MELODİ-2

4.6K 182 11
                                    




Sessizlik bir ömür boyu...

Korkmak 2 saniye...

Yalnızlık bir ömür boyu...

Kalabalık 2 saniye...

Sevgi ömür boyu...

Aşk 2 saniye...

Aynada ki yansımam bana bakıyor, bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Çökmüş göz altımı işaret ediyor gözlerim. Bir şeyler oldu buralarda diyor. Bir şeyler oldu ve sen, sen olmaktan uzaklaştın, bu kadar uzaklaşma geri dönme zamanı şimdi diyor dudaklarım...

Ve kalbim... Kaç diyor, saklan diyor. O yine gelecek ve sen çok savunmasız bir haldesin!

Beynim toplan ve çık karşısına diyor. Beynim bu cesareti nereden buluyor?

Kendi içimde verdiğim savaşın hiç bir işe yaramayacağını bile bile yine de yapıyordum bunu. İnsan bunu neden yapar ki?

Toyga dayanamamıştı, kapımı tıklatmaya başladı. "Melodi iyi misin? Ses ver!" Kapı kolunu zorlamaya başladı. Onu daha da meraklandırmamak için kapının kilidine uzattım elimi ve lavabodan çıkmadan önce son kez kendime baktım.

Ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı. Kapıyı hemen açarak dışarı çıkarken Toyga'yla çarpıştım. "O, orada. Küvette." Toyga içeriye uzanıp baktı. İçeri girecek gibi olunca onu durdurdum. "Merak etme." Demesi kolaydı elbette.

Korkunç biriydi, insan gibi değildi ki. İnsan olsan nasıl durduracağını bilirdin, ama bu, bu neydi bilmiyordum. "İçeri de kimse yok Melodi. Yanılmış olabilir misin tarçınım?" "Gördüm onu Toyga eminim, oradaydı. Yanılsama falan değildi. Evimin her yerinde rahatlıkla dolanıyor." Ellerimi saçlarımın arasına daldırıp koltuğa çökmüştüm. "Kaçamıyorum, kurtulamıyorum. Elim kolum bağlı bekliyorum. En acısı da ne biliyor musun? Kendimi ona karşı nasıl savunacağımı bile bilmiyorum?"  Toyga yanıma oturup omzumu sıktı. "Kurtulmanın bir yolunu bulacağız, korkma ve sakın bu şekilde kendini bırakma." "En iyisi sen evine git Toyga, sana da bir şey olmasını istemiyorum. Bu her ne ise şu anda burada ve bizi dinliyor olabilir. Sana sarmasın."

"Bars."

Boynuma bakarak söylemişti bunu, omzumdan geriye saçlarımı iterek boynumu açığa çıkardı. Bir küfür savurdu dişlerinin arasından. Elim istemsizce yara olan boynuma gitti, dişleye dişleye yara yaptığını düşünmüştüm. Toyga'nın bakışları ise bunun rastgele bir yara olmadığını gösteriyordu. Telefonuyla boynumun fotoğrafını çektikten sonra bana gösterdi. "Bilerek yapmış, bir anlam belki de..." Sözünü keserek ben devam ettim: "Damgalamış hayvan beni." Yaram o kadar derin yapılmıştı ki... Aylarca iyileşmeyecek bir yara vardı boynumda. Şu an telefonda baktığım boyun ise sanki benim değil gibiydi. Yara iyileşmiş ve geriye hafif kırmızı bir iz kalmıştı. Hem de bir kaç saatte olmuştu bu. Benim tenimin hassaslığı bu iyileşmeyi geciktirecek bir yapıya sahipken şimdi olan...

Başıma bir sopayla vurulmuş gibi gözüm karardı, yine o ağrı bulmuştu beni. Gözlerimi sımsıkı yumup başımı ellerimle sıkmaya başladım. Toyga yanımda bir şeyler söylüyordu fakat duyamıyordum onu, kulağımdaki çınlama her şeye engel oluyordu. Ağrının getirdiği mide bulantısı da kendini gösterince gözlerimi açarak koşmaya çalıştım. Lavaboya gelemeden 3 kez düşmüştüm, Toyga'nın tüm beni tutma çabalarına rağmen onu itiyordum. Beni istifra ederken görmemeliydi. O içimden çıkan şeyi görmemesi gerekiyordu. Tüm çabalarım başarısız olmuş, iyice güçten düşmüştüm. Klozetin yanına çöktüm. Ağzımdan ve burnumdan gelenleri görünce Toyga tuttuğu saçlarımı bıraktı "Bu ne Melodi?" onun sorusunun üzerine bir kez daha öğürmüştüm. Tekrardan saçlarımı avucunun içerisinde topladı. Bunu görmesi onun için hiç iyi olmamıştı. Ne düşünüyordur kim bilir?

Artık çıkacak bir şey kalmadığında yüzümü yıkamak için musluğa yöneldim. Hazır olunca dona kalmış bir vaziyette klozete bakan Toyga'ya döndüm. "Doktorlar bulamıyorlar nedenini. Olmadığım testte kalmadı sanırım. En başta ağrılarıma migren diyorlardı, mide bulantım eklenince ve bunlar, doktorlarda benim üzerimde araştırma yapmak istediler. İlk hafta her yerimi delik deşik etmeye çalıştılar, ailemde en sonunda dayanamayıp beni hastaneden aldılar. Öleceksem bile bu kadar eziyet çekmemeliymişim. Sonuç ben ve ne olduğunu bilmediğim bu siyah sıvılar, şiddetli baş ağrımın sonucunda baş başa kalıyoruz." Kafasını sallamakla yetinmişti. "Sen içeri geç, ben buraları temizleyip geliyorum." "Seni burada yalnız bırakamam. Hadi hallet işini geçelim." Yalnız kalmayı bende istemiyordum. Ama o gitmeliydi.

"Melodi buradan gitsen, yazlığa falan geçsen hem ailenle beraber olursun. Okulda tatile girmişken o yaratığa kendini unutturursun." Beni damgalayarak aslında unutulmazlara yazmıştı ismini.

Odaya geçtiğimiz de Toyga ağzındaki baklayı sonunda çıkardı: "Melodi, buradan gidene kadar bende kal o zaman, hedef şaşırtırız, hem benim evim daha küçük, kimin nereden çıkacağı planını yapmak zorunda kalmayız."

"Toyga hedef şaşırtmak değil yeni bir hedef çıkartmak olur bu, üstelik iki arkadaşınla beraber yaşıyorsun. Onları da düşünmelisin. Ben yazlığa geçerim, babamlara da haber veririm gelsinler diye. Sende beni merak etme, sürekli arar haber veririm."

"Neden hasta olduğunu bana söylemedin?"

"Hastalığım henüz belli değil üstelik hasta olduğumda kesin değil. Ne diyecektim ki başım ağrıyor sonra siyah siyah kusuyorum. Bunu mu diyecektim?"

"Bilmiyorum, senin için elimden bir şey gelmiyor olması çok sinirimi bozuyor. Bu arada kızarıklık da git gide kayboluyor, umarım o hayvandan hiç bir iz kalmaz."

"Elinden bir şey gelmediğini mi zannediyorsun Toyga, farkında değil misin varlığının beni ne kadar rahatlattığının?"

"Korkularını engelleyemiyorum."

"Korkularımın kaynağı sende değil çünkü." Bana suçlu suçlu bakıyordu. Görende her şeyin sorumlusu o zannedecekti. Belki de gerçek dostluk buydu, her sorununu çözmeyi gerektiriyordu, çözemeyince de kendini sorumlu hissediyordun. Ellerine uzandım, ince parmaklarımla onun büyük ellerini sararak: "Sıkma canını, her şey olacağına varır. Ben bir bavul hazırlayıp, yola çıkarım. Sende evine geç uyu."

"Bu söylediğinin saçmalığının farkına sende bir var istersen." Farkındaydım, ama onu korumak istiyordum. Benim yüzümden başına bir şey gelmesini istemiyordum.

"Hadi yürü, bavul hazırlayalım." Ben önde o arkamda merdivenleri adımlayarak odama çıktık. Dolabın üstünden ona bavul indirttim, hızlıca eşyaları koymaya başladım. Toyga'nın yine küfür ettiğini duymuştum. Elinde benim gece yatmadan önce okuduğum kitap vardı. Yanına hızlı adımlarla gidip kitabı elinden aldım. İlk sayfasında bazı harfler işaretlenmişti. Sırasıyla okumaya başladım çıkan kelimeleri.

"Y-A-Z

B-İ-T-T-İ-K-T-E-N

S-O-N-R-A

N-E

Y-A-P-A-C-A-K-S-I-N

?-?-?"

Gerçekten, ne yapacaktım?

🐆🐆🐆🐆🐆🐆🐆🐆🐆🐆🐆🐆🐆🐆🐆

DOKUN BANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin