Tanrının Oğluyla Bir Tavan Arası Buluşması

1.6K 130 24
                                    

Hozier - Take Me To Church

***


Kasım 1960

"Tanrı günahlarımızı bağışlasın, Tanrı bizi şeytanın şerrinden korusun, bize iyilik ve huzur versin..."

Kim Minseok, başını eğip rahibin içten dualarını tekrar eder gibi mırıldanırken yanındaki oğlanın da aynısını yaptığını fark etti. Oğlandan gelen mırıldanma anlamlı sesler oluşturmuyordu, yalnızca anlamsız bir ses yığınıydı fakat herkesin duaları arasında havaya karışıyor, kayboluyordu. Kulak kabarttığında oğlanın dediği şeylerin bir kısmını yakalamayı başardı: "Diş fırçası, evdeki kedim Zavallı George, pijama, çatı katı, tereyağlı ekmek, iç çamaşır..."

Kıkırtısına engel olamayarak eliyle ağzını kapattığında oğlanın başını ona çevirdiğini gördü göz ucuyla, ve dudaklarındaki şaşkın gülümsemeyi. Gözlerinin buluşmasına izin vermeden ciddileşip rahibe baktı yeniden ve bu defa dualara gerçekten eşlik etti, yanında dikilen oğlanı birkaç saniye sonra çıkardı aklından.

Vaaz biter bitmez herkes ağır ağır çıkış kapısına yöneldi, Minseok'un aklı az sonra dağıtılacak olan çay ve ekmekteydi fakat bileğine sarılan parmaklarla irkilip olduğu yerde kaldı, onu durduran kişinin yüzüne baktı başını çevirip. Dua niyetine anlamsız şeyler mırıldanan oğlandı bu.

"Beklesene," dediğinde başını sağa sola sallayıp kolunu kurtardı elinden ve ilerlemeye çalıştı ama kalabalıkta çok da ileri gidemedi.

"Bekle diyorum yahu," dedi oğlan bu sefer ve kısık sesle devam etti. "Ötme, tamam mı?"

Minseok ilk defa oğlanın gözlerine baktı bunu duyduğunda. Kendisininki gibi sıcak bir kahverengilerdi, sık kirpiklerle çevrelenmiş, merakla parlıyorlardı.

"Ötmem," deyip önüne baktı yine.

Kalabalıkla birlikte yemekhaneye ilerledi, arkasındaki oğlan onunla tekrar konuşmaya çalışmadığında rahatladı. Bir baş belası gördüğünde bunu anlardı, ve o oğlan kesinlikle bela olmak için doğmuştu, gözlerindeki ışıltıdan anlamıştı Minseok.

Bu okulda o ışıltıyı görmek imkânsız olmasa da zor sayılırdı. Çoğu kişi ailesinin zoruyla burada bulunsa da okulun katı kuralları ve öğretmenlerin disipline olan düşkünlükleri gençlerin içindeki heyecanı dindirmiş, gözlerindeki ışıltıyı söndürmüştü büyük ölçüde fakat kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Ufak tefek kuralsızlıklar ve baş kaldırmalar bile cezalandırıldığından artık asiliklerini gizli kapaklı yapıyorlardı, eski binanın orasında burasında buldukları dolaplar ve depolar onlara suç ortaklığı ediyordu. Minseok ilk yılında içine girdiği arkadaş grubu olmasa muhtemelen bunlardan haberdar bile olmazdı, bu çekingen haliyle onu nasıl aralarında aldılar hala şaşıyordu ama seviyordu onları.

Her zaman birlikte oturdukları masaya vardığında çay ve ekmeğin dağıtılmış olduğunu gördü, onun için ayrılmış sandalyeye oturup iştahla ekmeğine saldırırken yemekhanenin uğultusu üstünden sesini duyurmaya uğraşan Baekhyun'a verdi kulağını.

"Bundan listedeki kişiler hariç kimsenin haberi olmayacak, duydunuz mu?" diyordu oğlan bir yandan ağzındaki ekmeği hızlı hızlı çiğneyerek. Minseok onu öfkeli bir sincaba benzetti bu haliyle. Masadaki herkese bakıp ellerini sallaya sallaya bu gece düzenleyecekleri gizli toplantıdan bahsediyordu, Minseok başını sallayıp çayını aldı avuçlarının arasına, çok umrunda olmasa da oğlanın gevşemiş kravatına ve açılmış düğmesine bakıp onaylamaz bir bakış attı o tarafa.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 19, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Tanrının Oğluyla Bir Tavan Arası BuluşmasıWhere stories live. Discover now