Kendimi yataktan törpüleyerek kalktım. Yatağıma kısa bir ' veda konuşması ' yaptıktan sonra banyoya uçtum. Evet bildiğin uçtum. Çünkü ayağım halıya takılmıştı. O yüzden bildiğin uçtum. Gülmeyin lütfen. Ya da gülün. Komik çünkü. Çıkan gümbürtüyle annem, babam ve ablam koşarak odama geldiler. Benim halimi gördükten sonra da gülme krizine girmişlerdi. Kafamı onlara doğru çevirip ölümcül bakışlarımı attım. Sonrasında da ablamın elindeki telefonu farkettim. Beni kameraya çekmişti. Bende ayıcıklı pijamalarımla yerde mükemmel bir görüntü oluşturuyordum. Hemen toparlanıp ayağa kalktım. " Okuluna gitsene sen ya ne işin var hala burda!" diye ablama çıkıştıktan sonra annemin terliğine uzandığını görüp banyoya doğru koştum ve kapıyı kapattım hemen.

Rutin işlerimi halledip tekrar odama döndüm. Beyaz gömleğimi giydikten sonra siyah muz çorabımı giydim. Onun üstüne okul eteğimi ve siyah süveterimi giydim. Okul kıyafeti yakışıyordu bana. Şarja taktığım telefonumu alıp çantaya koyduktan sonra merdivenlerden kayarak indim.

Ben kim miyim? Ben Serpil Kılıç'ım. Annesinin üşengeç maviş kızı, babasının fanatik fenerlisi, ablasının ve erkek kardeşi Ediz'in biricik gıcık kız kardeşiydim. Ben Serpil Kılıç. Bu arada çok pis laf sokar ve cırlarım.

Kahvaltı masasına oturmadan önce ablama arkasından sessizce yaklaşıp telefonunu aldım çantasından. Farketmemişti bile. Hemen galerisine girip o videoyu sildim ve geri yerine koydum. Yapmam gereken son bir iş kalmıştı. Yavaş bir şekilde ses çıkarmadan ayağa kalktım. Sonrası malum. Ablamın omuzlarına sertçe vurup "Böööooööğğğ!!!!!" diye böğürerek korkutmuştum. Yaşasın kötülük!!! Nihahahahaha!!

Ablam korkudan az kalsın boğulurken ben annemin terliğine maruz kalmıştım. Baldırımdan yediğim darbe ile yeniden gazi olmuştum. Ama gülmekten hissetmemiştim bile. Babam, Ediz ve ben kahkahalarla yeri boylarken ablam ve annem de nefeslerini düzenlemeye çalışıyorlardı. Anlaşılan ben böğürünce annem de korkmuştu. Sandalyeme oturup salama uzandım.

*************

Dolaşan kulaklığımı çözmeye çalışırken yürümekte zorlanıyordum. Bir şeye çarpınca duraksamıştım. " Özür dilemeni bekliyorum." dedi karşımdaki ses. Kafamı kaldırınca gözlerinde takılı kalmıştım çocuğun. Kahverengi gözleri gökyüzü gibi bakıyordu. Etkilenmiştim açıkçası. Ama altta kalamazdım." Neden ben diliyorum? Yolun ortasında duran sensin." dedim küçümsercesine. "Anladım malsın senin seviyene inemeyeceğim üzgünüm." sırık gibi boyla tabi inemezsin, demedim tabii ki de.

" Ay kıyamam. Ama aşağıdan yukarıya inilmez ki." dedim ve cool bir şekilde omzuna çarpıp yürümeye devam ettim. Omzuna çarptım ama kolum göçtü lan. Kaslıydı öküz. Camış.

Okula girmek üzereyken Ceren yanıma koştu hemen. " Kızım yeni gelen mafya kılıklıyı gördün mü? Koray Demir kızım! Okulun veliahtıymış öyle duydum." bir dakika, mafya kılıklı, Koray Demir. Yoksa şu benim laf sokup omzuna çarptığım çocuk mu! Yüzü tanıdık gelmişti zaten. Aha ayvayı yedin Serpil. Ama çarpıştığımız zaman ben bilmiyordum ki onun veliaht olduğunu! Haklıyım yani. Değil mi? Of Serpil of!

Cerenle birlikte kantine doğru yürümeye başladım. Sıraya girip çikolatalı sütümü aldıktan sonra sınıfa çıktık beraber.Tam çantamı sıraya atıp oturacağım sırada, öküzün biri hemen yerime oturdu! Benim yerime! " Ya sen hayırdır? Benim yerim farkındaysan?" bu kişi tahmin edebileceğiniz gibi Koray öküzü idi. "Yanıma otur? Bir sakıncası olduğunu sanmıyorum, arkadaşın öbür sıraya otursun. Ben burada oturacağım." ama ben boşuna demiyorum öküz diye! "Olur, başka emriniz Paşamız?" aptal ya! Ama gözleri güzel itin. "Çemkirmeyi kesiniz ve şuraya oturunuz lütfen mileydimiz." Allahım deli doktoru muyum ben niye hepsi beni buluyor! Hoca girince susup oturmak zorunda kaldım tabii. Onun yanına oturmak istediğimden değil yani. Vallaha.

Çarpılacaksın kızım. Çocuk meteor mübarek. Canım duyuyor musun sana diyorum paşam. Bizimde bir kalbimiz var. Yapma evladım, yapma.

Haklısın iç sescim. Bizim de bir kalbimiz var.

Hayır Serpil kendini kaptıramazsın. Sen aşka inanmazsın! Unutma sakın, bir daha canın yanmasın!

Bir daha canımın yanmasına izin veremezdim. İç sesim haklıydı. Sıraya oturunca Koray sırıtarak bana doğru döndü. "Beni tanımıyorsan Koray Demir ben. Hani şu yakışıklı, genç , seksi, dizilerin yakışıklılık abidesi." benim günahım ne idi de sen bana bu ego yığınını gönderiyorsun yarabbim ? " Yalnız sıra iki kişilik sığamıyoruz." aptal. " Zaten iki kişiyiz?" dedi soran bir imayla ve sırıtarak. Ama şimdi görecek gününü. " No no üç kişiyiz egonda yanımızda."kapak oldu öküz. Hoca yoklamayı alırken sıra bana geldi. Hoca "Serpil!" deyince bende her öğrenci gibi cevap vermek yerine " Here!" diye cevap verdim. Farkımız tarzımız sjsjsjsj.

"Demek adın Serpil." olamaz mı. Mal ama yakışıklı yani. " Evet Serpil. Yani?" ayh fenalık bastı bana! Bir insan ancak bu kadar mal olabilir. Ben hep derim ' Allah bir yerden verince bir yerden de kısıyor' diye. Buna da tip vermiş zeka kısmış mübarek.

"Adının anlamını biliyor musun?" ay hakikaten sıkıntı bastı. "Tabi ki de biliyorum." gözlerime bakıyordu. Ve Mahmut Tuncer zılgıt eşliğinde kalbime doğru halay çekmeye başlamıştı bile. Benim duymayacağım bir sesle " Benim çakır gözlü Serpil'im." diye fısıldadı kendi kendine. Bir dakika bir dakika, ne dedi o?!

MAFYA KILIKLIWhere stories live. Discover now