26.Bölüm "Kaplanın Göğsünde Uyuklayan Ceylan"

Zacznij od początku
                                    

"Bitti." Dedi, saçlarımı havluya dolarken. Daldığım düşüncelerden kurtarmıştı beni.

Ayağıya kalkıp ona doğru döndüğümde, saçlarıma sardığı havlu kayarak ellerinin arasına düşmüştü. Saçlarım dağılırken ona baktım. Gözlerine yerleşen sert ifade hala duruyordu. Bir şey demeden duşa kabinden çıktığında, hala gergin olan sırtına baktım. Belki de ileri gitmiştim. Farkında olmadan sorumla onu yaralamış mıydım?

Duşa kabinden çıktım. Bakışlarım üzerinde gezindiğinde, bana bakmadığını fark ettim. Omuzlarım düşerken, yanından geçip banyodan çıkmak için hareketlendim.

"Teşekkürler." Dedim, yanından geçerken. Kolumdan tutup, beni durdurdu. Tutuşu sıkı değildi, kolumu tutup çekmemişti, kolumu tutarak durmamı sağlamıştı sadece.

"Kelebek..." sıkıntıyla kesik bir nefes verdi. "Onun hakkında konuşulmasını sevmiyorum." dediğinde, başımı ona doğru çevirdim, bana değil de doğrudan karşısına bakıyordu.

Birini kimseye anlatıp paylaşmayacak kadar çok sevmek. İlklerim titredi. Nasıl bir histi acaba? Birini yılarca görmemene rağmen, kimseye anlatamayacak kadar çok sevip içinde sevgiyle büyütmek...

Senin hiç tadamayacağın bir his. Diye karşılık vermişti iç sesim.

"Anladım." Dedim, kırık çıkan sesime engel olamazken. Kafamı ağırca sallarken neyi anladığımı bile bilmiyordum. Anladığım şey onun kelebeği kimseye anlatamayacak kadar çok sevmesi miydi? Yoksa benim bu hisleri hiç tadamayacak oluşum muydu?

Belki de ikisiydi.

Kolumu parmaklarının arasından kurtardım, karşı çıkmamıştı. Banyodan çıkarken odanın içine girdim. Yatağa doğru yaklaşırken, saçlarımdan akan su damlaları bedenimi ıslatıyordu. Bakışlarım ne yapacağını bilmez şekilde etrafta gezindi. Tarağı arayan gözlerim, odada bulamamıştı.

Çünkü çekmecedeydi.

Nereye koyduğumu hatırlarken, çekmeceye doğru ilerledim. Bunu yaparken, banyo kapısına doğru dönüp bakmamak için özen gösteriyordum. Üzerimde olan bakışlarını hissediyordum. Bu da arkamı dönüp bakma isteğimi kamçılıyordu.

Tavır mı alıyordum, bilmiyorum. Belki cevapsız kalmış olmam hayal kırıklığına uğratmıştı beni. Ya da belki de cevap vermeyip terslemesi zoruma gitmişti.

Açtığım çekmeceden tarağı çıkarırken, aynada dalgalanmaya başlayan kaçlarıma kaydı bakışlarım. Duşta taramadığım için birbirine girmişti. Çekmeceyi kapatıp tekrar yatağa doğru ilerledim. Banyonun önünden bir kez daha geçerken, banyonun kapısına yaslanmış duran bedenini fark ettim. Kafamı kaldırıp bakmadım. İlerlemeye devam ettim.

Neden gitmiyordu?

Yardım etmişti işte. Neden odamdan çıkmıyordu?

Yatağa oturdum. Otururken, açımı ters yapıp, bilerek sırtımı ona doğru döndüm. Çaprazımda kalan dolap kapağına baktım. Daha bir yarım saat önce o dolabın kapağını açıp raftan bir tişört alarak bana giydirmişti.

Kafamı sağa sola salladım. Ben neler düşünüyordum böyle? Giydirmişse giydirmişti. İyice saçmalıyordum. Elimdeki tarağı kaldırıp saçlarıma daldırdım. Karışık olan saçlarımı indirmek zordu. Üstelik yaralıyken daha zordu.

Önümdeki tutamları rahatça indirmiştim. Fakat arkadakilerde zorlanıyordum, fazla karışmıştılar. Saçlarım birbirine girdiği için taramakta zorluk yaşıyordum. Yaramdan dolayı da yavaş hareket ettiğim için düşümleri çözemiyordum. Kolumu biraz daha kaldırıp saçıma güç uyguladığımda canım yanarken dudaklarımı birbirine bastırdım.

HARABEOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz