5. Love at First Bite

Start from the beginning
                                    

"Sen manyaksın." dedi en sonunda ve kadehini tek dikişte bitirdi. "Bandanalar aptaldır. Kimse onları sevmez. Özellikle de vampirler."

"Bu vampir seviyor." dedi Harry eliyle kendini işaret edip. "Ve bandanama aptal deme."

Louis üçüncü kadehini önüne çekerken onu sinirlendirebildiği için gülümsüyordu. "Sen nasıl istersen, çaylak."

Harry savaş kazanmış bir tavırla lobilerinin deri koltuğuna yaslandı. Louis kendine engel olamadan gözlerini onun vücudunda gezdirdi. Siyah bir gömlek ve dar siyah bir pantolon giyiyordu. Normal halinden tek farkı gömleğinin düğmelerinin göğsüne kadar açık oluşu ve gözlerinin etrafına yapılan 'vampir makyajı' idi. Ve elbette bir de bandanası.

Louis'yi en çok şaşırtanı ise dişlerine -tanrı bilir nasıl- ekleme yaptırdığı seramik takma sivriliklerdi. Eğer Harry ikide bir dilini dişleri üzerinde gezdirmese ve hafif peltek bir şekilde konuşmasa, Louis onları gerçek bile sanabilirdi. Harry onlarla çok gurur duyuyordu. Gecenin başında heyecanla arabasının yolcu koltuğuna oturmuş, onu ne kadar da vampir gibi gösterdikleri hakkında uzunca konuşmuştu. Kendini kanıtlamak için birkaç kere Louis'nin elini bile ısırmayı denemişti.

Uzanıp bandanasından çıkan inatçı bir bukleyi yeşil kumaşın altına ittirdi, Louis. "O kadar da aptal görünmüyor." dedi kendini durduramadan. "Güzel görünüyorsun."

Harry içgüdüsel olarak kendini onun dokunuşuna doğru ittirdi. "Teşekkürler, Vamp." Hafifçe ona yaklaşıp çenesini öptü. "Sen de fena değilsin."

Dudakları çenesinde bir saniye fazla oyalanınca Louis içinde oluşan fırtınayı dindirebilmek adına kadehinden büyük bir yudum aldı. Fazla işe yaramamıştı. Birkaç kez gözlerini kapayıp açtı. Harry'nin vücudundan yayılan sıcaklığı her yerinde hissetmemeye çalıştı. Ne kadar inkar etmeye çalışsa da aslında tüm olan buydu. Ondan yayılan çekim gücü iradesini yerle bir ediyordu. İçten içe biraz sağduyu bulabilmeyi her umduğunda sahip olduğu az miktarda kontrolü de kaybediyordu. İşler onun istemediği bir yöne sapmadan önce bir şeyleri değiştirmeliydi belki de. Bu aralarındaki çekim onları her nereye götürüyorduysa iyi bir yer değildi, Louis bunu biliyordu. Durmalılardı. Ateşin etrafında dans etmeyi kesmeli, koşarak uzaklaşmalılardı.

Elini yavaşça onun belinin çukuruna doğru ittirdi. Harry'nin gözleri kapandı ve kalp atışları hızlandı.

Louis çaresizce ona doğru çekilirken aklının edebiyatın en eski parçalarından birine takılmasına engel olamadı: Kayıp Cennet. Aden. Çünkü ikisi o lobide bir beden sayılabilecekleri kadar yakınken tarihin en trajik hikayelerinden birinin başkahramanları haline gelmişlerdi. Günahların en büyüğüne karşı direnemeyen iki aşığın ölümlü sonu. Louis gibi lanetli bir yaratığın böylesine kutsal bir yerde bulunması bile başlı başına bir yanlışken peşinde oraya ait bir yaratığı da götürmesi nasıl affedilirdi? Ayağını kaydırıp onu acımasız ve ölümlü dünyaya düşürecek ilahi güç kucağındaki güzel yaratığın birkaç sabırsız dokunuşunda saklıydı. Hikayenin neresinde durduğunu bile bilmiyordu; Adem miydi Havva mı? Tanrı mıydı yoksa günaha çağıran yılan mı? Emin olduğu sadece iki şey vardı: Ne olduğu önemli değildi. Yasak meyveyi yiyecekti, cenneti kaybetmek yanında çok önemsiz kalırdı.

Yapması gerekeni unutup yanlışı seçmeye ne zaman bu kadar alışmıştı bilmiyordu fakat hata olduğunu bile bile ona dokunmaya devam etti vampir. Ona verdiği her küçük temasın nefesini kesişini, kalp ritmini bozuşunu ve ismini bir dua gibi inleyişini izledi serseme dönmüş bir halde.

Yüzyıllık hayatı boyunca hep kendini kontrolü elinde tutmaya zorlamıştı. İnsandan maskesini takınıp insanların arasına kaynamaya çalışıyor ama aynı zamanda da onlardan uzakta durmaya özen gösteriyordu. Hayatı karmaşık bir spektrumun üzerinde bir ileri bir geri giderken kendini ne kadar zorladığını fark edememişti. Şimdi ise onu spektrumun ortasından başka bir köşesine çeken biri vardı. Bu köşenin yanlış ya da doğru olduğuna kim karar verebilirdi? Evet, onları iyi şeylerin beklemediği kesindi fakat neden hep sonunu düşünerek hayatını yaşamalıydı ki? Herkes hatalar yapardı, herkes risk alırdı. Louis daha önce bu riske değecek birini tanımamıştı sadece.

with the moon i runWhere stories live. Discover now