Ejder Taşı

54 1 0
                                    

                                                                          1

                 Kuzey nord birlikleri komutanının bu görevi neden bana verdiğini aklım almıyor. Bu kadar basit bir görev için mi o kadar yıl çalıştım. Neyse fazla oyalanmadan yola koyulayım...

                 ... İlk olarak Üç yol hanı'na uğramam lazım bir adam bana yardımcı olacakmış, sanki gerek varmış gibi. Dört saatlik yolculuğun ardından hana varabildim, yolda yine ejderha kalıntılarına rastladım ve son yıllarda bunların artması beni tedirgin etmiyor değil. Hana geldiğimde adamı bulmak zor olmadı, içeride üç kişinin olması da ayrı bir tesadüf zaten. Adamın adı Rouf'muş pek sıcak kanlı birine benzemiyordu. Rouf'un anlattığına göre ejderhalar Skyrim'de arttığından eski alışkanlıklar göz önüne çıkartılmış, büyücüler ejderhalara ve diğer yaratıklara kullanılabilen büyüler keşfetmiş, efsaneye göre ''Ejder Taşı'' denilen bir taş varmış ha bu arada efsaneler gerçeğe dayanır. Bu taş ''Mara'' tapınağında eski nord piyadeleri tarafından korunuyormuş. Bu taşı ancak bir  ''Ejderdoğan''  kullanabilirmiş. Bu görev o kadar da basit olmayacak. Bir de komutana sitem ediyordum.  Rouf'la beraber Mara tapınağına doğru yola koyulduk. Morthal'ın kuzey yamacında kurt saldırısına uğradık. Neyseki savaşçı olduğumuz için bi etkisi olmadı. Dışarıdan pek sıcak kanlı biri olarak görünmese de Rouf'un içinde merhametli, yiğit bir adam varmış. Her neyse, Mara tapınağına geldiğimizde içeri girip girmemekle biraz tereddüt ettik. İkimizinde korktuğu her halinden belliydi.  Zar zor da olsa ikimizde ikna olup içeri girmeyi başardık. İçeride geçitler çok dar ve karanlıktı. Her ihtimale karşı yayımı gergin tutuyordum, Rouf'da bu sırada meşale yapacak malzemeleri hazırladı. Meşaleyi yaktığında duvarlardaki saçma sapan yazıtları gördük. Saçma sapan gözükse de sanki yazıtların yazıldığı dili biliyormuşum gibi oldu. Yavaşça ilerlemeye başladık. İlk iskeletimizi öldürdüğümüzde bunun o kadar da zor bir iş olmadığını anladık, iskeletler kat mezarlarda bekliyordu, yanına yaklaşmadıkça uyanmıyorlardı bu yüzden bana burada ihtiyaç vardı. Mezarlara yaklaşmadan yayımla avlıyordum. Böylece ejder taşının olduğu odaya doğru gitmeye başladık. Rouf yanlışlıkla bir tuzağa basabildi neyse ki birşey olmadı. Daha dikkatli olması için uyardım, ejder taşının olduğu son odanın kapısına geldiğimizde içeride bizi neyin beklediği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Kapı kilitliydi tabi bende boş değildim kilit açma yeteneğimle maymuncukla kolayca açtım. İçeri girdiğimizde üç tane tabut mezar vardı, bir tanesi ortadaydı. Yanlarda duran açık mezarlardaki nord iskeletlerini öldürmeye çalıştım. Fakat diğer iskeletler gibi bir okla ölmedi  ve diğer iskelette uyandı. Hemen başka bir ok alıp ölmeyen iskelete doğru fırlattım ve öldürmeyi başardım. Bu sırada Rouf diğer uyanan iskelete karşı bir mücadele veriyordu. Onu da öldürdükten sonra ortadaki mezarın yanına doğru gittik. Bu diğer iskeletlere benzemiyordu, bu bir büyücüydü. Yanına yaklaşırken yerde bir basınç plakasına basabildik, bastığımız anda iskelet uyandı ve bir patlama oldu. Patlama bizi geri savurdu. Çabucak toparlayıp yerden kalktık ve büyücü iskeleti öldürmeye çalıştık. Yanına fazla yaklaşamıyorduk ve daha iyisi menzilli büyüleri vardı. Çok iyi oldu bu. Büyücü Rouf'la uğraşırken o sırada ben saldırmaya çalıştım ve başarılı oldum. Bu taktikle 2-3 okla öldürmeyi başardım. Tabi burada Rouf'un katkısı da büyük.Sırada ejder taşını bulmak kaldı. Taşın neye benzediği hakkında en ufak bir fikrim bile yok.    Etrafa bakınırken üstünde gene şu saçma sapan yazılar olan bir duvara rastladık. Bir anda duvar parlamaya başladı ve duvardan bana doğru gelen ışık uzantısı vardı. Rouf bana şaşkınlıkla baktı. Onun bir olup olmadığını sordum. Aldığım cevap üzerimde şok etkisi yarattı;  Efsaneye göre ''Ejderdoğan'' eski ejderha dilini okuyabiliyormuş ve bir ejderha öldüğünde eğer ejderhanın yakınındaysa ejderhanın ruhunu kendi içine çekermiş ve ejderha ruhları ona yeni güçler kazandırıyormuş. Ejderdoğan ejderhalarla konuşabiliyor, kontrol edebiliyormuş.Beni asıl şaşırtan olay bu ejderdoğan olmanın doğuştan gelen bir özellik olması. Atalarımın bir ejderdoğan olduğunu bilmiyordum. Bu arada o parlayan duvar bir ejder taşıymış.Komutana rapor vermek üzere Rouf'la beraber Whiterun'a doğru yola koyulduk. Whiterun'a vardığımızda komutana ejder taşını bulduğumuzu ve Mara tapınağının temizlendiğini raporladım. Tam saraydan ayrılırken komutana haber vermek için başka bir asker nefes nefese geldi, Askerin dediğine göre;  Whiterun'un güney gözetleme kulesinde bir ejderha saldırısı haberini almışlar, komutan bu olaya beraber bakmamız için bir teklif sundu. Kabul ettim ve yola koyulduk. İlk kez gerçek bir ejderha görecektim. Gözetleme kulesine gelmeseydik ordaki askerlerin pek şansı yoktu. Ejderha yere indiğine istemsiz bir hareket yaptım. Ağzımdan çıkan kelime şuydu; 'Fush' bu kelimenin ne anlama geldiğini bilmiyordum ama ejderhayı biraz da olsa sersemletti ve bize öldürmemiz için zaman kazandırdı. Ejderhayı öldürdükten sonra o garip şey yine oldu.  Bu sefer ölen ejderhanın ruhu bana ejder dilinde bir şeyler fısıldadı ve ejderhanın ruhu içime geldi. Ordaki  askerler ve komutan bana şaşkınlıkla bakıyordu. Benim bir ejderdoğan olduğumu düşünüyorlardı.

Has llegado al final de las partes publicadas.

⏰ Última actualización: Dec 02, 2016 ⏰

¡Añade esta historia a tu biblioteca para recibir notificaciones sobre nuevas partes!

KuzeyliDonde viven las historias. Descúbrelo ahora