve ben boş ekrana bakakaldım. Odanın kapısını çekip çıkarken aklımda iki düşünce vardı. Büyük annemin yanına gitmek ve cep telefonumu tamir ettirmek.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 01, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İNVİCTA'NIN LANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin