*19.04 & Doğum Günü Özel*

Start from the beginning
                                    

🌌💙🌌💙

İmtihanın ne olduğunu sorsalardı Siraç hiç cevap vermeden yaşadığı bu işkence dolu geceyi gösterirdi.

Elif kollarındaydı. Aldığı yüksek doz antidepresan ile kafayı bulmuştu. Siraç için en büyük işkencenin sebebi de o ufacık hap olmuştu.

"Eylül...Ah Eylül..." dedi Siraç dişlerinin arasından. Elif'i arabadan çıkartıyordu. Ankara'daki evlerine gelmişlerdi. Siraç sırf Elif seviyor diye araba yolculuğunu tercih etmişti ama yaşayacaklarını bilseydi hayatta tercih etmezdi.

Hayatının en büyük işkencesini yaşamıştı. Kafasında hala sevdiği kadının sesi yankılanıyordu.

"Elif yesin seni, bir dur!"

Bu sözler hatırına gelince yüzünde farkında olmadığı bir gülümseme belirdi. Elif'in ona karşı düşkünlüğü öyle hoşuna gidiyordu ki bu zafiyeti her an kullanabilirdi. Bu zafiyetin yolunda kul, bu zafiyetler uğrunda köle olabilirdi.

Ama bu şekilde değildi.

O kendinde değilken asla değildi.

Eli kolu bağlıyken, ona dokunma imkanı sınırlıyken bu yolculuk tam bir işkence olmuştu. Güzeller güzeli karısının dudaklarını hala teninde hissederken o da kendinde değildi. Kokusu tenine işlemişken sabrının son sınırında hissediyordu kendisini Siraç.

Dışarıda ılık bir hava vardı ama yine de korumak için içgüdüsel bir şekilde Elif'i kendine bastırdı. Sanki birkaç saat önce ortalığı birbirine katmamış gibi mışıl mışıl uyuyordu kucağında.

Umut iç kapının açılması için önde ilerlerken eğilip pürüzsüz yanağına bir öpücük kondurdu karısının.

"İmtihanım." dedi. Geri çekildiğinde Elif'in yüzünde huysuz bir ifade belirdi. Burnunu hafif kırıştırınca Siraç gülümsedi. Hem sevimliydi hem de bir o kadar güzeldi.

"Benim en güzel imtihanım."

Geceyi aydınlatan ışıklar tam onun yüzüne vuruyordu. Yürürken, masumiyetin en güzel temsilcisi olan, baktıkça içinin gittiği güzelliğe bakıyordu Siraç.

Zihnindeki sessizlik bile bu güzel kadının eseriydi. Öyle çok seviyordu ki bazen bu sevgi onun sonu olacakmış gibi hissediyordu.

Bakışlarında bile şefkatle dolu bir hasret vardı.

Umut, "Yarın konuşacak mısın?" diye sordu malikanenin geniş kapısı açılırken. Siraç ona doğru döndü. Yüzüne yansımayan sıkıntı, atmadığına inandığı kalbini sardı.

"Anlatacağım." dedi. "Susarsam üzülür."

Üzüleceğini bile bile kaçmak hala işine geliyordu çünkü sakladığı duyguların hepsi ortaya dökülecekti. Siraç inkar etmekten yorulmuştu; açık ve net bir şekilde çok korkuyordu. Yaptığı hataların sonucunda Elif bir gün onun gerçek yüzünü görür de ondan nefret eder, bakmaya bile tahammül edemez diye çok korkuyordu.

Bu yüzden yarın onu odaya hapsedecekti. Belki bağlardı bile ama onun kaçamayacağından emin olacak, öyle anlatacaktı geçmişte yaptığı aptallıkların sebebini.

Bir tek geçmişinden bahsetmeyecekti.

Yapamazdı, ona anlatamazdı çünkü kaldıramazdı.

Kaldıramadığı için de onun da kendisinin de canını yakardı.

Bu yüzden geçmişi her daim onun en büyük sırrı olarak kalacaktı.

Kapıdan içeri geçtiklerinde onları geniş bir giriş karşıladı. Siraç içeriye dikkat bile etmedi. Gözü hala Elif'in üstündeydi.

MIHWhere stories live. Discover now