❄ 56. BÖLÜM ❄

Start from the beginning
                                    

Mehir'in Arden ile konuştuğunu biliyordu. Canını aldığı ruhların bir süre Mehir'in yanında dolandığını da biliyordu. Mehir'in Arden'e karşı duyduğu pişmanlığın da, çaresizliğin de, acının da farkındaydı. Fakat tüm bunlara rağmen hiçbir şey yapamıyordu.

Nefesini tuttuğu sırada bir damla daha süzüldü dudaklarına doğru.

"Ağlamak rahatlatır belki ama ağladığın insana bir yararı dokunmaz."

Duyduğu sesle gözlerini sildi ve başını kaldırdı, Nolan. Hızla faaliyete geçen hareketleri, bulunduğu durumu daha da zorlaştırıyordu. Özensizce sildiği mavi gözlerinden, ağabeyine bakarken bir damla daha koyverdi. Dişlerini sıkıp sessizce küfrettiği sırada kendisine ciddi bir şekilde bakan mavilerden kaçmaya çalışıyordu. Ağabeyinin yanında ağlaması, küçük düşmekten öte, zayıflığını ele veriyordu ve bunun bilinmesi, en son isteyeceği şey bile değildi.

"Sen ne anlarsın ki?" dedi, çatallaşan sesi ile.

Yüzüne geçirdiği sahte maskeden süzülen gurursuz yaşları sildi. Arkasına yaslanıp karşısına baktığında tıpkı onun gibi oturan ağabeyine umursamazca bakıyordu. İki aynı yüz, iki çift mavi göz, aynı saçlar, aynı bakışlar, aynı duruş... Yüzüne geçen bulantıyı silkinerek duruşunu bozduğunda yine gerçeklerden, korkakça kaçıyordu, Nolan.

"Doğru. Ben ne anlarım ki, senin duygularından?"

Anlıyordu Oyuncu. Nolan'ın Mehir'e karşı beslediği hislerin farkındaydı. En az kendi hisleri kadar da emindi. Ancak Nolan kardeşiydi. Ne kadar kendisini sevmese de o annesinden ona kalan tek emanetti. Bir sevgi uğruna onunla karşı karşıya gelecek değildi.

Kaşları çatıldı, Nolan'ın. "Ne duygusundan bahsediyorsun?"

"Biliyor musun, Nolan?"

Eğildi ve öfke içinde çağlayan mavi gözlere baktı.

"Duygularından korkan zavallılar, elindekini yitirdiklerinde değer bilmeye başlıyorlar. Ancak değer, son anda bilmek yerine biçiliyor. İşte o an, elinden bir şeyin gelmeyeceğini anlıyorsun."

Bakışları düzene giren Nolan'ın gözlerinin içine daha iyi baktı.

"Kopan bir parmağı, kaybetmemek için dikebilirsin. İyileşir de. Fakat dikiş izlerin sürekli gözüne çarpar. Çarptıkça yıkılırsın ve onları oradan silmeye gücün yetmez. Çünkü geç kalmışsındır."

"Ne demeye çalışıyorsun?" Çatılan kaşlar, yerini meraka bırakmıştı.

"En başta o parmağı koparrmayacaktın."

Nolan gözlerini abisine dikti ve "Ne demek istiyorsun dedim," dedi.

Soruyu duymamazlıktan geldi, Oyuncu.

"Kaçmak yerine hislerinle savaş. Sonu o kadarda önemli değil. Ya düzlüğe çıkarsın ya dibe batarsın. Belki biraz da incinirsin ama keşke demezsin."

Oturduğu yerden ayağa kalktı. Şaşkınlığın, merakın ve tedirginliğin kol gezdiği mavi gözlere son bir bakış daha atıp arkasını döndü ve diğer eğitmenlerin yanına yöneldi. Bu yaptığı içini burksa da Nolan kardeşiydi ve onun mutluluğu, her şeyden önce geliyordu. Arkasında, aklı karışan bir genç bıraktığının bilinciyle uzaklaştığında, tek düşüncesi Nolan'ın bir an önce kendini toparlamasıydı.

Ağabeyinin söylediklerini bir kenara attı, genç adam. Beyni yeterince çaresizlikle, boylu boyunca boyanmıştı, zaten. Bir de birkaç bilmece ile aklını karıştıracak değildi. Nefes alıp ayağa kalktığında, yukarı çıkmak yerine hava almak için çıkışa yöneldi ve bitkin adımlarla bahçeye geçti. Gözlerinin önüne düşen saçlara parmaklarını geçirip ilerlemeye başladığında bakışları, bir köşede ifadesizce oturan arkadaşını bulmuştu. Donuk yeşil gözleri, alıştırma yapan grup arkadaşlarında boş boş geziniyordu.

Asperatus Nevm ✓Where stories live. Discover now