GİRİŞ

8.3K 166 69
                                    

Gözlerimi açtığımda kendimi bir hastane odasında buldum. Kolumda bir serum takılıydı. Başımı sola çevirmek istedim. Ama vücudumda o kadar ağırlık vardı ki bunu yaparken çok zorlandım. Sol tarafta duvarı tamamen kaplayan bir pencere vardı ve dışarda güneş yavaşça batmaya başlıyordu. Oda da kimse yoktu. İşin daha da tuhafı hastane adeta terkedilmiş gibiydi. Hiç ses yoktu.

''Kimse yok mu?'' diye seslendim. Ama sesim boşlukta yankılandı. ''Biri buraya bakabilir mi?''

Kendimi güvensiz hissetmiştim. Burada bir şey olsa beni kurtaracak kimse yok gibiydi. Bu nasıl bir hastaneydi böyle?

Bitmek üzere olan serumu çıkarttım ve yavaşça yatakta doğruldum. Gözüm karşı duvardaki tabloya gitmişti. Tablodaki antik heykeller ürkütücü ama bir o kadar da gizemli duruyordu.

Ayağa kalktım. Hafifçe sendeleyerek kapıya doğru yürüdüm. Koridora çıktıktan sonra etrafa göz attım. Aralıklarla yerleştirilmiş koltuklar ve duvarlardaki tablolar dışında hiçbir şey ya da hiç kimse yoktu. Sağ tarafta ki koridorun sonunda, yere kadar uzanan camdan içeriye gün ışığı giriyordu. Cama doğru ilerlemeye başladım. Birkaç adım attıktan sonra koridorun sonundan gelen bir şarkı sesi duymaya başladım. Kalben'nin yorumladığı Haydi Söyle şarkısıydı bu. Ben ilerledikçe ses daha net gelmeye başlamıştı. Tüm hastane de Kalben'in sesi yankılanıyordu. İlerlemeye devam ettim. Koridorun sonuna vardığımda şarkının geldiği odanın kapısı yarım aralıktı. Şarkının geldiği odanın kapısı yarım aralıktı. Kapının üzerinde 203 yazıyordu. Kapıyı yavaşça ittim. Beni loş bir oda karşılamıştı. Ama bir hastane odasından çok otel odasına benziyordu. Sonra onu gördüm. Camdan dışarı bakıyordu. Üzerinde her zamanki beyaz gömleği, altında ise her zamanki siyah kumaş pantolonu vardı.

Odanın bir ucunda antika bir gramofon vardı. Şarkı oradan çalıyordu. Omar'ın bu Türkçe şarkıyı nereden öğrendiğini merak etmiştim.

''Hoş geldin.'' dedi. Arkasını hiç dönmemişti. Bir an sonra camdaki bakışlarımızın yansıması birbirini buldu. Yüzünü bana döndü ve batmak üzere olan gün ışığının ortaya çıkardığı o masmavi gözlerle bana baktı.

''Omar,'' odaya iyice göz gezdirdim. ''Burada ne yapıyorsun?''

''Seni bekliyordum.'' Dedi. Hiç gülmüyordu. Yüzünde anlayamadığım bir ciddilik vardı.

''Buraya gel,'' dedi.

Birkaç adım attıktan sonra artık aramızda mesafe kalmamıştı. Belimden tutarak kendisine çekti. Bir elini boynuma götürdü ve dudaklarını boynuma yaklaştırıp o iç gıdıklayıcı sesiyle konuşmaya başladı.

''Herkes aynı Serap. Buna bende dâhilim. Senin aşkın bana çok fazla. Sen herkes gibi değilsin. Alışık olduklarım gibi değilsin. Sakın hiç değişme tamam mı?''

Bir anda nefes nefese uyandım. Az önce gördüklerim sadece bir rüyaydı. Hastane odasındaydım. Bir anda ablamın çığlığını duydum.

''Gözünü açtı. Anne! Baba! Uyandı!''

''Allahım sana şükürler olsun,'' dedi babam.

''Şükürler olsun rabbim kızımızı bize bağışladın.'' Annemin sesi ağlamaklı geliyordu. Sonra Burcu'yu gördüm. Herkes başımda durmuş ağlamaklı bir halde bana bakıyordu. Bir tek o yoktu. Omar...

Konuşmak istiyordum. Omar nerede diye sormak istiyordum. Ama ağzımı açacak gücüm yoktu. Belki de Khalida'nın yanındaydı. Onu tercih etmişti.

Ağlamaya başladım. Gözyaşlarım bir süre sonra hıçkırıklara dönüştü. İstemsizce ağlıyordum. Kendime hakim olamıyordum.

''Omar? Omar nerede?'' diyebildim güçlükle.

Ama kimse bana cevap vermiyordu. Çünkü tahminlerim doğruydu. O beni terk etmişti. Tercihini Khalida'dan yana kullanmıştı. Khalida ne yapıp edip sonunda istediğine kavuşmuştu. Omar'ı elimden almıştı.

Yatakta zorlukla doğruldum.

''Serap ne yapıyorsun? Yatağa yat. Henüz iyileşmedin.'' Burcu, beni omuzlarımdan tutarak zorlukla geri yatırmak istedi.

''O nerede? Neden yok? Ona gitti değil mi?'' ağlamaya başladım. Kimse cevap vermeyince yataktan kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Odanın kapısından çıktığım anda kendimi başka bir yerde, otururken buldum. Burası bir uçaktı. Uçağın camından dışarıya bakıyordum. Bir an sonra soluma baktığımda yanımda Omar'ı gördüm. Fakat onun diğer yanında ise Khalida vardı. Başını Omar'ın omzuna yaslamıştı. Omar ise bu durumdan gayet memnun bir şekilde gülümsüyordu. Sonra ikisi birden bana bakıp alaylı bir şekilde gülümsemeye başladılar. O anda oradan uzaklaşmak istedim. Hiç orada olmamış olmayı, hiç Omar'ı tanımamış olmayı...

Fakat Omar eğildi ve kulağıma fısıldadı. ''Sen kötü değilsin. Sadece ben fazla iyiyim.''

''Megalomansın. Egon fazla yüksek!'' diye cevap verdim sinirle.

Güldü. ''Biliyorum. Umutsuz vakayım ve beni iyileştirecek birine ihtiyacım var. O da sensin.''

Sözlerinin üzerine bir an düşündüm. Evet, o bu megaloman ve egolu kişi değildi. Onun aslında nasıl bir kalbe sahip olduğunu görmüştüm. Bu tavırları sadece insanlara karşı kendisini korumaya aldığı bir maskeydi.

Bir anda uzaktan bir ses duydum. Burcu'nun sesiydi. ''Serap haydi uyan artık! Derse geç kalacağız.''

Yatağımdan bir anda doğruldum. Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Burcu ise yatağımın başındaydı. Kalbim deli gibi atıyordu. Ne yani her şey rüya mıydı? Omar... Omar gerçek değil miydi? Şimdi her şeyin başladığı yerdeydim. Odamdaydım. Her şeyin rüya olduğunu idrak ettiğim yerdeydim.

***

Herkese merhaba! Biliyorum uzun zamandır buralarda yoktum ama sonunda hasretlik sona erdi :) 3. kitap haziran ayında çıkacak. Ama onun öncesinde ilk birkaç bölümü burada paylaşacağım. Onun dışında Benjamin ve Ben'i takip edenler için de bir haberim var. Şu an şimdiye kadar yazdığım bölümler üzerinde düzenleme yapıyorum. Düzenleme bittikten sorna Wattpad'te son halini tekrar paylaşacağım ve yeni bölümler gelecek. Gelişmeleri takip etmek isterseniz Instagram'da daha aktifim. Beni takip edebilirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum :)

Instagram adresim: ebrutezcan13

Facebook grubumuz: Ayşe Ebru Tezcan Kitapları

Facebook sayfamız: Ayşe Ebru Tezcan 

ÇÖL RÜYASI - AŞKIN GÜCÜWhere stories live. Discover now