-Geçmişten Önce Günümüz-

177 13 13
                                    

Kapıyı yavaşça açtı. Evden çıktığında içeride kimsenin olmadığından emindi. Ama şimdi karanlığın içinden yavaş ve sakin soluk sesleri geliyordu. Aslında birilerini çağırması gerekirdi ama yapmadı. Çünkü içeridekinin kim olduğunu az çok tahmin edebiliyordu. Onu soluk alış verişinden bile tanırdı. Muhtemelende evin anahtarını sakladığı betonun altından almıştı. Diğer insanlar onun anahtarı oraya saklamış olacağını düşünemezdi. Ama o farklıydı. Bilmeceleri rahatlıkla çözerdi;saniyesi saniyesine. Bende onun için bir bilmeceydim. Kimsenin çözemediği;bir tek onun çözdüğü... Bunu neden yaptığını bilmiyordum. Neden benimle uğraşıyordu ki. O da diğerleri gibi beni kendi halime bıraksa,daha iyi olacaktı. Beni çözmeyi başardığı ve pes etmediği için korkuyordum;bu yüzden ondan kaçmak için elimden geleni yapmıştım. Ama o beni bulmayı yine başarmıştı ve şu anda evimdeydi. Hem de karanlığın içinde. Işığı yavaşça açtım. Her ne kadar karanlık olması daha işime gelecek olsada biliyordum ki ben sakarın tekiydim ve tek adımımla tüm evi darmadağın edebilirdim. Yavaşça converse'lerimi ayağımdan çıkardım ve ayakkabı rafımdaki yerine koydum. Birdenbire aklıma şu soru geldi 'Şu anda evimde, ama ayakkabılarından eser yok. Ah,hayır...' birden gözlerim çok severek aldığım renkli halıma kaydı. Ayak izleri... Dışarıda yağmur olduğu için bu ayak izleri çamurdan oluşuyordu. Ayak izlerinden bugün yine meşhur kahverengi botlarını giydiğini anladım. Bense neredeyse dört mevsim converse giyerdim. Tabi farklı renklerini... İçimi bir öfke sardı. Ne hakla benim güzel halımı kirletirdi; ona küçükken ahlak dersi vermemişler miydi. Yavaş ama öfkeli adımlarla içeri gittim. Salona girdiğim anda onu gördüm. Görür görmez de öfkem puf diye yok oluverdi. Yüzünde küçük bir tebessüm vardı ama... Gözleri... Gözlerinden yaşlar akıyordu... İçim burkuldu. Benimde gözlerimden bir yaş süzüldü.
İnsanların ağlamasına dayanamıyordum; ama onunkisinde dayanamamakla kalmayıp yerlebir
olmuştum. İlk kez ağladığını görüyordum. Ne kadar güçlü görünmeye çalışsada,üzgün olduğunu saklasada gözleri onu ele veriyordu. Şu anda belki benden bile üzgündü. Çünkü o hissediyordu,daha hissetmeyi unutmamıştı...

Karanlığın İçindeki RenkWhere stories live. Discover now