"Merhaba," dedi Clint anında rolüne girerek.

Uzun boylu, belli ki sporu oldukça seven sarışın adam da evden dışarı yayılan sıcak havayla birlikte gülümseyerek karşılık verirken, Clint en azından sıcak bir karşılama aldıklarından memnun, Tony'e döndü. Ancak oldukça dehşet içinde görünen yüzle kaşlarını çattığında sarışın adam da Tony'e bakıyor, Clint yan yana durmalarından faydalanarak onun ayağına vurdu.

"Eee..." dedi Tony anında kendine gelerek. "Biz çocuğunuz için-"

"Çocuğumuz!" diye araya girdi Clint. "Biz sarı bir köpek arıyorduk da, çocuğumuz gibi oldu, anlarsınız, acaba görmüş olma ihtimaliniz var mı? Buralarda kayboldu..."

Tony üzerinden çekilen bakışlarla yutkunup nefes alırken Clint'in adama gülümseyen yüzünde sanki kendisi için de bir 'ne halt ediyorsun' ifadesi gizliydi sanki. Ya da Tony sadece hayal ediyordu.

"Oh," dedi adam gerçekten üzgün bir sesle. "Bugün mü kayboldu?"

Soruyla birlikte Tony'e döndüğünde dikkatini toparlayan Tony yanıtladı. "İki gün oluyor."

"Üzgünüm, çok dışarı çıktığım söylenemez, eğer buralardaysa bile ben görmedim."

"Anlıyorum," dedi Clint sakince. Tony adamın daha üzgün durduğunu düşünmeden edemediğinde Clint devam etti. "Acaba evde başka biri var mı? Yani çocuğunuz falan varsa dışarıda oynarken görmüştür belki?"

Mavi gözlü adamın ifadesi birden kırılırken Tony de dehşetine dehşet katarak Clint'e döndü. Patavatsız ve kaba konuşan genelde kendisi olurdu ve Clint'i yanında mesleği gereği ikna yeteneği yüzünden getirmişti- bir de konuşmasını iyi bildiği için ama buna değinmeye gerek yoktu- ama bu durum düşüncelerine biraz ters düşüyordu.

"Bir kızım var ancak gördüğünü sanmıyorum... Yine de bir sorayım, belki camdan bakarken-"

İçeriden bir kırılma sesi geldiğinde sarışın adam irkilerek içeri baktı ve 'Janice!'leyerek eve girdi. Tony Clint'e bir bakış attı. Ardından ikisi de içeri girerek sesin geldiği yöne ilerlediler.

Açık renk mobilyalarla döşenmiş salonda babasıyla aynı renk saçlara sahip yedi yaşlarındaki bir kız çocuğu söyleniyordu. "Bir şey yok, kumandaya uzanıyordum."

Onu muhtemelen yerden kaldıran babası koltuğa oturturken yumuşak bir sesle azarladı. "Bir yerin kırılmadığı için şanslısın, bekleyebilirdin, değil mi?"

Ancak kızın bakışları babasının arkasındaki iki adamda, yanıt vermedi. Bunu fark eden sarışın adam da hala ayakları üzerine çökük, oraya baktı. "Janice, bu beyefendiler köpeklerini kaybetmişler, görmüş olma ihtimalin var mı?" diye sordu kızına dönerek.

"Eğer dün ya da bu sabah dışarı çıkmama izin verseydin ihtimal olurdu," dedi Janice her ne kadar sakin bir sesle konuşsa da sesindeki sitemi belli ederek.

Ancak Tony dayanamıyor, merhabalayan Clint'i geçerek kıza ilerledi ve babasının yanına, dizlerini kırarak ayakları üzerine oturarak Janice'in gereğinden ince duran bacaklarını incelerken sordu. "Hastalığın nedir?"

Clint geride gözlerini devirirken sarışın adam kaşlarını çatarak sordu. "Doktor musunuz?"

Küçük kız sesinde hafif bir gıcıklıkla 'Tardis'ini görmediği kimseye doktor demeyeceğini' belirtirken Tony başını kaldırarak ona baktı. "Ama Dalek gösterebilirim?" Ardından ekledi. "Ben kendisine Dummy desem de,"

Ancak Janice onu dinlemiyor, birden gereksiz yere yükselttiği sesiyle sordu. "Doctor Who'yu biliyorsun?!"

"Tabii ki biliyorum," diyen Tony muhtemelen tıp doktorlarına gıcıklığı yüzünden tersleyen kızın gönlünü o an kazandığını biliyor, onun kaval kemiğini inceledi. Ardından orta ve baş parmağını onun bacağına sarıp bir de kalınlığını ölçerken devam etti. "Bu arada adım Tony."

"Janice," dedi küçük kız sakince. Babası yerinden kalkıp arkasındaki koltuğa otururken de sakinliğini kaybedip sorularına başladı. "Gerçekten Dalek'in var mı? Ya Tardis? Neredeler? Nasıl buldun? Ama maketse saymıyorum!"

"Dalek'im oldukça gerçek. Bu problem doğuştan mı, sonradan mı gerçekleşti? Bu tür şeylerden anlarım," diye ekledi kızın soru dolu bakışlarına cevaben.

"Doğuştan," dedi babası araya girerek. "Gelişim problemi. Tedavi görüyor ancak yeterli gelmiyor."

Tony dalgınca başını sallayarak gözünün önünde oluşan destek olmaya yardımcı portatifleri geriye itip ana odaklandı. Küçük kızın tedaviyle ilgili söylenmelerini, tedaviye kalırsa elli yaşından önce bisiklet süremeyeceğine dair yakınmalarını dinlerken gitme vaktinin geldiğini hissediyor, ayaklanmadan önce konuştu. "Eğer gerçek bir Dalek görmek istersen Stark Kulesi'ne gel." Ardından sesini alçaltıp gizemli bir sesle ekledi. "Eğer adını söylersen kapı açılır. Zaman Lordu teknolojisi."

"Stark Kulesi mi?" diye sordu Janice babasıyla aynı anda ve sadece kendisi devam etti. "Sen Tony Stark'sın?! Tanıyamadığıma inanamıyorum!"

Ayağa kalkan Tony 'magazin programı izlemediğine sevindiğini' eklerken arkaya attığı bir bakışla Clint'in kaşlarını kaldırarak ona baktığını fark etti.

Ancak sarışın adam başka bir şeyi merak ediyor, sordu. "Stark Kulesi'nde oturuyorsunuz ve köpeğiniz burada mı kayboldu?"

"Ah," dedi Tony giriştekine nazaran daha rahat yalan söylerken. "Clint buralarda oturuyor." Ve içerideki sıcak hava yüzünden terlediğini hissederek dışarı yöneldi.

"Yardımınız için teşekkürler," dedi Clint, Tony'nin gerisinde kalarak.

Esmer adam soğuk havaya adım atarak arkadaşını beklerken iki saniye sonra Clint de dışarı çıktı.

"Umarım bir an önce bulursunuz," diyerek Clint'i yanıtladı Sarışın Baba.

Teşekkür eden genç adam kapanan kapıyla bir şey demeyen Tony'i omzuyla ittirerek önüne kattı.

"Demek adını söylerse kapı açılır- Rapunzel kulesinden saçlarını salmaya mı karar verdi?"

Tony 'sadece çocuğu eğlendirdiğini, babasının izin vermeyeceğini bildiğini' söylerken Clint de ona katılıyor, ekledi.

"Tabii ki göndermeyecek, kim çocuğunu ünlü zengin züppesi Tony Stark'ın kucağına bırakır? Sen sen ol, Janice diyen herkese kapıyı açmamaya bak."

Kaldırımda dikkatle ilerleyen Tony gözlerini devirerek yanıtladı. "Öyle bir şey yapacak olsam dahi Janice Rogers derdim, Barton. Çocuğun adını biliyorum."

Clint bir şey demediğini söyleyerek elleri ceplerinde ilerlemeye devam etti. "Annesi neredeydi acaba..."

"Ölmüş," dedi Tony, dilek sitesinin ona sağladığı bilgiyi paylaşarak. "İyi ki sana söylememişim, annesinin nerede olduğunu da özellikle sorardın sen."

"Hey! Öyle demek zorunda kaldım! Planı bozan sendin."

"Ve sen de sakat olduğunu bildiğin çocuğun dışarıda oynayıp oynamadığını sorma ihtiyacı hissettin..."

Clint 'ona vicdan azabı çektirmemesini' söyleyerek sonunda ulaştıkları arabanın etrafından dolandı ve şoför koltuğundaki Happy'e başıyla selam verdi.

Proof That Tony Stark Has a Heart [StevexTony AU]Kde žijí příběhy. Začni objevovat