"Buradan bakınca ölmüş gibi görünmüyorsun!" diye çıkıştı o da.

"Ya felç kalırsam? Hiç düşünmüyor musun bu hızda sürersem onu bunu havaya uçururum diye?

Bacağımdaki elini sıktığında acıyla inleyip bakışlarımı gökyüzüne çıkardım. Anında dolmuştu gözlerim. Bu his tanıdık gibiydi. Alayla "Bak felç değilmişsin." dediğinde bacağımdaki eline vurdum ve çekmesini sağladım. "Dokunma bacağıma pis sapık!"

Çocuk inanmazcasına bana baktı. "Ya sen manyak mısın? Vurup kaçabilirdim ben iyi misin diye gelip soruyorum, yaranamıyorum."

Bu seferde ben ona inanmazcasına baktım. "Sağ ol ya. Arabayı bacağıma geçirdin ama sorun değil çünkü bana 'İyi misin?' diye soruyorsun." diye hızlıca konuştum tüm sinirimle.

"Bak bırakıp giderim göt gibi kalırsın burada."

Gözlerimi kısarak baktım o büyüleyen gözlerine. "Terbiyesiz." diye tısladım.

Evet, ben en yakın arkadaşını 'Fahişe' diye kaydeden kız....

Ayağa kalktı ve elini uzattı. Büyük ellerinde gezinen gözlerimi yavaşça gözlerine çıktığında titrek bir nefes aldım. "Hadi işlerim var sabaha kadar bekleyemem seni."

Evime daha yarım saat vardı. Taksi durduramazdım çünkü çantamı partide unutmuştum. Telefonla birini de çağıramazdım çünkü telefon çantadaydı. Zeki (!) ben. Canım ben. Mekandan çıktıktan sonra çantamı unuttuğum aklıma gelmişti ana koşarak çıktığım mekana tekrar koşarak girmek mantıklı gelmemişti o an.

Eğer bu çocuğa kötü olduğumu falan zırvalarsam ya da başının etini yersem beni eve bırakmasını sağlayabilirdim. Hem çocuğun tecavüzcü Coşkun çıkacak hali yok ya.

Fazla acımayan bacağımın üstüne tır düşmüş gibi bir yüz ifadesi yerleştirdim yüzüme. "Uzanamıyorum ki aptal! Canım acıyor."

Sıkıntıyla ofladı. "Tabii ki de gecenin bu saatinde yolun ortasında sürüp, senin gibi bir manyağı çarpmalıydım." diye yakınarak bana doğru eğildi.

"Bana bak orama buram dokunma 'Tecavüz ediyorlar' diye bağırırım." Başını bana çevirip gözlerime baktı. Şu an eğildiği için cidden çok yakınımdaydı ve yine cidden ben nefessiz kalmıştım.

Her gün görebileceğim kahverengi gözler bu beden de neden her güne değer gibiydi?

"Dokunmadan birini kucağıma alabilseydim peygamberliğimi ilan ederdim." yapay bir şekilde güldüm. "Çok komiksin." diye homurdandım. Dalga geçtiği için kafasına şimşekler yağacaktı, haberi yoktu.

Tehdidimi umursamadan bir kolunu kalçamın altından diğerini kol altımdan geçirerek beni kucağına aldı. "Dokunuyorsun." diye tısladım.

Bana bakmadan "Dokunmak isteyeceğim son insansın." dediğinde gözlerimi devirdim. "İstesen de dokunamayacağın son insanım bence." dedim ukalaca. Şuan bana dokunmuyor olsa çok güzel laf söylemiştim (!)

Bana bakıp alayla sırtı. "Senin daha çığlık atmana kalmadan seni rahatlıkla öpebilirim. O yüzden sus."

Dudağımı birbirine bastırıp beni arabaya götürene kadar sesimi çıkarmadım. Tehdit büyüktü tabii ama susmakla aramda büyük problemlerim olduğundan bir haberdi.

Beni sürücünün yanındaki koltuğa bırakırken acı dolu sesler çıkardım. Çıkardığım sesler kadar olmasa da canım acıyordu. Benim daha anneme söyleyecek yalan bulmam lazımdı. Okkalı bir yalan bulmazsam biraz önce çıkardığım sesler gerçek olabilirdi.

"Mızmızlanma..." diye mırıldanıp sürücü koltuğuna geçti. Kapıyı kapatmasıyla gelen rüzgar büyük ihtimalle çamurun dip boya yaptığı saçlarımı geriletirken gözlerini kısa bir an üstümde hissettim.

"Demesi kolay. Arabayı bacağına yemiş olan sen değilsin. "

Bana bakmadan motoru çalıştırdı. Çıkan sesle bakışlarımı dışarıya çevirdim. "Ya sen bir sussana. "

Bakışlarıma dışarıda durmak kısmet olmamıştı bu garip, ama güzel gözlü kaba herif yüzünden. Bakışlarım hızla ona döndüğünde annemden özendigim kötü bakışlarla bu bakışlarını haketmiyormuş gibi duran gözlerine baktım. "Ya sen bir insan olsana."

Ama bu sözleri hakettiği kesindir.

Birden gaza bastığında nereye tutunacağımı bilemeden ellerimi bir yere yapıştırdım.

"Elimi bırakan diyorum."

Yapıştığım şeyin viteste olan bu terbiyesiz pislik ama taş çocuğun eli olduğunu idrak edince "Peki, tamam, tabii ki, olur." diye saçmalayarak hemen elimi çektim. Gerçi konuşmakla saçmalamak arasındaki çizgideyken elimi 'hemen' çekip, çekmediğim konusunda tedirginliklerim vardı.
Sıcaklığının yer edindiği elimi nereye koyacağımı bilmeden bacaklarımın arasına sıkıştırdım ve sessizce yutkundum.

"Yavaş gitsene biraz." diye mırıldandım utancımı gidermeye çalışarak. Alayla güldü.

"Ne o sert kız? Korktun mu?" Gülüşüyle ona döndüğümde o da bir an bana döndü. Gülüşünden hemen sonra idrak etmiştim gülerken kısılan gözlerini. Gözlerimiz kenetlendiğinde ikimizden de ses çıkmadı. Yüzümün ne halde olduğunu bilmiyordum ama onun yüzü şu an da bana kusursuz geliyordu.

Çoğu insana göre de öyle gelirdi sanırım...

Kendime gelmek için öksürdüğümde o da kendine gelip önüne döndü. Birkaç saniye olsa bile baya uzun duruyormuş gibi gelen bir bakışma yaşamıştık.

"Korktuğum tek şey hayvan dediğimde hayvanın bana tavır alacağı bir adamla aynı arabada olmak."

"Babanın arka koltukta olduğunu sanmıyorum." dediğinde ona dönüp omzuna vurdum. "Ana baba karıştırma şerefsiz." diye bağırdığımda güldü. Gerçek olup olmadığına karar vermek için parmak basmama az kalan kusursuz dişlerine kaydı gözlerim. Son derece düzenli ve beyaz dişlere sahipti. İç çekerek önüme döndüm. Biraz daha çirkin biri bana çarpsaydı ne olurdu sanki? Ağız tadıyla küfür edemiyorum çocuğa.

"Evin nerede?"

"Ne yapacaksın? Yoksa başından beri anneme aşıksın ve adresi almak için bana çarparak evimize gelip babamı etkisiz hale getirip annemi mi kaçıracaktın?"

Bana sanki ona 'Senin için ayarlayabileceğim gay arkadaşım var.' demişim gibi baktı. "Yok ya ciddi cidden çarpa çarpa sana mi çaptım? Bari çarpıyorum daha sert çarpsaymışım da öldürüp dünyaya bir iyilik yapmış olsaydım. "

"Yav he he." diye çirkinleştim.
Arkadaşlar arasında bu çirkinleşmeyi 'Laf bulamamak' olarak açıklıyorduk.

"Adresini bilmeden seni evine götüremem biliyorsun değil mi?"

"Ben sana sağ sol diyeceğim merak etme."

"Sanki öyle aklımda kalmayacak." dediğinde gözlerimi devirdim. "Ama her sefer evimi bulman için bana çarptığın yerden yola çıkman gerekecek."

Dahi zekama dehşetle baktı. "Ya da senin götürdüğün yerlerde tanıdık bir yerden ezberlemeye başlayabilirim."

Bende ona dehşetle baktım. "Zengin birine göre fazla zekisin." diye aşağılamayla iltifat etme arasında bir cümle söyledim. Keşke biri de beni böyle aşağılasaydı. Orta gelirli bir aileden geliyordum ve iphonem yoktu.

"Zengin olduğumu nereden çıkardın?"

Gülerek "Lütfen." dedim. "Altındaki araba bizim evden pahalıdır." Çoğu şey bizim evden pahalıdır aslında ama bunu ona söylemedim.

"Belki bir şoförümdür ve bu da patronumun arabasıdır. "

On baktım. Zihnimde canlanan zengin, taş, zeki motifi yok oluyordu. Yani taş kısmı dışında neredeyse... "Sahi mi?"

Sırıttı. "Hayır." Gözlerimi devirdim. Tabii ki de zengindi ve bu araba ds ona aitti.

Yakışıklı, seksi, zengin, zeki dörtlemesi. Sanırım hayatımda başıma gelen en havalı şey bu arabanın bana çarpmasıydı ve gördüğüm en yakışıklı çocuk da arabayı süren kişiydi.

BENİMLE YAN -Parodi-Where stories live. Discover now