1.BÖLÜM

19.4K 830 72
                                    

İYİ OKUMALAR;

Uçak tekerleklerini sonunda zemine indirdiğinde genç kız içinden derin bir nefes aldı. Sevmiyordu bu türbülansları. Normalde de gereğinden fazla ağrıyan başı, türbülansta adeta kafasına binlerce kişi basınç uyguluyormuş gibi hissediyordu.

Nihayet uçak yolculuğunun sona ermesiyle Ariya Türkiye'ye vatanına geri dönmüştü. Havaalanından çıkıp, onu bekleyen arabayı görmek için gözleriyle etrafı kolaçan etmeye başladı. Derin bir nefes çekmeyi de ihmal etmemişti. Her ne kadar yalnızlıktan ve özlemden burnunun direği sızlasa bile buraları, vatanının kokusunu özlemişti.

Ailesi öldüğünden beri genç kız buraya adımını dair atmamıştı. 5 yıldır ilk defa ayak basıyordu İstanbula. Bazen diyordu keşke... Keşke o kazada ben de olup, onlarla birlikte ölseydim diye. Ama elinden hiç bir şey gelmiyordu işte. Bu dünyada ona koskoca bir imparatorluk bırakarak, tüm yükleri sırtına yükleyerek gitmişti ailesi. Yapayalnız, bir başına kalmıştı genç kız.

2 sene önceye kadar bir dedesi ve dayısı olduğunu dair bilmiyordu Ariya. Tesadüfen öğrenmese belki de hayatı boyunca hiç bir zaman öğrenemeyecekti.

Yanına gelen adamın konuşmasıyla ona döndü;

"Ariya Hanım ?"

"Evet benim."

"Buyrun." diyerek ilerideki arabayı gösteren şöför genç kızın elinden valizlerini almıştı.

Ariya etrafına bakınarak ilerliyordu. O kadar dalgındı ki. Aklında birtek ailesinin ölüm yıl dönümü vardı. Yarındı. 5 yıldır göremediği ailesinin ölüm yıl dönümü yarındı...

Ağlamak istemiyordu genç kız. Öğrenmişti güçlü olmayı. Öğrenmişti yalnız olmayı. Öğrenmişti bütün zorlukları atlatmayı. O babasının kızıydı. Babasının dünyada karısı ve evlatlarından başka kimseye değer vermediğini adı gibi biliyordu. Her zaman ona yakışır bir evlat olmuştu Ariya. Hiç bir zaman eğdirmemişti babasının başını yere. O ölse bile eğdirmeyecekti! Babasının, annesinin doyamadığı kardeşinin ölüsüne bile saygılı olmayı 5 yıldır yeterince öğrenmişti.

İnsanın yaşı ne kadar küçük olursa olsun eğer acıları büyükse olgunlaşıyordu. Ariya'da olgundu işte. Hem de yaşından ve gereğinden fazla olgun...

Arabaya yerleştiğinde giden yolları izliyordu. Kimseyle konuşmak istemiyordu. Önceden ailesiyle yaşadığı eve adımını bile atmak istemiyordu genç kız. Bu yüzden gelmeden önce en yakın arkadaşları Dila ve Gamze'yi aramış onlara yakın bir ev tutmalarını rica etmişti.

5 yıldır onlardan da çok ayrı kaldığını biliyordu Ariya. Bir tek onun da acısı yoktu ya... Gamze.. Eski yengesi belkide hala yengesi bilmiyordu. Ağabeyinin kıymetlisiydi Gamze. Ali onun ikiziydi belki ama alışmıştı Ariya ona ağabey demeye. Ağabeyi gibi görmüştü zaten hep. Onu koruyan, kollayandı Ali...Hiç kavga etmezdiler mesela. Her zaman anlayışlıydı genç adam onun için. Öyle mükemmel bir anne babası vardı ki, hem oğullarını hem de kızlarını herkesin parmakla göstereceği şekilde yetiştirmişlerdi.

Gamze Ali'nin öldüğünü Ariya'dan duymuştu. Mezun olacakları günün sabahı, genç kız evde hazırlanırken gelmişti kara haber. Babası annesi ve Ali'nin nereye gittiklerini dair bilmiyordu. Neden o yolda olduklarını bilmiyordu. Ölümleriyle ilgili bildiği tek bir şey bile yoktu. Ama ölmüşlerdi...

Gamze yıkılmıştı... Ariya ondan daha fazla yıkılmıştı. Birbirlerini toplamaya güçleri bile yetmemişti. Ağabeyisinin, Alisinin kıymetlisini Dila'ya emanet edip gitmekten başka hiç bir şey gelmemişti elinden genç kızın. Ogün gitmişti, şimdi dönüyordu. Ama biliyordu ki acılar hala ilk günkü gibi tazeydi içlerinde. Kendisininde, Gamzeninde. Sadece alışmışlardı... İçlerinde ki bu boşluğa alışmaya mahkum bırakılmışlardı.

ARİYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin