❄ 50. BÖLÜM ❄

Mulai dari awal
                                    

"Sorunuz taranıyor." Düzenli bir şekilde tekrar eden tiz sesi dinledi. "Soru tarandı." Bir süre sessizce beklediler. Fei, nefesini bıkkınca dışarı verdiğinde, yeniden duyulan sesle ürkmüştü.

"İki bilim adamı ve bir filozof karanlık bir odada mahsur kalıyorlar. Kapı veya pencere. Yok. Her birinin elinde iki adet çakmak taşı ve tek atışlık hakları var." Sesin sahibi bir süre bekledi. Soru sorulmadan evvel, olayların algılanmasını amaçlamıştı. "Çıkış yolu nedir?"

Soruyu sindiremeyen genç kızın ağzından kesik bir ses çıkmıştı. Sesindeki acı çeker ton ile yüzü düşerken düşünmeye başlamaya çalıştı. Beyin hücreleri hala yanıyordu. Oldukça düşündürücü bir soruydu. Eğer iki bilim adamı ile ilerleniyor ise, bilimsel düşünmekte fayda vardı. Rahatlamak için nefes aldı. Nasıl olsa ilk sıra rakibindeydi.

Karşısındaki kızın aksine rahat olan Nolan, doğru cevabın peşinde değildi. Çünkü cevabı çoktan anlamıştı. Sıradaki amacı, yanlış ve ilgi çekici bir cevapla rakibini köşeye sıkıştırmaktı. Basit düşündürmek yerine üst seviye cevaplar vermesini sağlayarak kara deliğe itecekti. Nefes aldı ve konuşmaya başladı.

"Odadan tek kişi çıkmaları imkansız. Bilim adamları kafa kafaya verip büyük ihtimal ellerindeki taşın bileşenlerinin ne işe yarayacağını düşünür. Filozof ise taşa geniş anlamlar katarak dışarı çıkmanın peşindedir. Eğer ki düşünceleri bir araya gelirse kolayca çıkabilirler. Bir taşı sürekli aynı yere vurduğunuzu düşünün. Atışlar, kendini anlık fark ettirmez."

Cevap üzerine Nolan'ın önündeki kara delik büyümüştü. Tedirgin olmamaya çalıştı, genç adam. Fei'in alaylı bakışları daha bir arttı. Kaybolan iki gezegenine ve kıza bakmayı kesip yeni cevaba odaklandı.

"Tek atış hakları varsa her biri tek tek atacaktır ama buna cesaret edemezler. Muhtemelen taşı atmaktan korktukları için uzun bir süre çıkışı bulamayacaklar. Çünkü filozof, geniş düşüncesi ile kafa karıştıracaktır. Kafa kafaya vermesi gereken bilim adamları. Düşünceler birleşirse çıkmaları daha olanaklı."

Nolan'ın önündeki kara delik biraz daha büyümüştü. Korkmamaya çalışarak nefes aldı ve rahat hareketlerine devam etti. Böyle devam etmesi gerekiyordu. Önce yükseklere uçacak, ardından ters köşe yaparak zemine çakılmasını sağlayacaktı. Şimdi bir yanlış cevap daha...

"Atış haklarını yitirmekten korkarlar. Evet. Bu bir süre sonra öğrenilmiş çaresizliğe de dönüşebilir. Ama unutulmaması gereken şey. Çıkma şanslarının olması. Bir filozof, bir bilim adamı kadar net düşünmez. Kabullenişi zordur. Elindeki taşla duvarı çatlatma işine girişecek. Çıkmak için odayı yakmayı bile deneyecek."

Genç adamın kara deliği bu cevapla olabildiğince büyüdü. Korku iliklerine çıksa da umursamadı. Aklındaki plan işe yaramak zorundaydı. Zorundaydı çünkü Mehir'i yalnız bırakamazdı. Buradan çıkacaktı. Sağ bir şekilde...

Fei'nin yüzündeki şeytani gülümseme büyüdü ve düz çizgi halindeki dudaklarını oynatarak cevabını geciktirmedi. Bu iş sandığından daha kolay olacaktı. Oyuncuların bir yenilgiye daha hazır olması gerekiyordu.

"Orada eşitlik söz konusu değil. İkiye karşı bir. Bilim adamları sırf aklımızı karıştırıyor diye filozofu yok etmeye bile kalkışır. Yine de... Bir araya gelerek çıkarlar. Çünkü atış hakkı bir. Ve hiç çıkış yok."

Fei, önündeki gezegenlere bakarak gülümsedi. Evreni genişletmek sandığından kolay olmuştu. Bu adam, planı anlamayacağını mı sanmıştı? Cevapları ile köşeye sıkıştırıyordu güya. Kaybedenin kim olduğunu anlaması ise görülmeye değerdi. Çünkü tek bir gezegeni kalmıştı ve bu, karşısındaki rakibin son şansıydı.

Sinsice gülen kıza bakarak yutkundu, Nolan. Başını elleri arasına alıp düşünmeye başladı. Dehşete düşmüştü. Saçlarını çekerek yüzünü ovaladı ve sakin olmaya çalıştı. Cevapları ile oyun oynadığını anlamış olmalıydı. Derin bir nefes aldı, yeniden. Ya doğru bildiği cevap yanlış çıkarsa? Ya son gezegeni de yok olursa? Tanrım, tek bir şansı vardı. Tek bir atış...

Tek atış?

Tabii ya... Fei, sorulan sorudaki cümlelerle kazanıyordu. Doğru cevabı vermiyordu. Yanlış da değildi. Melusine'nin kafasının karışmasına izin vermiyordu. Cevabı sorunun içindeki cümlelerden verdiği için netti. Eğer yine kafasının karışmasına izin verirse büyük ihtimal gezegeni yok olacaktı. Net olması gerekiyordu. Nefes aldı ve düşen başını kaldırdı.

"Tek atış. Tek atış hakkım var ve onlar da benim durumumda. Ya vurursun ya yok olursun. Ancak, vursalar bile çıkamayacaklar. Kapı veya pencere yok çünkü. Çıkış yoluna gelecek olursak... Bir çıkış yok."

Tıpkı sorunun bir cevabı olmadığı gibi...

Önündeki kara delik yavaş yavaş büyümeye başladığında nefesini tuttu. Yutkundu ve yok olan gezegenine dehşet içinde baktı. Kalp atışları hızlanmış, kan saniyede tahmin edemeyeceği kadar hızlı pompalamaya başlamıştı. Kapadığı karanlıktan gözlerine parlak ışıklar vurduğu sırada elleri titriyordu. Gözlerini sıkıntı içinde yumdu. Fei'nin tiz çığlığını duyduğunda ellerini kulaklarına yerleştirerek sakin olmaya çalıştı.

Ve çığlık kesildi.

Tok ses, tiz sesin yerine alarak sırasını alkışa bırakmıştı. Kendisini sıkmasından dolayı titreyen gözlerini araladı ve elleri havada, grubunun adını haykıran gençlere baktı. Büyük bir coşku ile kazanmanın sevincini yaşıyorlardı. İçinden gelmese de gülümsedi. Yüzündeki yorgunluktan ve hüzünden ne yaptığını anlamıyordu. Sonuçta her şey şimdi başlıyordu.

Bakışlarını yere indirdi ve kendini toparlayarak oyun alanını terk etti. Adımları, grubuna doğru ilerlerken yavaştı. Gerçeklerden kaçmak ister gibi sessizce yaklaşıyordu, çirkin kadere. Kimsesiz hayaller, durak bellemişti avuçlarındaki hıçkırık seslerini. Ellerini kalbine gömse, çağlayarak ağlayacaktı. Biliyordu. Bir seçim bile yapamayacak kadar sevmişti, bu insanları. Ne Arden'den geçebilirdi ne de Mehir'den.

Ağır adımları durdu. Sesler, ufak bir uyarı eşliğinde kesilmişti. Kira ve Mehir'in arasındaki yerini tekrardan aldığında göz ucuyla arkadaşına baktı. Kollarını birbirine dolamış, transa girmiş gibi karşısına bakıyordu. Yüzündeki tek bir mimiğin bile oynamayışı kahrediyordu kendisini. Kalbindeki gerçeklerle yüzleştiğinden adı kadar emindi. Bütün çıkış yollarını tartıyor olmalıydı.

Gerçekleşmeyecek bir hülyayı ateşe vermişti. Duygu devriminin gelgitli sularında kayboluyordu. Ve sonunu bildiği halde amansız bir çaba veriyordu. Nefessiz kalıp pes etmiyor, aldığı her nefeste bir kez daha yıkılıyordu.

"Bir sonraki eşleşme için ufak bir ara veriyoruz."

"

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.
Asperatus Nevm ✓Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang