❄ 27. BÖLÜM ❄

Start bij het begin
                                    

"Bence Nolan bunu bize bir an önce açıklamalı. Hangi suda?"

Gözü, talim alanına giren ne olduğu belirsiz kıza çarpmıştı. Nolan'ın gözleri, saniyesinde gözlerin takip ettiği Nehir'i bulurken önündeki adamı kenara çekti ve hızlı adımlarla Nehir'in yanına yürümeye başladı. Yanındaki kızları umursamadan "Nehir?" diye seslendiğinde, Mehir hariç yanındaki bütün kızlar başını Nolan'a çevirmişti.

Kızların yanından aceleci adımlarla uzaklaşan Mehir ise, etrafındakileri umursamadan bulundukları yerden uzaklaşmak istedi. Kaçıp gitmek ve kimseye nedenlerini yamamamak... Sebeplerini sıralamaktan yorulan bir mahkum gibi sükunetle uzaklaşmak...

"Nehir bekle."

Oldukça sakin hareket etmeye çalışan Nolan, iyice yaklaştığı kızın kollarından tutup kendine çekecekken ağabeyinin kendisine seslenen sesi, kulaklarına nüfuz etmeye başlamış ve yine sinirleri gerilmişti. Etrafına bakındığında herkes kendi halinde işleri ile ilgileniyordu ve kimse çevresinin derdinde değildi. Zaten şu an dikkat çekmekte en son isteyeceği şeydi. Arden, eğer Ian'ı ikna etmemiş olsaydı canından bile çok değer verdiği kızın hayatı son bulacaktı. Düşüncesi bile kanını donduruyordu.

Nehir, ağabeyi ve kendisi, bir üçgen oluşturur gibi uzaklıklarda birbirlerini incelerken dünya dönüyordu sanki. Kalbi tarif edemediği bir acı içinde kasılıyor ve bulundukları durumdan hiç hoşnut olmuyordu. Ani bir şekilde şiddetlenen kum fırtınası aralarındaki çemberi koyu bir dumana bularken kollarını gözüne siper etti ve nefesini tuttu. Üçünün etrafındaki çekim, çemberin içine vurmuş ve görüntü alanlarını bloke etmişti.

Saniye saniye süren kum fırtınasının üzerinden çekilmesi ile kolunu yüzünden çekti ve biraz nefes alarak gözlerini araladı. Fakat istediğini bulamamıştı. Nehir yerine, karşısında ağabeyini bulması üzerine gözlerini Oyuncu'nun gözlerinden çekmeden yumruklarını sıktı. Kasılan çenesi, mavi gözlerini tetiklerken ağabeyinin her fırsatta işine çomak sokmasından nefret ediyordu. Ne zaman Nehir ile baş başa kalmak istese burnunun dibinde bitiyordu. Tanrı biliyor ya... Bu durumdan nefret ediyordu!

Karşısında, burnundan solumakta olan kardeşinin gözlerindeki nefreti çözemediğini düşünmek istese de, gerçek güpegündüz ortadaydı. Nolan, Mehir'in yanında bulunmasından ve her defasında karşılarına çıkmasından nefret ediyordu. Gözlerinde gördüğü nefretin yanında bir başka duygu vardı ki, kendi gözlerinde olduğundan da şüphe duyuyordu. Birbirlerine nefretle bakan iki çift mavi göz...

Kıskanç, iki çift göz.

Beynine balyoz gibi inen bu duygu tüm enerjisini düşürürken karşısından homurdanarak geçen Nolan'ı bile fark edemiyordu. Nolan, tüm nefreti ile onu kıskanıyordu. Ağabeyinden, Mehir denen o kızı kıskanıyordu. Mehir'i sevdiği için bunca yıllık kardeşini kıskanıyordu! Ağabeyinin, Mehir'i sevdiğini düşünüyordu! Peki. Doğru olan neydi? Kendisi o dengesiz bücürü seviyor muydu? Tıpkı Nolan gibi, kardeşini karşısına alacak kadar çok mu seviyordu?

Düşünceler ve gerçekler beynini en olmadık zamanlarda turlarken nefessiz kalan kalbine elini götürüp param parça etmek istedi o an. Gözlerini kapatıp, uğultu gibi gelen sesleri dinlediğinde ise kendine verdiği cevap şu olmuştu.

Sen, bu bücürü sevmiyorsun, Oyuncu! Eğer bir gün sever ve kardeşini karşına alacak olursan... İlk, kendini vur!

Kişinin kendini kandırmasından, var mıydı daha acı olan? Aciz olan. Kendisine söylediği sözleri tutamayan yüzsüz varlıklar gibi, çevresini de bu gerçeğe inandırmaya çalışırken yaptığı yanlıştan habersizdi elbette.

Bilmiyordu ki...

İlk sevdiğini vuracak.

***

Asperatus Nevm ✓Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu