-37- Uzun bir yürüyüş fikri.

Start from the beginning
                                    

Buğra, Berk'i üstünden ittiğinde bile Berk kaldığı yerden uykusuna devam etmekte kararlı gibiydi. Bizim uykumuzu kaçırmıştı ama kendisi uyumaya devam edebiliyordu. Adalet miydi yani bu ?

Buğra'ya "Hadi biz çıkalım, birazdan gelecek tıpış tıpış zaten. Olmadı Kaan zoruyla kalkar," dedikten hemen sonra ayağa kalktım ve Buğra'nın gelmesini bile beklemeyip kendimi derhal dışarı attım.

Serin hava tüylerimi ürpertse ve üşümeme yol açsa da, iyi gelmişti açıkçası. Kalan bir gramlık uykum da yok olmuştu üstelik.

Arya ile Kaan'ın yanına gittim, diğerleri de dün ben uyumadan önce yaktığımız ateşin başında duruyorlardı. Ateş dünkü kadar kuvvetli bir şekilde yanmıyordu, sönmesine az kaldığı belliydi.

"İyi geceler," dedim kocaman bir sırıtışla.

"Sabah oldu resmen lan, ne iyi geceleri ?"

Kaan'a haylaz bir çocuğun bakışından attım, "Farkındaysan her taraf zifiri karanlık. Gece değil de ne yani ?"

"Yemin ediyorum Buğra'nın yanında kala kala tıpkı ona benzedin. Onur haklıymış." Beni süzen bir bakış attıktan sonra başını iki yana doğru salladı hafifçe.

Güldüm. Bu, ikinciydi. Yani bana Buğra'nın ikizi benzetilmesinin yapılması.

Evet, bu alaycı tavrım ondan kaynaklıydı, Buğra'dan. Ama bunda Kaan'ın etkisi de es geçilemeyecek bir şeydi.

"Her neyse ya, ne yapacağız şimdi ?"

Kaan ıslık çalarak ateşin başında duran bizimkileri çağırırken, Buğra da Berk ile beraber çadırdan çıkmakla meşguldü. Onu nasıl uyandırdığından emin değildim, bunu başarabilmiş olması bile bir mucizeydi ama yüzlerindeki aylak sırıtıştan önemli bir şeyler olduğunu anlayabilmiştim.

Kaan, "Yürüyüşe çıkacağız, etrafı dolaşacağız falan filan işte." diyerek bize doğru konuşurken, Berk ve Selin'in bakışmaları da gözümden kaçmamıştı. Gözlerinde imalar vardı ama ne hakkında olduğunu bilmiyordum. Yürüyüşe çıktıklarında mı bir şeyler olmuştu acaba ?

"Gün doğumunu da izleriz !" Bu sevinçli teklif tabii ki de Arya'dan çıkmıştı. Bunu kesinlikle yapacaktık zaten, bu fırsat kaçmazdı.

"Ayılara falan yem olmayacağımıza eminsiniz değil mi ?" Tuğba bunu diyene kadar burada olduğunun bile farkında değildim. Elindeki yastığıyla beraber, bir kütüğün üstüne oturmuş bir şekilde boş boş bize bakıyordu.

Buğra tam ağzını açmıştı ki, "Sen sus," diyerek susturdum onu. Dudaklarının kıvrımları, alaycı bir ifadeyle kıvrılmışlardı. 'Ayılar ve arkadaşlarım' konusunu açacağına adım gibi emindim. Geçirdiğimiz aylar onu tamamiyle tanımama yol açmıştı ; bu da, biraz sonra neler diyeceğini, neler yapabileceğini tahmin edebilmeme yol açıyordu. Kısacası, ezberlemiştim onu. Susturmamın sebebi buydu işte.

♧♧♧

Yaklaşık 1 saat yürüyüşten sonra artık geri dönmemize karar verdik, yorulmuştuk ve artık güneş de doğmaya başlamıştı. Gökyüzü kızıl rengine boyanmıştı ve bu, yukarıda mükemmel bir görüntü yaratıyordu.

"Susadım," diye dert yanan Onur'u umursamayıp yolumuza devam ediyorduk ki, Gökçe'nin "Şştt, bekleyin," demesiyle hepimiz durduk ve başımızı ona çevirdik. İşaret parmağını iki dudağının üstüne koymuş ve bizim aksimize başını derenin olduğu tarafa çevirmişti. Orada neye baktığını, bizi niye beklettiğini veya neden susturduğunu bilmiyordum ; ama mantıklı bir açıklamasının olduğunu ümit ediyordum.

Çimenlere bastıkça çıkarttığı o adım sesleriyle birlikte dereye doğru yönlendirdi adımlarını. Biz ise öylece arkasından bakıyorduk.

Sen Gitmeden Önce.Where stories live. Discover now