Bölüm 1

20.9K 837 674
                                    

İlk bölümü Sevgili aysegulcicekoglu'na ithaf ediyorum. Gerçekten bana hikayemi yayınlamakta cesaret veren bir insan kendisi. Sizi çok seviyorum. Her şey için teşekkürler.

Sevgili okurlarım ve watpadd ailem ❣️ Sizlerin bu hikayeme verdiğiniz desteği her zaman göz önünde bulundurdum. Sizleri tanıdığım için, güzel yorumlarınızla buluştuğum için hep şanslı hiss ediyorum. Yeniden büyük bir aile olmaya ve bol bol hasret gidereceğimize inanıyorum.

Keyifli okumalar

Onu ilk gördüğümde, sahilde bir balık restoranının şeffaf pencerelerinden içeriyi izliyordu. Zayıf, sarı saçlı, beyaz tenli, on yaşlarında bir kız çocuğuydu. Üstü başı çok kirli, saçları dağınık ve kıvırcıktı. Aç olduğu her halinden belliydi.

    Kalabalık bir grupla oturduğum büyük, beyaz masanın, tam karşısında duruyordu. Kimsenin onu fark etmemesi oldukça doğaldı. Nasıl olsa büyük şehirlerin çoğunda, her zaman aynı manzarayla karşılaşabilirsiniz.

    Aramızda duran şeffaf cam tenlerimizi uzaklaştırsa da, ruhlarımızı ayırmayı başaramamıştı. Bu küçük kızın mavi gözlerinden içime usul usul akan bir şeyler vardı. Bana hep unuttuğumu telkin edip asla unutamadığımı birini hatırlatıyordu.

    Aslında genelde böyle çocukları pek umursamazdım. Fakat bu küçük kız, nedense benim dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Belki de, diğer arkadaşlarımın değil de, sadece benim tabağıma baktığı için etkilenmiştim. Her ne kadar dikkatimi dağıtmaya çalışsam da başarılı olamıyordum.

    Bana "Kalk ve o çocuğun yanına git" diyen iç sesimi hemen susturdum.

    Pencereden gözlerimi çekip, arkadaşlarıma döndüm. İşle ilgili konuşmalarımız bitmek üzereydi. Neredeyse herkes yemeklerini bitirmişti. Benim tabağım ise olduğu gibi duruyordu. Beni izleyen bir çift mavi gözlerin tesirinden dolayı, yemek yemeği unutmuştum. Arkadaşlarım, neden yemek yemediğimi sorguladıklarında "İştahım yok" diye geçiştirdim ama gerçeği bilseler hakkımda neler düşünürlerdi, bilemiyorum.

    Aklım sürekli o kızda kalmıştı. Anlaşılan bu çocuğu aç susuz bırakmak içime sinmeyecekti. Bu küçük kıza sadece ona benzediği için bile yardım etmek istiyordum. Onun bana kaderin bir armağanı olduğunun ise henüz farkında değildim.

    Önce kızı masaya davet etmeyi düşünsem de bunun doğru olmayacağını anladım. Aklıma hemen türlü türlü senaryolar gelmiş ve canım sıkılmıştı. Bu ne benim, ne de kızın yaşamak isteyeceği bir durumdu. Eğer böyle bir şey yaparsam, masadaki insanlara bunu nasıl açıklayabilirdim ki? Bu küçük çocuk için başıma iş almaya değmezdi. Bunun yerine başka türlü onun karnını doyuracaktım. Hem onu benim beslediğimi bilmesine de gerek yoktu.

    Ne yapacağımı kesinleştirdikten sonra, ayağa kalkıp, lavaboya gitmek için izin istedim. Masadan ayrıldıktan sonra, restoranın sipariş aldıkları kısmına gelip, garsonların birine ekmek arası bir şeyler sipariş ettim. Ücretini ödedikten sonra, ilerdeki pencerede yüzü dönük bir şekilde durmakta olan kızı garsona gösterdim. Sipariş hazır olduğu zaman o çocuğa vermesini söyledim. Ağzını sıkı tutması için de ayrıca uyardım. Garson talimatlarımı anladığını söyleyince masaya döndüm.

    Kimsenin şüphesini çekmediğim için, içimden şükredip, derin bir nefes aldım. Kıza yardım etmiş olmamın verdiği rahatlamayla artık işime yoğunlaşmaya başlamıştım. Ara sıra pencereye doğru göz ucu bakıyordum. Garson gelinceye kadar kız gider diye endişeleniyordum.

Kaderimin Armağanı (TAMAMLANDI) KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin