-32- "Kampa mı gitsek ya ?"

Start from the beginning
                                    

Telefonu kapatıp arkama yaslanmamdan sonra herkes yine eski halime dönmüştü, Buğra da Kaan ile bir şeyler konuşmakla meşguldü zaten. Ben ise kollarımı göğsümde birleştirmiş bir şekilde boş boş düşünüyordum. Değişik bir şeyler istiyordum, daha önce hiç yapmadığımız bir şey... Ka-

"Kampa mı gitsek ya ?"

İstemsiz bir nedenden dolayı ağzımdan çıkan bu cümleyi duyduğumda bana bile fazlasıyla saçma gelmişti bu fikir.

Bana dönen kafalara baktım. "Tamam, saçma bir fikirdi, kabul. Siktir edin." Bizim erkeklerle kamp ? Hah. Burnumuzdan getirirlerdi o kampı. Hatta bizi ayılara yem edip kendileri buraya bile gelebilirlerdi, yapamayacakları şey değildi sonuçta.

İlk tepki Berk'ten geldi. "Mükemmel bir fikir kanka, ben her türlü varım," Gözlerinden okunan o sevinç pırıltıları yine eskisi gibi kendini göstermeye başlamıştı. "Seninle ölüme bile varım gülüm, orası ayrı konu." Gülüm kelimesini dalgasına dediği belliydi. Onu söylerken ağzını yaya yaya konuşması ise... inanılmazdı.

"Iyyykk," diyerek yapmacık bir ses çıkardım. "İğrenç şey, kapat çeneni."

Genele bakacak olursak ; çoğunlukla fikrim benimsenmişti, mükemmel bir fikir olduğunu savunuyorlardı. Tek pürüz ikiz kafalardı. "Saçmalamayın." demişti ikisi aynı anda. Bu kadar netlerdi işte.

"Haz tamam, doğal ortamını özlemiş falan olabilirsin ama özlemini gidermek için sadece bir orman gezisi yetmez mi ? Bir daha ormanda kalmaya, kampa falan ne gerek var ?" diyen Kaan'a gözlerimi devirmekle yetindim, zaten Buğra direkt olarak Kaan'a laf atma içgüdüsüyle hareket etmiş ve "Sevgilime ben öyle laf atabilirim, sen atamazsın." diyerek savunmaya geçiş yapmıştı.

"Senin sevgilinse benim de kardeşim o, şimdi sus ve yerine otur, kertenkele yavrusu."

"Kertenkele yavrusu," dedi

dalga geçercesine. Buğra bunu, ses tonunu değiştirip söylemişti. Aynı Kaan'ın sesini taklit etmişti yani. "İkiz olduğumuzu söylememe gerek yok, değil mi ?"

"Senin gibi salağın nasıl benim ikizim olduğunu anlayamıyorum ki zaten."

Atışmaları, kahkahalarımız yüzünden yarıda kalmıştı. Onlar orada birbirlerine çocukça laflar atarken biz de onlara kahkaha atıyorduk, tüm meydan kahkaha seslerimizle dolmuştu.

"Tamam tamam, susun. Oylama zamanı. Kimler gitmek istiyor ?" diye sordum kahkahamı durdurup, bizimkilere hitaben. Oy çoğunluğunun gitmekten yana olacağını bildiğim için sorun yoktu.

Gökçe, Buğra ve Kaan hariç hepsi elini kaldırmıştı. İkisi de somurtkan şirin gibi arkasına yaslanmış, kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde bize bakıyordu. Tip olarak pek benzemeseler bile bakışları, bir olaya karşı ifadeleri, hatta fikirleri bile gereğinden fazla benziyordu.  "Tamamdır, gidiyoruz." deyip sevinçle elimi çırptım. İstesinler veya istemesinler Buğra ve Kaan da gelmek zorundaydı. Biz bir gruptuk ve bir kişi bile eksik olsa hiçbir anlamımız kalmazdı.

"Gökçe sen de gel, tabii istersen." Ağzımın kocaman açılmasını sağlayan teklif Berk'ten Gökçe'ye gelmişti. Biraz önce Gökçe ile konuşmasını söylediğimde tip tip bakan çocuk mu demişti yani bunu ?

İlk başta biraz çekinse de sonradan kabul etmişti bu teklifi Gökçe. "Olabilir aslında,"

Tam kampla ilgili bir şey daha söyleyecektim ki Onur'un "Selam," demesiyle birlikte susmak zorunda kaldım. Tüm kafalar ona çevrilince ayağa kalktım ve hızlı adımlarla yanına ilerledim. "Kampa gidiyoruz !" diye bağırdım sevinçle, tam karşısında duruyordum. "Bu gece ! Ve sen de gelmek zorundasın."

Sen Gitmeden Önce.Where stories live. Discover now