Öne adım atacakken dengemi kaybederek koltuğun üstüne düştüm.

"Jenna. Sen içtin mi?" dedi Nina.

"Bunun şu an ne önemi var?" dedim. Öfkeliydim. Ama bu öfkem David'eydi. Tekrar ayağa kalktım ve hemen David'in önünde durdum.

"Ne düşündün ki? Ben insan sen de vampirken bunun yürüyeceğini mi? Bir hoşlantı yüzünden bir süreleğine takılacağın bir kız gibi mi görünüyorum? Söylesene?" dedim. Kalbimde büyük bir acı vardı. Sağ yanağımdan bir gözyaşı süzülürken hâla David'e bakıyordum. Anlayamıyordum. Gerçekten ne düşünmüştü? Şimdi beni neden dönüştürmek istemiyordu? Ben insan olduğum sürece bunun yürümeyeceğini bile bile reddediyordu teklifimi.

"Ne?" dedi Nina, Mandy, James ve Michael aynı anda. Onlar da oldukça şaşırmış gibiydi.

David'in de gözlerinde hüzün vardı. Eliyle yavaşça kolumdan tuttu.

"Şu an iyi değilsin. Bunları sonra sakin kafayla konuşsak?" dedi. Tanrım.. Beni delirtmek mi istiyordu?

"İyi olmadığımı söyleyip durma artık. Ne söylediğimi, ne istediğimi biliyorum. Şu an asıl mantıksız davranan sensin." dedim gözyaşlarıma yine engel olamayarak. Bir şey demeyince devam ettim.

"David.. Belki o kadar belli edemiyorum hislerimi. Belki sen belli ettiğimi düşünüyorsun. Ama hayır. Sana hissettiğim o yoğun duyguları anlatamıyorum. Öyle bir his ki.. Kelimelere dökemiyorum. Yanımdayken hissettiğim huzuru sana anlatamıyorum. Söylemek istediklerimi nedensizce içime atıyorum. Belki utanıyordum söylemeye. Belki de korkuyordum. Beni bırakıp gidersin diye. Şimdi beni geri çevirme. Seni seviyorum işte. Seviyorum." dedim. Nina, Mandy, James ve Michael şaşkın bir biçimde bana bakıyorlardı. Belki de içkinin verdiği cesaretle söyleyebilmiştim bunları. Önceden duygularımı hiç bu kadar belli etmemiştim herhalde. Özellikle bunu bizimkilerin önünde hiç yapmamıştım.

En az onlar kadar David de şaşırmış gibiydi. Ama yüzünde şaşkınlıktan çok üzgün bir ifade vardı.

"Ben de seni seviyorum. Her zaman da seveceğim. Ama güven bana. Vampir olmamalısın." dedi. Duyduklarımın şaşkınlığıyla birkaç saniye bir şey diyemedim.

"Ne yani? Tüm o söylediklerime söyleyeceklerin bu kadar mı? Vampir olmazsam bunun elbette biteceğini biliyorsun değil mi?" dedim direterek.

David birkaç saniye bana baktı. Yüzündeki hüzünlü ifade.. Tarif edilemezdi. Ağzından çıkan cümle, kalbime hançer gibi saplanmıştı:

"Belki de bitmeli."

Hızlıca koltuğun üstündeki çantamı alarak koşmaya başladım.

"Hey Jenna!" Bu Nina'nın sesiydi.

Koşmaya devam ettim. Aynı zamanda dengemi sağlamaya çalışıyordum.

Canım yanıyordu. Ama bu fiziksel değildi. Hâla inanamıyordum. Vampir olmamdansa bitirmeyi mi tercih ediyordu yani?

Gökyüzünden damlalar ilk başta yavaş yavaş indi aşağıya. Ardından hızlandı. Yağmur şiddetini arttırmıştı. Nereye gittiğimi de bilmiyordum. Rastgele koşuyordum.

Bayağı uzaklaşmıştım. Ayağımın kaymasıyla diz üstüme yere düştüm. İçimde hissettiğim o büyük acı tarifsizdi. Yere oturdum. Hıçkırıklarıma engel olamıyordum. Kalbim en son ne zaman bu kadar kırılmıştı? Hatırlayamıyordum. Başımı ellerimin arasına aldım.

Omzumda hissettiğim elle korkarak başımı kaldırdım. David de karşıma oturmuştu.

Ondan uzaklaşmak için ayağa kalkmaya çalıştığımda ellerimden tutarak beni kendine çekti.

Gizemli KasabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin