❄ 73. BÖLÜM ❄

Start from the beginning
                                    

"Biliyorum. Bu yüzden sakinleşirsen eğer, sana her şeyi anlatacağım."

"Bilmiyorsunuz. Ne kadar yorulduğum hakkında en ufak bir fikriniz bile yok. Özellikle de yaşıyor gibi görünmemden. Ben ayakta duran ama kukladan farkı olmayan aciz bir canlıyım. Bir bedene sahibim fakat tek sahibi ne yazık ki ben değilim."

"Mehir, anlıyorum. Yaşadığın her şeyden haberim var ama elbette hissettiklerini kimse bilemez. Lütfen. Otur. Anlattıklarımdan sonra sana söz veriyorum, istediğin yolu seçmene izin vereceğim. Sen tutsak değilsin. Gerçeklerle rotanı belirleyecek kadar acı gördün ve o acılar seni yetiştirdi. Farkında olmasan bile ne kadar güçlü bir karakterin olduğunu herkes biliyor. Onlar senden bu denli korkarken senin kendinden korkman doğru değil."

Mehir, derin bir iç çekişle gözlerini yumdu. Yaşadıkları, çektiği onca acı sırtına biraz daha ağırlık konunca ne hale gelecekti, hiçbir fikri yoktu. Belki bu sefer kaldıramayacak ve yıllar önce varlığını yitiren intihar girişimleri kaldığı yerden yaşamaya devam edecekti. Belki de bu sefer herkesin sonunu getirecekti. Bilemiyordu. Tek bildiği yavaş yavaş yok olduğuydu. O kadar yorulmuştu ki, ne duymak ne de umursamak istiyordu. Yıllar çirkince ilerlerken yittiğini iliklerine kadar hissediyordu. Farkında olsun veya olmasın. Mehir, bitiyordu.

Nefesini düzenleyerek az önce kalkmış olduğu koltuğa kısa süreli bir bakış attı ve sıkıntı ile yeniden oturdu. Siyah pantolonuna bakmakta olan Bayan Hemmings'in rahatsızlığını hissetse de üzerinde durmadı. O sırada karşısındaki kadın yeniden konuşmaya başlamıştı.

"Teşekkür ederim. Şimdi senden iki ufak ricam olacak." Genç kızın tedirgin bakışları kendisine yönelirken gülümsedi. "Bu zamana kadar, kimliğin hakkında duyduğun her şeyi unut."

"Neden?"

"Ve ikinci ricam." Diyerek Mehir'in sözlerini kesti. "Konuşmam bitene kadar tek bir soru dahi sorma."

Kaşlarını çatan genç kız, huysuzca araya girdi. "Ben emirlerden hoşlanmam." Yüz ifadesi, sözlerini destekler nitelikteydi.

"Mehir..." diyerek ikaz eden Bayan Hemmings, "Lütfen." ile başka bir karşı çıkış istemediğini belirtti. Tavrını oldukça sert bir şekilde ortaya koyduğunda, genç kız yine gözlerini yumarak arkasına yaslandı. Ciddi anlamda gerilen sinirleri ile boğuşuyordu ve ortalığı dağıtıp burayı ateşe vermemek için üstün bir çaba sarf ediyordu. Her şey kimliğim için diyerek dizginledi öfkesini. Her şey yaşamak için.

"Anlayışın için teşekkür ederim."

Bayan Hemmings'in kibar tavırlarını pek de dikkate almadı, genç kız. Sadece boş gözlerle bir an önce her şeyi anlatmasını bekledi çünkü ne kadar çabuk öğrenirse o kadar hızlı harekete geçerdi. Tabii öğreneceklerinin üzerindeki etkisini hesaba katmazsa.

Ortamdaki sessizlik, ılık bir denizi andırıyordu. Güneşin zayıf titreşimlerinin kırılarak suyun yüzeyinden gökyüzüne çıkması, öfkeyi dizginliyordu ancak bu sakinlik Mehir'e fırtına öncesi bir sessizlik gibi geliyordu. Yıkılacak bir duvar gibiydi. Ağır ağır çatırdıyordu sanki. Yaklaşan tufanı hissetmemek için sağır olmak gerekirdi.

"Evrim." Diyen Bayan Hemmings ile düşüncelerinden uzaklaştığında, konunun nereye gideceğinden emin olamayarak dinlemeye koyuldu.

"Şu an ki varlığımızın başlıca kanıtı olarak bunu öne sürebilirim. Görünüşümüzden de anlaşılacağı üzere bizler tıpkı insanlar gibiyiz ancak insanların doğal yollarla asla sahip olamayacağı özelliklere sahibiz. Melanie gibi, benim gibi ya da diğer farklılar gibi. İnsanlar bizim var oluşumuzun asıl sebebi. Yıllardır süren ve halen bulunamayan ölümsüzlüğü duyduğunu düşüyorum. Bu ölümsüzlük arayışının tarihte nice kanlı olaylara vesile olduğunu da. Ne yazık ki bizler de, insanların kanından doğan bir grup adağız. Yapılan deneylerin, katledilen ailelerin meyvesi olmayı elbette istemezdim. Hiçbir farklı istemezdi ancak insanlar vicdansız. Onlarda merhamet denen duygu olmadığı gibi, gözlerini bürüyen hırs her şeyi yaptıracak kadar vahşi. Varlık ve sonsuzluk için dünyayı nasıl sattıklarını şu an acı bir şekilde görüyoruz. Tıpkı bir zamanlar bizi de satmak istedikleri gibi."

Mehir'deki şaşkınlık ve merak artarken Bayan Hemmings yorgunca ayağa kalktı ve az önce dikkatini çeken yarım daire şeklindeki pencereden dışarıyı izlemeye koyuldu. Odanın içine vuran gün ışığı gerilim ve acıyı biraz olsun emiyordu.

"İnsanlar dünya üzerinde yalnızca kendilerinin olduğunu düşünmekten ileri gidemediler. Bir takım teoriler üretip UFO benzeri şeyler gördüklerini varsaysalar da bu inançlarını çöpe atmaya hazır vaziyetteydiler hep. Çünkü bir yanları bilmek, bir yanları bu bilgiden kaçmayı istiyordu. Asıl sebebi ise hiyerarşi. Her zaman kendilerini üstün gördüler ve bir başka varlığın, varlığını tehlike olarak düşündüler. Bu çabaları bizlerin varlığına zemin hazırlayana kadar da sürdü. Yıllar geçti, farklıları geliştirdiler. Asıl amaçları ne kadar güçlü olduklarını dünyaya göstermekti fakat zamanla bu tezleri çürüdü ve yeni bir korku onları sardı. Ya farklılar hiyerarşinin ilk basamağına çıkarsa ve insanlar ezilirse? Sonuçta onlardan daha güçlüydük. Yıllarca bu korku ile yaşadılar ve hep gizli dolaplarla bizleri yok etmek için uğraştılar. Fakat bu korku geçmeden yeni bir korku peydah oldu. İki bin yüzlü yılların başıydı. Dünya büyük bir istilanın ortasında can çekişiyordu. Evler yıkılmış, yapılar harabeye dönmüş, yuva olarak bildiğimiz gezegenimiz son nefesini veriyordu. Bu yıllarda çareyi bizde aradılar fakat bizim de onlara karşı gelebilecek gücümüzün olmadığını anlamaları uzun sürmedi. Dünyanın başına bela olan Mavris'e hayatları karşılığında bizi sundular. Çünkü bizler açık tehdittik. O yıllar tarihteki en acı yıllardı. Dünyanın böyle bir zulüm görmediğine yemin edebilirim. İnsan, insandan ilk tokadını işte o zaman yedi. Öldürüldük. Cesetlerimizi meydanlarda günlerce dolaştırdılar. Dilimin varmayacağı onca şey yaşadık ve bak. Şu an toplasan yalnızca altmış kişiyiz. Milyonların arasından sağ çıkan sadece altmış kişi."

Bayan Hemmings'in titreyen sesini hissettiğinde, nedensizce kendi canı da acıdı. 'Bu acıların yanında, benim acım ne ki?' düşüncesi beynini sarmış ve bir kez daha Mavris'e olan nefretini ikiye katlamıştı. Ancak bir yandan da düşünmeden edemiyordu. Madem farklılar ölümsüz değildi, Bayan Hemmings tüm bunları nasıl yaşamıştı?

"İki bin dört yüzlü yıllarda yeni arayışlar içerisine girdik. Bir yanda oradan oraya kaçıyor, diğer yanda yeni kayıplar veriyor ve aynı zamanda başımızı sokacak korunaklı bir yer arıyorduk çünkü kurulan yeni şehir Asperatus, bizi kabul etmeyecek kadar kanla doluydu. Bütün ümidimizi yitirdiğimizde bir gece Altair yanımıza telaş içinde geldi. Büyük bir yanlış yapılmıştı. Güvendiğimiz o ele avuca sığmayacak bir grup insan, yerimizi deşifre etmişti. Apar topar ayrılmıştık, bilmem kaçıncı sığınağımızdan fakat uzun sürmeden yakalandık. Gözlerimin önünde ailemi katlettiler."

Az evvelki kibar kadının sesine yerleşen kini işittiğinde istemsizce gerildi, Mehir. Kızıl saçları, bileklerine kadar iniyordu. O an yumruk yaptığı elleri dikkatini çekti.

"Ben gözyaşları içinde bağırırken Altair her şeye rağmen rahattı. Başta nedenini anlamasam da kurtuluşumuz olan bir şey yapmıştı o."

Sesi yumuşadı. Kurtulmanın yorgunluğu üzerine çekilmiş gibiydi.

"O gece büyüleyici bir şey gerçekleşti. Ruh çarkı çalıştı. Geçmiş ve gelecek birleşerek Herephia adlı gizli bir boyut doğdu. Bedenlerimiz belirli bir zamana hapsolurken ben, yeni bir özellikle kurban edildim."

Bayan Hemmings, yavaşça arkasına döndü ve kendisine merak içinde bakan Mehir ile karşılaştı. Mehir ise, karşısındaki kadının yanaklarındaki desenlerden süzülen kırmızı sıvıya odaklanmıştı. Mavi gözlerinden akan acı, yanaklarına çekilmiş gibiydi. Bembeyaz teni kırmızıya boyanmaya devam ederken işittikleri ile gerildi. Zira bu sözler, kişiliği hakkında apaçık bir gerçeklik barındırıyordu.

"Ruhlar benim, ben ölülerin oldum."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now