ÇENTİK: I

59.1K 2.2K 2.4K
                                    

DOKSAN YEDİ - ÇENTİK I
Bir şarkı bırakın.

UYARI: Kitap ağır psikolojik ve cinsel sahneler içerecektir. Etkilenecekler ve 16 yaşından küçükler lütfen okumasın.

Geçmişin bile geçmiş olmadığı bir yerdeyim şimdi.
Şimdinin bile geçmiş olduğu bir yerde.

Kelimelerin geçemediği o eşiğin önünde, ağıt yakmak kadar aptalcaydı bir aynada ruhunu görme çabası.

Teslimiyetin soluk çizgilerini tenimin üzerinden seçebiliyordum. O kadar da soluk sayılmazlardı.

Ruhuma ait istimdat, boğazımı yırtmıştı, yine de kimseden ses yoktu. El uzatanın elini tutsam, kolum kopardı. Çaresizlik katran dolu bir havuzdu, güneş siyahtı, havuzun içinde tenime vuran güneşi bekliyordum.

Ben, ölüyordum.

Çenemi kendime çektiğim dizime yasladım, hemen koltuğumun yanındaki camdan aşağıya baktım. Oradaydı, uzun boyu, geniş omuzları ile dünyayı sarsacak bir güçle orada günlerdir bekliyordu. Başımın demlendiği güzel omuzları dinginlikle yükselip iniyordu o nefes aldıkça. Göz göze geldik, ağzındaki sigara dumanını dışarıya bırakırken onu zehirleyen şeyin sigara olmadığını ikimiz de biliyorduk.

Onu zehirleyen bendim.

Gözlerini gözlerimden bir an olsun ayırmadan izmariti yere attı, üzerine siyah spor ayakkabıları ile bastı. Ellerini uzun paltosunun cebine koyarak açık mavi gözlerini gözlerimde gezdirmeye devam etti. Kirpikleri öpüşürken kirpiklerime karışan adamı şimdi bir yabancı gibi pencerenin arkasından izlemek, içimdeki yeni doğmuş bebeğin boğazına sarılıyordu. Onu öldürüyor, nefessiz bırakıyordu. Bir belirtiyi arıyordu gözlerimde, gözleri. Birçok kadını kapısında yatıracak bir adamken, gecelerdir benim kapımdan ayrılmıyordu.

Onu hak etmiyordum.

Bir düğüm doladım intihar ipime, tavanıma asmaya ramak kalmıştı. Kazağımı parmak uçlarıma kadar çekerek sündürdüm, ayağa kalktım ve kapıya yürüdüm, siyah spor ayakkabılarımı topuklarına basmama aldırmadan giyindim ve anahtarımı alarak dışarıya çıktım. Kapıyı arkamdan çekip ona baktığımda, mavi gözlerinde bir ateş yandı. Umudu onun yüreğinde yakmak, benzin dökülmüş bir ev gibi alev almama neden oluyordu. Onun evi bendim, üzerime litrelerce benzin döktüm ve çakmağı da yine ben eime almıştım. Yanına yürümeye başladım, dizlerim titriyordu. Dışarı soğuktu ve onda kansızlık vardı, donuyor olmalıydı, günlerdir durduğu yerden bir yere ayrılmamıştı. Ateşler içinde, adını sayıklamama sebep olan dudakları mosmor kesilmişti.

O dudakları öperek ısıtmak istedim ve ardından vazgeçtim.

Bunu ona yapamazdım.

"Üzerine bir mont almalıydın," dedi uzun dakikalar sonunda. Kazağın ucunu avuçlarımın arasına hapsederken, gözlerine baktım. Gözlerimizin üzerinde uyuyan ruhlarımız ayağa kalktı ve cam kırıklarının üzerinde raks etmeye başladı. Beni gözleri ile öpüyor, gözleri ile seviyor, gözleri ile sevişiyordu.

Beni seviyordu.

"Git," dedim yutkunarak. "Ömer, git."

DOKSAN YEDİWhere stories live. Discover now