❄ 36. BÖLÜM ❄

Começar do início
                                    

Bir an elindeki kırbaçla kan akışını durdurmak istese de, onun kendisinin işine yarayacağını akıl ederek vazgeçti. Başı dönmeye başlamıştı ve akan kanı durdurmazsa ölebilirdi. Sakinleşmeye çalışarak nefes aldı ve elini tişörtüne attı. Tişörtün eteklerinden tutup üstünden çıkarırken sadece yarım atleti ile kalmıştı. Umursamadı. Parmaklarının arasındaki siyah tişörtü elindeki hançerle ikiye ayırdı. Kollarından ayrılan kumaş parçasını iki elini gererek yırttıktan sonra hızlı olmaya çalışarak bacağına götürdü. Hançeri hızla kemerine koyup bez parçasını yaranın birkaç santim yukarısına bağladıktan sonra parçayı tutarak sıktı.

Uyuşmuş dizini tutarak diğeri ile ayaklandığında elindeki kırbacı sallayarak önünü açıyordu. Dalların arasından geçmek zor olsa da dışarı çıkmıştı. Boşta kalan ayağı da kendisini taşıyamaz hale geldiğinde kan ter içinde yere yığıldı. Yürümesi çok zordu. Bu halde diğer etaplara nasıl çıkacağını düşündükçe ağlama isteği yeniden nüksediyordu.

Ellerini yere koyarak bedenini yukarı çekti ve doğruldu. Kararan gözleri etrafı zor seçse de kendisine doğru koşan birisini fark etmişti. Görüntü iyice yaklaştığında oturdu ve dizini uzattı. Ya çevre çok sessizdi ya da Mehir, duyularının çoğunu yitirmişti.

"Mehir? Tanrım... Bu halin ne senin? Diğerleri nerede?"

Sesin sahibinin, Ian olduğunu anladığında birkaç kelime söyleyecekti ki açık yarasına dokunan elle bağırdı. "Dokunma! Dokunma... Lanet olsun. Çok kötü..." Nefes alış verişi yeniden hızlanmıştı.

"Tamam... Tamam dokunmuyorum." Parmaklarını saçından geçiren genç adam, Mehir'in kemerinden görünen hançerlerden birini eline aldı ve genç kızın siyah pantolonuna bulaşan kanı aralayarak yaraya baktı. Sessiz bir küfür savurduktan sonra elini kemerine attı ve çıkardı. Mehir'in dizine bağladığı bez parçasını çıkararak yerine kemerini doladı. Bez parçasını da genç kızın tüm çığlığına rağmen yaranın üzerine bağlayıp eli ile yüzünden akan kanları sildi. Bombaları kızın kemerine yerleştirip başını kaldırdı. Gözleri kayan Mehir'i kollarından hafif sarsarak ayıltmaya çalışırken kendilerine doğru koşan Nolan'ı fark etmişti.

"Mehir? Mehir bana bak. Duyuyor musun beni? Mehir? Bak ayılmazsan çıkmayız buradan. Gözlerime bak. Mehir dediklerimi anlıyor musun?"

Genç kız, başını aşağı yukarı yorgunca salladı. Çekilmeye başlayan eti, vücudunu alaşağı etmişti. Bezi iyice sıkamadığı için çokça kan kaybetmiş olmalıydı. Yaklaşan adım sesleri ile ayık olmaya çalıştı ancak gelen kişiyi seçemedi.

"Tamam. Peki... Ayağa kalkabilecek misin?"

Hüzünle yüzü düşerken titreyen sesi ile konuşmaya başladı. "Kalkmazsam sonum onlar gibi olacak." Kaşlarını kaldıran Ian, kimler gibi ifadesini yüzüne yerleştirdi. Fakat hemen sonra fark ettiği ölü insan etleri ile dehşetle gözlerini büyüttü. Mehir'in bir kolunu omzuna atarak kızın bir şey demesine iz vermeden ayaklandı. Bir eli ile dizini tutan Mehir'e doğru konuştuğunda, Nolan yanlarına gelmişti.

"Hangi cehennemdeydin sen lanet olası!" Ian, sinirlerini kontrol etmeye çalışarak nefes aldı ancak bu bağırmasına engel olamamıştı. Fakat, arkadaşının kendisini umursamadığı bir gerçekti.

"Nehir?" Bakışlarını Nehir'e diktiğinde, üstünün başının halinden çok, dizi dikkatini çekmişti. Yaratık fırlattığında ormanlık alana saplanmış olmalıydı. Yarasının ne derece olduğunu göremiyordu fakat genç kızın solgun yüzünden de iyi olmadığı anlaşılıyordu. Sıkıntı içinde konuşmaya başladı.

"Yaratık saldırdı. Az önce de, şimdi de. Bilemiyorum, Ian. Nedense hep Nehir'e saldırıyorlar."

Uzun bir açıklamaya gerek duymayan genç adam, arkadaşını sözünü keserek susturdu. "Madem Mehir'e saldırdıklarını gördün, ne halt yiyordun o vakit?"

Kaşları çatılan Nolan, sinirle soludu. "Yaratık beni bırakıp geçitlerden birine doğru koşmaya başladı. O sırada, Arden ve Kira'da oradan çıktı. Saldırmasaydım öleceklerdi."

"Şimdi neredeler?"

"Yaratık ölmedi çünkü taş yığını. Yığılıp yeniden bedene bürünüyor. Ben buraya gelip Nehir'e bakarken Arden ve Kira'da onu oyalayacaktı."

Yüzünü ekşiten Ian, meydana doğru yükselen seslerle alayla konuştu. "İyi oyaladınız." Alayı devam ettirmek yerine Mehir'i ilerletmeye başladı, genç adam. Bir yandan da Nolan'a bakmadan konuşuyordu.

"Sol taraftaki geçide giriyoruz. Arkamızdan geleceksiniz." Eline aldığı bombalardan birini Nolan'a attı. "İçeriye hızlıca girin ve bombayı patlatın. Zehir kapı görevi görerek duvar örecek." Bombayı havada yakalayarak kendisini dinleyen Nolan'a yeniden baktı. "Çabuk ol. Mehir'in dizi gerçekten kötü ve ikinci etaba geçmek zorundayız."

Arkadaşına kısa bir bakış atıp istemeyerek de olsa Kira ve Arden'in yanına gitti. Nehir'i öyle gördüğünde aklını kaçıracak gibi olmuştu fakat vicdan azabından da yüzüne bakamıyordu. Onu koruması gerekti! Ama o ne yapmıştı? Canavarın üstüne yürümüştü.

Kira elindeki tüfekle boş yere ateş ediyordu. Salak mıydı, bu kız? O bir taştı. Arden ise kılıç ile sürekli olarak bedenini ayırıyordu. Bu hareketi onlara zaman kazandırıyordu çünkü dağılan taş adam bedenini toplarken vakit kaybediyordu. Adımlarını koşma temposuna çekti ve Kira'ya bağırdı.

"Geçide! Geçide giriyoruz!" Arkadaşlarının bakışları kendisini bulurken daha hızlı bağırdı. "Diğerlerini buldum! Geçide giriyoruz! Koşun!"

Nolan arkasına bakmadan koşmaya başladı. Nehir ve Ian, içeriye çoktan girmişti. Sarı ışıkların hüküm sürdüğü geçidin içerisine girmesine sadece birkaç metre vardı. Yanına ulaşan Kira ve Arden'e yan bir bakış atarak daha da hızlandı. Arkasından gelen yaratığın gölgesi önlerine düştüğünde elindeki bombanın pimini ağzı ile çekerek geçide attı. Ian'ın da dediği gibi duvar geçidin üstünden örülmeye başlandığında "Şimdi!" diyerek yere kaydı ve tıpkı diğerleri gibi duvarın altından geçti.

 Ian'ın da dediği gibi duvar geçidin üstünden örülmeye başlandığında "Şimdi!" diyerek yere kaydı ve tıpkı diğerleri gibi duvarın altından geçti

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.
Asperatus Nevm ✓Onde histórias criam vida. Descubra agora