bb :: two

1.7K 151 189
                                    

Bilinmeyen Numara'nın kim olduğu hakkında ufacık da olsa bir bilgim yoktu. Kim olduğunu deli gibi merak ediyordum, normalde olsa bu mesajları umursamazdım fakat onun seçtiği kelimeler beni kendine çekiyordu. En son dün, o ilgi çekici mesajı atmıştı, aslında bakarsanız kafamı karıştırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Bir kelimesi bile insanı şaşırtabiliyordu, ki o son cümlesi fazlasıyla beni düşündürmüştü.

Bir daha mesaj atmadığına göre, bunu takmamalıydım. Dün bir hırsızlığı önlemek amaçlı atmıştı büyük bir ihtimalle bu kadardı. Okuldaydım ve bunu kafa takarak derslerimi etkilemesini istemezdim.

Zayn'e, yani ağabeyime hırsızlık ve bilinmeyen numaramızdan bahsetmemiştim. Bahsedersem o numarayı anında kendi telefonuna kaydeder ve sonra işine bakardı.

Bir dakika... Telefonuna kaydederdi ve onun kim olduğunu bulabilirdi.

Telefonu anında okul sıramın üstünden kaptım ve şifresini girdim. Mesajlara tıklayarak numarayı hızlıca saçma bir şekilde "Bilinmeyen Numara" diye kaydettiğimde hızlıca Whatsapp'a tıkladım ve rehberimden adını buldum. Adını bilmiyordum, en iyisi böyle kaydetmekti.

Profil resminde birisinin yağlı boya tarzında çizimi vardı, muhtemelen sevdiği bir adamın tablosuydu.

Ona mesaj atmalı mıydım? Ne diyebilirdim ki?

Mesaj kutusunu açtım ve bir süre bekledim. Son görülmesi yaklaşık yarım saat öncedendi. Klavyede parmaklarımı gezdirdim birkaç kere, ardından bunun saçmalığını farkına varıp sildim. Sonra tekrar yazdım ve ekranı izledim.

Bir şey yazmak istiyordum, sonuçta şu an onun sayesinde paralarım güvendeydi.

Ona mesaj atıp atmamakta kararsızken, çevrimiçi oldu. Kalbim ritmini arttırırken hemen yazdığım mesajı silmiş ve uygulamadan çıkmıştım. Üstünden dakika geçmedi ki, normal mesaj geldi. Sıkıntıyla mesaja tıkladım.

Bilinmeyen Numara: Whatsapp'ta hâlâ yazdığın mesajı yollamanı bekliyorum

Ne?

Benim ona yazdığım ona 'yazıyor...' olarak gidiyordu ve ben bunu düşünememiştim değil mi?

Ama daha önceden bir konuşmamız yoktu, yani benim adıma tıklamadığı sürece yazıyor olduğumu göremezdi.

Kalbim daha deminki durumuna zıt bir şekilde, durmuş gibiydi.

Yazdığı mesajı takmadan ona başka soru yöneltirsem, olayı çok da güzel kendime çevirebilirdim.

Zoe: Profil resmin?

Anında cevap vermesini bekliyordum, çünkü telefonun başında olduğu belliydi ve vereceği cevap kısaydı.

Fakat tam tamına 4 buçuk dakika bekledim. Evet, 4 buçuk...

Mesajı geldiğinde zaten telefonun ekranı açıktı, hızlıca mesajı okudum.

Bilinmeyen Numara: Tumblr'da hoşuma giden bir resim sadece.

Resimdeki kişi eğer o olsaydı olayı tam tersine döndürüp ben onu gizli numaradan arardım.

Resim böyle mükemmel ise, bu resimde çizilen kişiyi çok merak etmiştim.

Cevap verme gereği duymadan telefonu kilitleyip tekrardan sıranın üstüne koydum.

Hâlâ onun kim olduğunu deli gibi merak ediyordum.

Okuldaki bir günümü daha atlattığıma sevinirken hızlıca sıramın üstündeki kitapları çantama tıkmıştım. Son olarak telefonumu da pantolonumun dar cebine sıkıştırdım ve çoktan yanımdan ayrılan Cece'nin sırasında kalktım. Cece'nin yanında oturuyordum, o bana en güzel sıra arkadaşlığını yapabilecek kişiydi. Sakindi, genellikle sırasında kalkmaz, fakat çıkış zili çaldığı gibi sınıftan fırlardı. Yeşil gözleri ve kahve kısa saçları ile çok şirin biriydi. Aslında daha tam olarak onu çözememiştim.

Sıramdan -Cece'yle benim olan- kalkıp sınıftan ayrıldım ve okulun çıkışına doğru yürümeye başladım. Dün abimle anlaşmıştık ve bu okul çıkışı beni o alacaktı. Onu arabadan çıkmaması için tembihlemiştim, yoksa geçen seneden onu tanıyanlar, yani bütün kızlar onun peşine dolanır ve sonraki günlerde beni rahat bırakmazlardı.

Araba gözüme iliştiğinde hızlı adımlarla arabaya yürüdüm ve kimseye içeridekinin Zayn Malik olduğunu çaktırmadan arabaya bindim.

Başımı sola çevirip abimi öpmek için yaklaşmıştım ki; siyah saçlar yerine sarı saçlar, ela gözler yerine mavi gözler ile karşılaşınca olduğum yerde kaldım.

3 aşamadan geçecektim.

Şok aşaması, olayı sindirme aşaması ve... Çığlığım.

Bansheelere taş çıkartan çığlığım ile ilk iki aşamayı saniyelerle ezip anında üçüncüsünü uygulamıştım.

Az daha tanımadığım bir çocuğu öpecektim!

Hem de sarışın ve mavi gözlüydü!

Evet, gözlüklerinin ardındaki mavileri anında görmüştüm, çünkü değişik ama güzel bir maviye sahiptiler.

"Senin bizim arabamızda ne işin var ve sen kimsin?" diye hızlıca konuştuğumda kendi koltuğuma çekilmiş ve cama sinmiştim.

Güldü. Gülmez olaydı, ama güldü. O güldü, ben öldüm. O kadar tatlı gülmüştü ki, bir anlığına kalbimin atışlarının duracağını sanmıştım.

Cevap vermedi ve arabayı çalıştırdı. Bizim arabamız olmasaydı çoktan arabadan inmiştim ama arabanın bu sarışın manyakta ne yaptığını öğrenmem gerekirdi.

"Cevap versene," diyerek kolunu dürttüm. "Sen kimsin?" Ardından bir daha vurdum ama küçük de olsa bir tepki vermedi, gözleri yoldaydı ve beni duymuyor gibiydi.
"Ağabeyin sana mesaj göndermedi mi?" Gözlerini bana çevirmiş ve sonunda konuşmuştu. Söylediği şey de bana cevap olarak verilmemişti. Sabrımı sınıyor olmalıydı.

Cebimden telefonu çıkararak kilidi açtım ve biricik abimin mesajıyla karşılaştım.

"Seni benim yerime almaya Niall gelecek ve bizim eve getirecek, sakin ol ve çocuğa zarar verme."

Ağabeyim beni uyarmasa benim bunu yapacak halim mi vardı ki? Aslında, yüzü bu kadar özenle yaratılmış olmasaydı belki olabilirdi.

"Sen Niall'sın?" dedim, ona bakmaya devam ediyordum. Sarı saçlarının dibi kahveydi, yani doğal sarışın değildi. Ben saçıma boya sürmezken o niye boyatmıştı ki yahu?

Arabayı durdu, gözlerimi ondan alıp benim tarafımdaki cama çevirdim. Bizim evin önündeydik. Arabadan indim ve onu bekledim, o ise arabayı kilitledikten sonra yanıma geldi.

"Niall Horan."

Elini bana uzattığında bir eline bir de yüzüne baktım. Acaba elinde bıçak falan mı saklıyordu? Arabada neredeyse yüzüme bakmazken şimdi bu eli hiç gerçekçi değildi.

Elimi utana sıkıla eliyle buluşturdum ve elinin sıcaklığıyla bedenim kavrulurken gözlerimi ondan kaçırdım.

"Zoe Malik."

Bu ses ne benden, ne de ondan çıkmıştı. Abimin sesiyle kafamı sese çevirirken abimin elimize baktığını farkettim ve hızlıca çektim. Elektrik dalgası bedenimi saniyeliğine sarıp kaçmış gibi birkaç saniye titredim ve abim bakışlarını bana çevirdi. "Hadi, içeriye." Ben başımı sallayıp hızlı adımlarımı açık kapıya yöneltirken bir ara arkaya döndüm ve Zayn'in bir elinin Niall denen çocuğun sırtında olduğunu ve beni takip ettiklerini gördüm.

Kapıdan girdiğimde onlarda arkamdan kapıyı kapatmış, Niall üstündeki kot ceketi çıkarmıştı. Ben de adımlarımı salona yönelttim, vardığımda kendimi koltuğa atmayı planlıyordum ki, abim ve Niall dışında üç çocukla karşılaşmıştım.

Burada neler oluyordu böyle?

Evde bu beş erkekten başka erkek olmadığının garantisini verebilir miydiniz?

Ne kadar da deyişik ve kısa bir bölüm dmldmdodmd
Okuyorsanız oy verin;(

Senin için Deniz'im @liveforniall8 ✨

Blue Breath | n.hWhere stories live. Discover now