-12- Konfetiler..

Zacznij od początku
                                    

Aslı abla ile geçirdiğimiz vakit boyunca küçüklüğümüz dışında onun hakkında bir şeyler daha öğrenmiştim... Mesela 2 aylık evli olduğunu, kocasıyla birlikte Bursa'da yaşadığını. Tabii kocası da biz gitmeden yaklaşık yarım saat önce gelmişti. Aslı ablanın tersine sarışın, mavi gözlü biriydi. Ve hayır, pek yakışıklı olduğu söylenemezdi. Ama sevimliydi. Aslı ablanın bakışlarından ona çok aşık olduğunu anlamıştım. Ah, her neyse. Saat 2'ye -gecenin 2'sine- yaklaşırken çıkmıştık yola. Semih amca ve Kaan aynı araba ile gelmişti. Buğra çok şaşırmıştı bu duruma. Yani onların aynı mekanda 3,5 saatlik bir yol çekmesine. Ama dönüş yolunda, İstanbul'a dönerken Kaan da bizimle birlikte gelmişti. Sanırım babasıyla geçecek olan sessiz bir yolculuktansa, benim çeneme katlanmaya razı gelmişti. 

Ve bu arada, Buğra'nın ne kadar salak bir şey olduğunu tekrardan anladım. Babasının telefonda ''Odada şu anda. Durumu iyi, bir şeyi yok.'' demesine rağmen salak salak triplere girip acele bir şekilde Bursa'ya gelmişti. Belki de bu yüzden biraz rahat şekilde gelmişti buraya kadar. Ah, hadi ama ! Ben de çok önemli bir şeyi var sanmıştım. Gerizekalı çocuk. 

''Ah, bu arada annem biliyor mu ablamın kaza geçirdiğini ?'' diyerek kritik bir soru sordu Buğra.

Kaan sırıttı. ''Biliyor. Onu götürmedik diye bize çok sinirli. Beni eve almayacağını söyledi.'' Dudaklarını hafifçe yukarı kaldırdı. ''Yani, ikizciğim...'' Kısa bir duraksama. ''Bu gecelik birlikte kalmamız lazım.''

''Ne var, baba ?'' diyerek açtım telefonumu, uykulu bir sesle. İstanbul'a geldiğimden beri aramayan adam, şimdi sabahın köründe beni arıyordu. Ne kadar da tebrik edilesi ! 

''Biraz kibar olmayı dene, Hazal.'' dedi bıkkınlığını belli eden bir ses tonuyla. Her zaman çok kaba bir şekilde konuştuğumu dile getirmekten sıkılmıştı artık. ''Neyse. Doğum gününü kutlamak için aramıştım. Doğum günün kutlu olsun, kızım.''

''Tamam, teşekkür ederim. Konuşacak başka bir şeyin yoksa kapatıyorum ?''

''Tamam. Kendine dikkat et.'' Ve sonrasında gelen telefonun kapanma sesi. Yeniden çok teşekkür ederim, baba. 

Tamam, biraz kaba -hatta baya kaba- konuşmuş olabilirim ama ona samimiyet göstermek gelmiyordu içimden. 

Saate baktım. 12'ye geliyordu. Bu kadar geç kalkmamın sebebi Berk'ti. Berk ve onun bedava dakikaları sağolsun gece 4'e kadar oturmuştum. Saat 2'de beni arayıp sırf dakikaları bitsin diye 2 saat saçma salak şeylerden bahsetmişti. Bir ara uykudan o kadar saçmalamıştı ki ''Sence kolanın içindeki böcek hangisidir ?'' konularına bile girmişti. Bu çocuk cidden bir gün beni öldürecekti. Babamın dağıttığı uykumu umursamamaya çalışıp -ki, bu çok zor bir görevdi-, elimi yüzümü yıkadım. Az da olsa ayılmıştım. Normalde saat 8'de kapıma öküz gibi vurup, beni uyandıran Buğra bugün gelmemişti sanırım. 1 haftadır ona işlerde yardım ediyordum. Aslına bakarsanız gerçekten eğlenceliydi. Buğra, sinir olduğu kişileri korkutup otelden kaçırma konusunda bir numaraydı. Tabii bunu nasıl yaptığını söyleyemem, sır. Bizim sırrımız. Belki daha ileride söyleyebilirim, bilemiyorum. Her neyse. Bugün neden beni çağırmadığını anlayamıyorum. Bir şey mi olmuştu ?

Sahi o Bursa'ya gitmemizin üstünden hangi ara 1 hafta geçmişti onu bile anlamamıştım. Yine aynı geçmişti günlerim. Hiçbir değişiklik yoktu ve hala Kaan ile o malum konuyu konuşamamıştım. Çünkü sabahları otelde çalışmayla, akşamları ise Buğra'dan aldığım  kaykay dersleriyle meşguldüm biraz. Artık onlar kadar olmasa da iyi sürmeye başlamıştım. Hiç değilse göt üstü düşüp, yere çakılmıyordum ! Ve bu kaykay dersleri boyunca Berk her dakika bizi izleyip, benimle dalga geçmişti. Yani kaykayı doğru düzgün kullanamama konumda. Bir ara atarlanıp ''Çok biliyorsan sen yap !'' diye artistlenmiştim ama iki saniyede havam sönmüştü. Çünkü bu çocuk tam anlamıyla bu konuda profesyoneldi.  Ve son olarak, şu eskiler konusuna gelirsek... Buğra ile bu konuda bayaa dalga geçmiştim. Her saniye yüzüne kakalıyordum eski anıları. Bir ara otelde Semih amca neden bu kadar güldüğümü sorduğunda ona da anlatmıştım. Yani eskiden Buğra'ya yaptıklarımı falan. O da onlarda bir albüm olduğundan, içerisinde bizim fotoğraflarımız olduğundan falan bahsetmişti. Bugün onlara bakmaya gidecektim. Eğer yanlış hatırlamıyorsam bizde de birkaç tane vardı onlardan. Yani yanımdaki çocuk Buğra ise. Küçük olsa bile Buğra'ya benziyordu. Ah, her neyse. Kısacası o fotoğrafları göreceğim için çok heyecanlıydım !

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra doolabımın karşısına geçtim ve giyecek bir şeyler aradım. En sonunda siyah'a yakın bir gri tonunda olan, The Beatles yazılı, altında püsküle benzer şeyler olan tişörtü giydim. Altıma ise beyaz şortumu. Ve yine beyaz converse'lerimi giyip, saçımı da açık bıraktığımda hazırdım.  Tam kapıyı açıp, dışarı bir adım atmıştım ki karşımda Arya'yı görmemle duraksamak zorunda kaldım. Gülümsedim. ''N'aber ?''

''İyiyim, sen? konuşmalarına girmeden önce sana diyecek şeylerim var. Önemli.''

''Bu muydu yani önemli dediğin şey ?'' dedim, asansöre doğru ilerlerken. ''Alışveriş ?'' Gözlerimi devirdim. Alışverişlerden nefret ederim. Ne kadar gitmemek için ısrar etsem de en sonunda kabul etmiştim. Arya taktikleri. Öyle bakınca dayanamamıştım.

''Alışveriş ve kıyafetler önemli şeylerdir.'' dedi, bilmiş bir havayla.

Alışveriş hakkında dediği şeyleri umursamadım ve otelden çıkarken ''Bizimkilere uğrayalım, sonra gideriz.'' diyerek Arya'yı meydana giden yola doğru çektim.

''Hayır. Kaan ile küsüm. Oraya gitmeyelim, boşver.'' dediğinde itiraz etmek yerine ''Tamam.'' dedim ve meydanın tersine olan yönde ilerlemeye başladık. Ne de olsa onlarla daha sonra da konuşabilirdim. Şimdi önemli olan şey Arya ile alışveriş yapmaktı.

''Arya !'' diye bağırdım, kabinde kıyafet değiştiren Arya'ya. ''Saat 7 oldu ! Saatlerdir elbise arıyoruz. Bıkmadın mı hala ya ? Hadi gidelim.'' diye isyan ettim. Ayaklarım ağrıyor. Yoruldum. Öleceğim. Allahım, benim günahım neydi ? 

Benim isyanlarıma cevap bile vermedi. Eh, sabahtan beri en az 5 kere isyan etmiştim, bıkmıştı artık. Kabinden çıkarken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Bu gülümseme elbiseyi beğendiği anlamına geliyordu. Ve bu da bizim gideceğimiz anlamına geliyordu. Bakışlarımı elbiseye indirdim. Puda renginde mini, straplez bir elbiseydi. Bel kısmında küçük taşlar bulunuyordu ve dantelli gibi bir şeydi. Ve çok güzeldi. Arya'nın üstünde daha iyi durmuştu hatta. Sabahtan beri, bununla birlikte toplam 4 elbise almıştı ama bu kesinlikle aralarında en iyisiydi.

Yüzümdeki memnuniyet ifadesine baktıktan sonra ''Tamam, bunu alıyorum.'' deyip tekrardan kabine girdi.

Mağazadan çıktıktan sonra sokakta yürümeye başladık. Hava kararmıştı. Ve soğuktu. Yaz ayındayken, ayrıca Temmuz ayındayken böyle soğuk olmasına şaşırıyordum. Üşümemi umursamadım ve yürümeye devam ettim. Arya'ya bir bakış attım ve ''Bugün doğum günümdü.'' dedim, duyabileceği bir tonda konuşarak. ''Ve tüm doğum günüm seninle alışveriş yapmakla geçti.'' Derin bir nefes aldım ve sonra yanlış anlayabileceğini düşünerek cümlemi düzelttim. ''Ah, hayır, yanlış anlama. Alışverişleri sevmem ama seninle dolaşmak iyi geldi sanırım. Güzeldi yani. Teşekkür ederim. Benim dırdırlarıma rağmen benimle gezdiğin için.''

Bunu söylerken çoktan oteli geçtiğimizi bile fark etmemiştim. Meydana doğru ilerliyorduk. Yüzünde kocaman bir sırıtma vardı. ''Hey, sen Kaan ile küs değil miydin ? Niye o tarafa doğru gidiyoruz ?'' diye sordum, neden sırıttığını sormadan önce. Ve o anda bum ! Yaklaşık 2 metre önümde konfetilerin patladığını gördüm. Havaya birsürü renkli kağıt yayılırken tek yaptığım şey hayranca onlara bakmaktı. Şaşkınlık ve heyecan dolu anımı atlattıktan sonra ellerinde konfeti paketleri ile duran 6 salağı fark ettim. Yüzlerindeki kocaman sırıtışla bakıyorlardı bana.

Hayıııır, hiç heyecanlı bir bitiş veya hiç heyecanlı bir bölüm olmadı bu ya. Aklımdaki şey daha değişikti ama günleri biraz ileri sarmak daha iyi olur diye düşündüm. Hep aynı günlerde durmaktan sıkılmıştım. Hazal'ımızın gitmesine de az kaldı :dd 1 haftacık. Neler olur bilemiyorum. Her neyse spoiler yok. Ve de şu hızlı geçtiğim 1 haftayı öbür bölümlerde daha ayrıntılı bir şekilde anlatabilirim, merak etmeyin.

Sen Gitmeden Önce.Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz